21. Yüzyıla girmemizle birlikte artık bayramlar birçok İnsan için tatil yörelerine gitmek için bir fırsat haline geldi.  Maalesef gelişen teknolojiye paralel olarak Çocukların birçoğu artık şeker  toplamaya bile çıkmıyorlar evlerinde bilgisayar oyunuyla veya kafelerde oyunlarla bayramını geçiriyorlar.  Ve maalesef birçok yakınımızı akrabamızı ziyaret etmek yerine cep telefonundan bayram mesajı atmakla yetiniyoruz veya diğer sosyal paylaşım sitelerinde Bayram kutlamaları yapıyoruz.  Eskiden uzaktaki akrabalarımıza bayramlarda kartpostallar atıyorduk. Teknoloji  o kadar ilerledi ki buna tenezül bile etmez olduk.  Soruyorum Sevgili Nevşehirli hemşerilerim en son Ne zaman evinize kartpostal geldi? Ve Kartpostalların,mektupların verdiği mutluluğu en gelişmiş teknolojinin vermesi sizce mümkün mü?  Elbette değil bence.  Eskiden  evlerimizde güzel güzel baklavalar açılır yapılırdı. Şimdi bakıyorum pastanelerimiz tepsi tepsi  sparişi zor yetiştiriyor.

Popüler kültürlerin etkisinde kalmaktayız. En iyi proğramları, En güzel dizileri izlemekteyiz. Bununla birliktede bayramların anlamı malesef değişti.  Artık bayram alışveriş sepetlerinin dolduğu yüksek rakamlı alışverişler ve bol bol mutsuzluk demek.  Herşeyin daha fazlasını daha güzelini en son çıkanını istemekteyiz. Tüketimin artmasıyla birlikte giderek çoğalan doyumsuzluk ve mutsuzluk yaşamaktayız.  Tüketimimiz arttıkça mutlu olacağımızı zannetmekteyiz. Ama elimizdekilerin değerini bilmeden sahip olunan her şeyle birlikte mutsuzluklarımızda giderek artmaktadır. Tüketimlerimizin boyutunun hızla arttığı günümüzde bayram geleneklerimizi uygulamamızda zorlaşmaktadır. Bayramların içerdiği anlam ve önem tüketim çılgınlıklarımızla beraber kaybolup gitmektedir.

Neler yapılabilir?  Birçok şeyi yapabiliriz kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkabiliriz. Bayramlar İnsanları insan yapan önemli günlerdir. Bu güzel günlere ait gelenekler ve kültürler bizlerin sahip çıkmasıyla yaşatılabilir. Çocuklarımıza o eski bayram geleneklerimizi yaşatmalıyız. Yaşatmaz isek bilmedikleri görmedikleri şeyleri   ilerde uygulayamazlar. Ah o eski bayramlar demeyi lütfen artık bir kenara atalım bizi biz yapan eski bayramları yaşayalım yaşatalım. Ölmüş yakınlarımızın kabirlerini ziyaret ederim. Yaşlılarımızı ziyaret edelim hallerini hatırlarını soralım ihtiyaçları var ise karşılayalım.Komşularımızı tanıyalım ziyaret edelim. Komşu hakkı dinimizce ve kültürümüzce önemlidir maalesef günümüzde  aynı apartmanda oturduğumuz komşularımızı bile tanımıyoruz.  Sahip olduğumuz imkanlarla mutlu olmasını bilelim. Atalarımızdan gördüğümüz değerlere sahip çıkalım.  Kısacası artık o eski bayramların tadı yok demeyi bir kenara atalım.

Bu vesile ile tüm Nevşehirli hemşerilerimizin Mübarek Kurban bayramını canı gönülden kutlarız. Sağlık huzur mutluluk dolu nice bayramlara rabbim hepimizi eriştirsin.  Başta şehit ailelerimiz olmak üzere tüm büyüklerimizin  Ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper örf ve adetlerimizin unutulmadığı birlik ve beraberlik dolu nice güzel bayramlar dileriz. Saygı ve sevgilerimizle...

Nevşehir Gündemin Adresi www.fibhaber.com


Orta yaş üzerindeki insanların sıkça özlemle yad ettiği eski Ramazanlar bütün Anadolu’da olduğu gibi ilimiz Nevşehir de de büyük bir heyecanla yaşanırdı.

 

Eskiden Nevşehir de bayramlarda aile büyükleri atlanmaz, her aile büyüğü mutlaka ailenin diğer bireyleri tarafından evinde ziyaret edilirdi.


Peki, atalarımız zamanında ‘Kurban Bayramı’ nasıl geçiyordu? Bu sorunun cevabını merak edenler Fotoğraflarda, ‘Nerede o eski bayramlar’ nostaljisinin samimî hali bugüne bakıyor.

Osmanlı'da Kurban Bayramı 

Kurban Bayramında Hükümdara Mahsus Hazırlanan Koç. Bunlar Saya Ocağı Adı Verilen ve Resimde Görülen Kıyafetteki Görevliler Tarafından Beslenir ve Taşınırdı.

Zilhicce’nin 10’u, yani Kurban Bayramı... isterseniz şöyle bir küçük nostalji yapıp, zamanda bir yolculuğa çıkalım... Osmanlı’da Kurban Bayramları nasıl yaşanırdı? Eski adetlerimiz nelerdi? Kurban bayramını Ramazan bayramından ayıran en büyük özellik, şüphesiz bayrama yakın, kurbanlıkların satın alınmasıydı. Kurbanlıklar, Rumeli ve Anadolu’dan, İstanbul yakınlarına getirilir ve getirilecek koyunların miktarı ve ne zaman İstanbul’da olacağının yetkili makamlara bildirilme zorunluluğu vardı. Kurbanlıkların İstanbul içerisine girmesine izin verildiğinde sokaklar kurbanlıklarla dolardı. O dönemler İstanbul’a getirilen koyun sayısı, seksen ile yüz otuz bin arasında değişirdi.

KURBANLIK HAZIRLIĞI

Kişi eğer zenginse, yalnız kendine değil bunun yanında eşi, çocukları ile gelin ve damat gibi yakın akrabasına, merhum olan baba ve validesine veya yine vefat etmiş hanım ve evlatlarına birer büyük koyun alırdı, bunlar üç-beş gün hanenin ahır bölümünün bahçesinde beslenirdi. Bu kurbanlıkların ‘marya’ yani yavrulu olmamalarına, gözlerinin sağlam olmasına, boynuzlarının kırık veya herhangi bir azasının noksan bulunmamasına çok dikkat edilirdi. Osmanlı geleneğinde ev sahibinin gücü varsa kendi ev halkı yanında kendine yakın olan konak dışı kimselere de kurbanlık hediye etmesi de adettendi...

İstanbullu büyükbaş kesmezdi

İstanbul’da kurbanlık için büyükbaş kurbanlık kullanılmazdı. Ancak taşrada çok sayıda büyükbaş kurbanlıklar tüketilirdi. Halkın çoğu ya evlerinde besledikleri ya da pazardan satın aldıkları dana veya koçları bayramdan birkaç gün öncesinden evin önünde hazır bulundururdu. Satın alınan bir boğa veya sığır yedi koça bedeldi... Örneğin bir evde yedi kurban kesecek kimse bulunmazsa konu komşudan ortak bulunur, büyükbaş kesildikten sonra etler usta kasaplar tarafından yedi eşit kısma bölünür aynı zamanda tartılırdı. Sonra verileceklerin isimleri ufak kağıtlar üzerine yazılarak dürülür ve bir çocuk eliyle bu kağıtlar, yediye ayrılmış olan etlerin üzerine konurdu. Daha sonra isimleri okununca herkes etini alır, ellerindeki kaplara koyarak evlerine götürürlerdi...

ÖLMÜŞLERİ İÇİN DE KURBAN KESERLERDİ

Öteden beri süregelen, Arife günü ölmüşlerinin ruhu için kurban kesme adeti hala devam etmekteydi. Özellikle, Padişah için de Arife günü Hırka-i Şerif yakınlarında iki kurban kesilirdi. Dolayısıyla kurban kesme işlemi ilk defa Kurban Bayramı’ndan bir gün önce ölmüşlerin ruhu için yapılmış olurdu. Bu işlemden sonra tebrikler başlar ancak bayram günü ilk olarak ev sahibi için özel ufak bir kase içinde et suyuyla pirinç çorbası, kurbanının böbreğinden yapılmış külbastı, et suyuyla güveçte pişirilmiş pirinç pilavı ve hoşaftan oluşan bir yemek getirilirdi. O gün sofrada mideyi düzeltmek için turunç reçeli bulundurmak kibar adetlerindendi...