Yarının ilmi nedir, hâlbuki? Gayet müthiş
Maddenin kudret-i zerriyyesi, uğraştığı iş

O yaman kudrete hâkim olabilsem diyerek
Sarf edip durmada birçok kafa, binlerce emek

Mehmet Akif ERSOY - Asım

Giriş:

İnsanlığın vicdanı olan Türkiye, nükleer teknolojiye sahip olmalıdır; çünkü dünyada nükleer teknoloji, gücün / caydırıcılığın / verimliliğin bir sembolüdür. Bugün, Ülkemizin kuzeybatı ve kuzeydoğu komşusunda, sınırlarımıza çok yakın mesafelerde, nükleer santraller bulunmaktadır. Dünya’daki olumsuzluklardan etkileniyorsak; nimetlerinden de faydalanmamız en doğal hakkımızdır. Geleceğin nükleer yakıtı olarak görülen toryum için de (Ülkemiz toryum rezervinde Dünya’da ilk üç içerisinde), bu konuda bilgisi ve donanımı olan her yerli kurum / kuruluşun ar-ge çalışması yapması milli bir görevdir.

Nükleer Keşif:

Nükleer enerji, 1789 yılında Uranyum ’un keşfi ile başlayan ve 1934 yılında bilim insanlarının atomu parçalaması ile devam eden süreçte politikacıların ve sanayicilerin gündemine girmiştir. Atomun parçalanması sonucu açığa çıkan ısı enerjisini elektrik enerjisine dönüştürecek sistemler geliştirilmiştir.

Nükleer Kazalar:

Nükleer santraller 1970’li yıllarda yaygınlaşmaya başlamıştır. 1979 yılında ABD’de yaşanan Three Mile Island ve 1986 yılında Sovyetler Birliği’nde (bugün Ukrayna sınırları içinde) yaşanan Çernobil kazaları ile biraz duraklasa da, nükleer santraller tüm dünyada kurulmaya devam etmiştir. En son 2011 yılında Japonya ’da Fukuşima nükleer kazası meydana gelmiştir.  Özellikle son kazadan sonra “nükleer güvenlik kültürü” gelişerek; daha güvenlikli nükleer santrallerin kurulması ve işletilmesi, daha güvenli malzeme ve sistemlerin üretimi için yeni teknik, teknoloji, standardizasyon ve kalite sistemleri geliştirilmiş; uluslararası denetimler artırılmıştır.

Nükleer Zararlar:

Nükleer teknoloji yok etme niyetiyle kullanıldığında (1945 ‘te Hiroşima ve Nagazaki ’ye atılan atom bombaları) ya da gerekli önlemler alınmadığında (1986 ‘te Çernobil / 2011 ’de Fukuşima nükleer santral felekleri) insanlık, nükleer tehditlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Aynı nükleer, bugünün teknolojisiyle “nükleer tıp” ile hastalıkların şifası için de kullanılmaktadır. Örneklersek; rahatsızlıklarda kullanılan ilaç, doktor dozajında şifadır, ama kötü niyetli dozajda dünya hayatını sonlandırmaktadır. Dünyanın gelişmiş devletleri, kendi milleti için zararlı bir teknolojiyi, kendi halkının yaşam alanlarında / kendi şehirlerinde kullanır mı? Cevap: Hayır. Nükleer teknolojiyi kullandığına göre (bkz. grafikler), bu teknoloji normal koşullarda bir tehdit değildir. Günümüz teknolojisinde, nükleer tesisler, ultra güvenlik önlemleri ile inşa edilmektedir.

Günümüzde Nükleer:

Günümüzde nükleer teknoloji sahibi ülkeler, diğerler ülkelere askeri ve stratejik bir üstünlük sağlamaktadır. Nükleer, santral olarak ta ülkelerin tercih ettiği bir elektrik kaynağıdır. Artan çevre hassasiyetiyle güvenilir, ucuz, sürdürülebilir ve erişilebilir bir enerji kaynağına olan ihtiyaç, diğer alternatiflere göre nükleer santralleri daha çok ön plana çıkarmaktadır. Nükleer santrallerde, 7/24 elektrik üretimi gerçekleştirmektedir. Yakıt olarak uranyum kullanılmaktadır. Elektrik birim maliyet fiyatlandırmasında nükleer yakıt maliyeti diğer enerji kaynaklarına nazaran çok düşüktür. Bunun yanında nükleer santraller, işletme sırasında sera gazı salımı yapmaz; küresel ısınmayı önlemede önemli bir alternatiftir. Ayrıca nükleer santrallerin birim elektrik üretimi başına kurulum alanı diğer tüm santrallere göre küçüktür. Nükleer santraller çevremizde bulunan radyasyonun ancak %1’i kadar bir etkiye sahiptir. Bu nedenle nükleer santrallerin yanında yerleşim, tarım, balıkçılık ve turizm yapılabilmektedir. Paris, Londra, New York gibi dünya megapol merkezlerinin yanı başında nükleer santraller kurulmuştur.

Dünya’da Nükleer:

Günümüzde kurulan nükleer santraller 3 + nesil olarak adlandırılan yüksek güvenlikli ve kaliteli tesislerdir. Ağustos 2019 itibariyle, 31 ülkede 450 nükleer reaktör işletmede, 19 ülkede 52 adet nükleer reaktörde inşa halindedir. Nükleer Güç Santrallerinde üretilen elektrik dünya elektrik arzının %10’una denk gelmektedir. Ülke bazında bakılırsa Fransa elektrik talebinin yaklaşık %72’sini, Ukrayna %53’ünü, İsveç %40’ını, Belçika %39’unu, Avrupa Birliği %28'ini, Güney Kore %24’ünü ve ABD %19’unu nükleer enerjiden karşılamaktadır. İnşa halindeki nükleer reaktörlerin 9’u Çin’de, 7’si Hindistan’da, 6’sı ise Rusya’dadır. Bunun yanında ABD’de 2, Birleşik Arap Emirlikleri’nde 4, Güney Kore’de 4, Fransa ve Türkiye’de 1’er nükleer reaktör inşa halindedir. Fukuşima nükleer kazasından sonra Almanya, ömrünü tamamlamış 10 nükleer reaktörünü kapatmış; 7 nükleer reaktörü hala elektrik üretimine devam etmektedir. Japonya ise, tüm nükleer santrallerini geçici süre ile durdurmuş; daha sonra 5 nükleer reaktörünü tekrar işletmeye almıştır.

Türkiye’de Nükleer:

Ülkemizin yarım asırlık nükleer güç santrali kurma hayali, Türkiye ile Rusya arasında 12.05.2010 tarihinde imzalanan anlaşma ile gerçekleşmeye başlamıştır. Bu anlaşma, TBMM / RG / ÇED / EPDK / TAEK / ÖGAR süreçlerinden sonra 02.04.2018 tarihinde onaylanmıştır. Böylece Akkuyu Nükleer Santralinin ilk ünitesinin temeli törenle atılmış ve ünitenin 2023 yılında işletmeye alınması planlanmaktadır. Ülkemizin ikinci nükleer santral projesi olan Sinop Nükleer Santrali için 03.05. 2013 tarihinde Japonya ile anlaşma imzalanmıştır. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir. Nükleer güç santralleri, sadece elektrik üretim tesisleri olarak değerlendirmemelidir. Nükleer teknoloji / enerji projeleri, diğer sektörlere dinamizm ve istihdam imkânıyla birlikte, Ülkemizin jeo-stratejik önemine muazzam katkılar sağlayacaktır.

Teknik Personel:

İnsan kaynağı gelişimi noktasında çalışmalar sürmektedir. Akkuyu ’da çalışacak mühendis ihtiyacının karşılanması amacıyla, Türkiye ile Rusya arasında yapılan protokol gereği; Rusya’ya eğitim almak üzere başta elektik - elektronik / makine / bilgisayar bölümlerinden mühendis öğrenciler gönderilmiştir. Eğitimini başarı ile tamamlayan mühendisler; Akkuyu Nükleer Santral Projesinde farklı kademelerde ve farklı alanlarda görev yapacaktır. Nükleer santralda, mühendislerin yanında diğer teknik elemanlara da ihtiyaç duyulacaktır. Ara teknik eleman ihtiyacının giderilmesi için de yukarıdaki bölüm mezunları en büyük potansiyeldir.

Sonuç:

Bugün nükleer teknolojiye sahip olan ülkeler, dünya coğrafyasına yön veren ülkelerdir; bu ülkeler kendi menfaatleri doğrultusunda her şeyi mubah gören bir anlayışa sahiptir. Yakın coğrafyamızda yaşanan olumsuzluklar bunun birer göstergesidir. Oysa Türkiye, bugün olduğu gibi geçmiş tarihinin her evresinde, insanlığın faydasına faaliyetler yürütmüş bir ülkedir. Türkiye, dünya haritasında, sınırların yeniden çizilmeye başlandığı 21. yüzyılda, eline kalem alan baş aktörlerden biri olmalıdır. Nükleer teknolojinin her türüne sahip olan ülkeler, Türkiye’nin “nükleer ligde” olmasını istememektedir. Türkiye, Milli Şairimizin yıllar önce yazdığı gibi “kudret-i zerriyeye” milli teknolojisiyle toryum elementine yön vermelidir. Nükleer, Ülkemizde hep tartışma konusu yapılmış ve bu teknoloji maalesef milli bir hal alamamıştır; bugün siber güvenlik perspektifinden bakıldığında nükleer teknoloji milli olmak zorundadır. Nükleer, vicdan yoksunlarının tehdit unsuru olacağına; insanlık vicdanı onurunu taşıyan Aziz Milletimin, barışı korumada ve enerjide en güçlü yönü olmalıdır. Toplumsal farkındalığımız da bu yönde olmalıdır.

Bu satırlar, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu kaynaklarından faydalanılarak yazılmıştır.

Toplumsal Farkındalık Projesi