HAZRETİ İBRAHİM’İN OĞLU İSMAİL’İ KURBAN EDİŞİ

Bu kıssa Kuranı Kerimde Sâffat sûresinde zikredilmiştir. Şöyle ki:

Allâh’ü Teala İbrahim Aleyhisselâm’ı Nemrud’un ateşinden kurtardıktan ve O da Babil’den Şam’a hicret etmeye niyet ettikten sonra şöyle dedi: Ben Rabbime gidiyorum. Yani, Rabbimin bana emrettiği yere, Şam’a gidiyorum. Bu ayet hicrette asıldır ve ilk hicret eden de İbrahim Aleyhisselâm’dır. O, beni yoluna iletir.İbrahim Aleyhisselâm Şam’a ulaştığı zaman mahlukatın rabbine dua etti ve şöyle dedi.Ey Rabbim! Bana Salihlerden (bir oğul) ihsan et.Biz de ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Biz de ona bir oğul hibe ettik. Gelişip büyüdü. Oğlu, (İbrahim’in) yanında koşacak çağa gelince; Yani büyüyüp onunla birlikte ihtiyaçları ve menfaatleri için koşturacak duruma gelince.Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görmekteyim. Yani Allah için kurban ettiğimi görmekteyim.Artık bak, bu konuda ne düşünürsün? dedi. Çocuk da; “Babacığım! Sana ne emredildiyse yap. İnşallah beni (Allâh’ü Teâlâ’nın bu imtihanına) sabredenlerden bulacaksın” dedi. Vakta ki onlar Allah’ın emrine boyun eğerek teslim oldular.

İbrahim Aleyhisselâm oğlunu alnı üzerine yatırdı. Hadise Mina’da vuku bulmuştur. Bıçağı boğazına sürdü. Ama bıçak, kudreti ilâhiyyeden bir mani sebebiyle hiç kesmedi.Biz de ona şöyle seslendik. Ey İbrahim! Gerçekten sen rüyana (emredileni yerine getirmeye azmetmek suretiyle) sadakat gösterdin. Bu sana yeter. Şüphe yok ki Biz emre imtisal etmekle nefislerine iyi davrananları böyle mükafatlandırırız. Muhakkak ki bu, açık bir imtihandı. Ve ona (boğazlamak ve emredilen işi yerine getirmek üzere) büyük bir koçu çocuğun yerine fidye verdik. (Sâffat-99-107)

Bu kurbanlık, Habil’in takdim edip de kendisinden kabul edilen koç idi ve Cebrail Aleyhisselâm Cennetten getirmişti. İbrahim Aleyhisselâm tekbir getirerek onu kesti. (Ruhul Beyan ve Celaleyn)

 KISSANIN TAFSİLİ

Vakta ki İbrahim Aleyhisselâm Allah’ü Teâlâ’dan kendisine salih bir evlat vermesini istedi. Cebrail Aleyhisselâm geldi ve bir oğlan çocuğu olacağını müjdeledi. İbrahim Aleyhisselâm da aşırı sevincinden, onu, Allah rızası için kurban edeceğini nezretti. Sonra İsmail Aleyhisselâm dünyaya geldi. Yedi veya on üç yaşına geldiğinde Halil-İbrahim Aleyhisselâm Celil olan Rabbinin emriyle Hazreti İsmail’in de yardımı ile Kabe’yi bina etti. Kabe’nin inşaası bitince Beyt-i Şerifi haccetti. Hac vazifelerini bitirdikten sonra Zilhiccenin sekizinci gecesi rüyasında:

“Rabbin sana şu çocuğu kurban etmeni emrediyor” denildiğini gördü.Sabahleyin tefekkür etti. “Allah’tan mı, yoksa şeytandan mı? diye iyiden iyiye düşündü. Bu güne “Tevriye günü” denildi. Sabahleyin koyunlarının en iyilerinden yüz tane seçti ve onları kurban etti. Bir ateş geldi, onları yok etti. İbrahim Aleyhisselâm da bunların kafi olduğunu zannetti.İkinci gece (dokuzuncu gece) aynı rüyayı tekrar gördü. Bunun Allah’tan olduğunu anladı. Onun için dokuzuncu güne “Arefe” adı verildi. Bu sefer develerinden yüz tanesini seçti ve onları da kurban etti.Üçüncü gece (kurban bayramı gecesi) tekrar aynı rüyayı gördü ve;“İlâhi, benim kurbanım nedir?” dedi. Cenab-ı Hak:“Sevgide bana ortak ettiğin oğlundur,” buyurdu. İbrahim Aleyhisselâm istiğfar ederek uyandı. Oğlunu kesmeye karar verdi. Zilhiccenin onuncu günü olan bu gün “Nahr” kurban kesme günü diye isimlendirildi.

Hazreti İbrahim oğluna şefkat eder vaziyette İsmail Aleyhisselâm’ın annesi Hacer validemizin yanına geldi, dedi ki: “Başını yıka, koku ve yağ sür, en güzel elbiselerini giydir. Onunla koyun gütmeye gitmek istiyorum.”

İbrahim Aleyhisselâm yola çıkarken yanına ip ve bıçak aldı. Kesilecek yere yöneldiklerinde Şeytan İbrahim Aleyhisselâm’ın yanına geldi. Gönlüne fitne ve fesat sokmak istiyordu. Dedi ki:“Bu işte acele etme. Belki Allah bu kesim işinden sizi muaf tutar. Çocuğun boyunu,endamını, sîret ve suretinin güzelliğini görmüyor musun?” İbrahim Aleyhisselâm:“Bu bana Rabbimin emridir. Bu hayırlı bir iştir. Hayırlı iş geciktirilmez,” dedi. Hazreti İbrahim’den ümidini kesen Şeytan İsmail Aleyhisselâm’ın yanına geldi, şöyle dedi: “Sen sevinip duruyorsun. Ama babanın yanında bıçak var. Rabbinin emrettiği zannıyla seni kesmek istiyor.” İsmail Aleyhisselâm şeytana şöyle cevap verdi:“Peygamberlerin vahyinde yalan olmaz. Eğer böyle yapmak isterse dinler ve itaat ederim.” Şeytan başka sözler de söylemek istediğinde İsmail Aleyhisselâm eline taş aldı ve ona attı. Sol gözünü kör etti. Şeytan Aleyhillane eli boş ve üzüntülü olarak oradan kaçtı.Onun içindir ki Hazreti Allah, şeytanı kovmak için taşları atmayı (hacılara şeytan taşlamayı) vacib kıldı.Melun, bundan sonra Hacer validemizin yanına geldi. Çeşitli şekillerde gönlüne vesvese vermek istedi. Onu aldatmaya da muvaffak olamadı. Hayret içinde kaldı ve perişan oldu. Vakta ki Mina’daki kesim yerine ulaştılar. İbrahim Aleyhisselâm oğlunu imtihan için şöyle dedi: “Oğulcağızım! Rüyada seni kesiyor görüyorum. Sen buna ne dersin, nasıl bir reyde bulunursun?” İsmail Aleyhisselâm:

“Babacığım! Emr olunduğun şeyi işle, İnşaallah beni sabredenlerden bulursun,” dedi.Kesmeye azmettiğinde İsmail Aleyhisselâm dedi ki:

“Babacığım, ellerimi bağla ki hareket etmeyeyim. Yüzümü yere doğru getir ki bana bakıp da merhamete gelmeyesin. Gömleğimi de anneme götür de ona hatıra olsun. Ayrıca ona benden selam söyle ve “Allah’ın emrine sabret” de.”

Sonra kesilmek üzere yatırılan koyun gibi, oğlunu sağ yanı üzerine yatırdı. Ellerini bağladı. Hazreti İsmail kendi kendine düşündü. Dedi ki:

“El ve ayaklarımı çöz babacığım. Ta ki Allâh’ü Teâlâ’nın emrini zorla yaptığımız zannedilmesin. Bıçağı da boğazımın üzerine süratle çekmek için koy ki, melekler Allah’ın emrine itaatkar olduğumu bilsin.”

 Sevgilinin eliyle bana zehir sunulsaydı,

Bu zehir onun elinden iyi gelirdi.

Hazreti İsmail elleri ve ayaklarını bağlanmamış vaziyette uzatıverdi. Yüzünü de yere doğru çevirdi. İbrahim Aleyhisselâm bıçağı onun boğazına koydu ve bütün kuvvetiyle çekti.

O anda Hazreti Allah meleklerin gözlerinden perdeyi kaldırdı. Bir de ne görsünler, İbrahim Aleyhisselâm oğlu İsmail’i kurban ediyor. Bu manzarayı görünce hemen secdeye vardılar.

Allâh’ü Teâlâ meleklere buyurdu ki: “Dostum İbrahim’e bakın, benim rızamı kazanmak ve emrimi yerine getirmek için oğlunun boynuna bıçağı nasıl sürüyor ? Halbuki siz:

“Yeryüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek bir kavim mi yaratacaksın? Halbuki biz sana hamd etmek suretiyle tesbih ve takdis ediyoruz,” (Bakara-30) demiştiniz.

Rivayete göre;

Hazreti İbrahim bıçağı her çekişinde bıçak tersine, sırtı üstüne döndü ve Allah’ın izniyle kesmedi. İsmail Aleyhisselâm şöyle haykırdı:

“Babacığım! Bana olan sevginin şiddetinden dolayı, korktuğum başına geldi. Elinin kuvveti gitti, kesmeye gücün yetmiyor. Babacığım, bıçağını tekrar bile.”

Hazreti İbrahim kayaya dayandı. Bıçağını tekrar biledi. Bıçak sanki bir ateş parçası gibi oldu. Sonra tekrar sürdü. Allah’ın izniyle yine kesmedi. Oğlu:

“Sana ne oluyor da tembel davranıyorsun?” dedi.

Bunun üzerine İbrahim Aleyhisselâm öfkelendi ve bıçağı bir taşa vurdu. Taş iki parçaya ayrildi,

“Çok acaib bir iş yaptın. Taşı kesiyor, ama et parçasını kesmiyorsun” dedi. Bıçak onun öfkesinden koktu. Allâh’ü Teâlâ’nın kudretiyle konuştu ve şöyle dedi:

“Ya İbrahim! Sen “kes” diyorsun, alemlerin İlâhı ise “kesme” diyor.” Kendisine şöyle nida edildi:

“Ey İbrahim! Gerçekten sen rüyana sadakat gösterdin.”

O anda Allâh’ü Teâlâ Cebrail Aleyhisselâm’a şöyle emretti.

“Cennete gir, boynuzlu, alaca bir koç al, İbrahim’e götür ve benim tarafımdan ona de ki:

“Oğlunu sana hibe ettim. Oğlunun yerine şu dağdan inip gelen koçu kurban et.”

Cebrail Aleyhisselâm Cennete girip de koçun boynundan tutuğu vakit bunu görenler İsmail Aleyhisselâm’ın Rabbi yanındaki kerametine, kadrü kıymetine hayret ettiler. Bunun

üzerine Hazreti Allah şöyle buyurdu:

“İzzetim ve celalim hakkı için, bütün melekler boyunlarını İsmail’e fidye olarak koysalardı yine de onun “babacığım, sana ne emredildiyse yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” sözüne mükafat olamazdı.”

Cebrail Aleyhisselâm dünya semasına geldiğinde Hazreti İbrahim’i, oğlunu kesmek için aceleyle bıçağı boynuna çekerken gördü.

“Allâh’ü Ekber,” diye tekbir aldı. İbrahim Aleyhisselâm da başını dağa doğru kaldırdığı zaman Mina’ya yakın olan dağdan boynuzlu, alaca bir koçun aşağı doğru yavaş yavaş indiğini gördü. Bunun Allah’tan bir müjde olduğunu anladı ve “Lâ İlâhe illallâhü vallâhü ekber,” dedi. Hamd ve şükür makamında bulunan İsmail Aleyhisselâm da:

“Allâh’ü Ekber ve lillâhil hamd,” diye hamd etti. Cebrail Aleyhisselâm Hazreti İbrahim’e:

“Şu kurbanlık, oğlun için bir fidyedir, onu değil, bunu kes,” dedi. İbrahim Aleyhisselâm koçu alıp getirmesi için oğlunu gönderdi. Koç kaçtı. Hazreti İsmail takip etti, “birinci cemre” denilen yere kadar çıktı. İsmail Aleyhisselâm yedi adet taş attı ve oradan çevirdi. Koç “ikinci cemre” ye geldi. Orada da yedi taş attı ve çıkardı. Hazreti İbrahim koçu tuttu ve kesti.

Koçun kaçmasının faydası, kurban kesim yerinin izhar edilmesi idi. Bu da Mina mevki idi. Taşların atılması sünnet, teşrik tekbiri vacip olarak kaldı 

Bayramda insanlar dostlarını akrabalarını, büyüklerini ziyaret etmeli, ihtiyaç sahiplerini ziyaret edip onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalıdır.


 
Kurban İbadeti
Allah’a yakınlaşmak anlamına gelen “kurban” ibadeti; kurban olarak kesilmesi uygun olan hayvanın, ibadet niyetiyle usulüne uygun  şekilde kesilmesidir. Kurban kesen, Allah’a yaklaşmış  ve O’nun hoşnutluğunu kazanmış  olur. Kurban, aynı zamanda bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Kesilen kurbanlardan maddi olarak daha çok yoksullar yararlanır.
İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde kurban uygulaması mevcut olmakla birlikte şekil ve amaç yönüyle aralarında farklılıklar bulunur. Kur'an'da Hz. Âdem'in iki oğlunun Allah'a kurban takdim ettiklerinden söz edilir (el-Mâide 5/27); bir başka âyette de ilâhî dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğuna işaret edilir (el-Hac 22/34). Ancak Yahudilik ve Hıristiyanlık'ta kurban telakkisi bir hayli değişikliğe uğramıştır. Hıristiyanlık'da İsâ'nın çarmıha gerildiği ve bunun insanoğlunun aslî günahına karşı Baba'nın oğlu İsâ'yı feda etmesi olduğu inanışıyla kurban telakkisi özel bir anlam kazanmıştır.
İslâm'da kurbanın dinî hükmüyle ilgili olarak Kur'an'da, Hz. Peygamber'in sünnetinde önemli açıklamalar yer almış, bu çerçevede oluşan fıkıh kültüründe de konu hakkında ayrıntılı bilgi ve hükümler derlenmiştir.
Kurban gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan malî bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Müminler her kurban kesiminde Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil'in Cenâb-ı Hakk'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır.
Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Özellikle et satın alma imkânı hiç bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür. Zengine malını Allah'ın rızâsı, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir, onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır. Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah'a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumunun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur.
Kimler kurban kesmekle yükümlüdür?
Kurban kesmek, akıllı, buluğ çağına ermiş, dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve misafir olmayan Müslüman’ın yerine getireceği mali bir ibadettir.   
Temel ihtiyaçlarından ve borcundan  başka 20 miskal (80.18 gr.) altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir, dolayısıyla Allah'ın kendisine bahşetmiş olduğu nimetlere  şükran ifadesi ve Allah yolunda fedakarlığın nişanesi olarak kurban kesmelidir.
Hangi hayvanlar kurban olarak kesilir? Bu hayvanlar hangi nitelikleri taşımalıdır?
Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Kurban olabilmesi için, kurbanlık hayvanın süt dişlerini değiştirmiş  olması gerekir. Bu da, deve 5; sığır ve manda 2; koyun ve keçi 1 yaşını doldurunca gerçekleşir. Bunun yanında, 6 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş  gibi gösterişli olması halinde kurban edilebilir.  Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, azaları tam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem de sağlık bakımından önem arz eder. Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzları kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memesi kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz. Ancak, hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, topal, hafif hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış  olması, kurban edilmesine mani teşkil etmez.
Kurban ne zaman kesilir?
Kurban (udhiye), eyyâm‐ı nahr (Kurban kesme günleri) denilen Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günleri kesilir.  
Kurban kesim vakti, Bayram namazı kılınan yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra, bayram namazı kılınmayan yerlerde ise ikinci fecrin doğumundan sonra başlar; Zilhiccenin on ikinci günü güneş  batıncaya kadar devam eder. Bu geçen süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Kurban Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir.  
Diğer kurbanlarda ise herhangi bir vakit söz konusu değildir.
Vekaletle kurban kestirilebilir mi?
Kurbanı, kişinin kendisi kesebileceği gibi, vekalet yoluyla başkasına da kestirebilir. Zira kurban mal ile yapılan bir ibadettir; mal ile yapılan ibadetlerde ise vekalet caizdir.  Vekalet yoluyla kurban kestiren kişi kendi bulunduğu yerde birisine vekalet verebileceği gibi, başka bir yerdeki kişi veya kuruma da vekalet verebilir. Vekalet, sözlü veya yazılı olarak ya da telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları ile verilebilir.
Kurban eti nasıl değerlendirilmelidir?
Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin durumuna göre etin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur.
Kurban derisi nasıl değerlendirilmelidir?
Kurbanın derisi, bir fakire veya hayır kurumuna verilmelidir. Hz. Peygamber, veda haccında Hz. Ali'ye, kurban olarak kesilen develerinin başında durmasını ve bunların derileri ile
sırtlarındaki çullarını sadaka olarak vermesini, kasap ücreti olarak bunlardan bir  şey vermemesini emretmiştir (Ebu Davud; Menasik, 20). Buna göre kurban derilerinin para karşılığında satılması, kurbanın kesimi veya bakımı için ücret olarak verilmesi uygun değildir.
Sağlık şartları
İnsanoğlu ihtiyaçları gereği hayvanlarla iç içe yaşamakta, onların başta eti ve sütü olmak üzere birçok ürününden yararlanmaktadır. Bunların doğal bir sonucu olarak da hayvanlarda görülen ve zoonoz olarak adlandırılan bazı hastalıklar insanlara bulaşabilmektedir.
Ancak bu hastalıkların birtakım basit kuralları uygulamakla önlenebileceği de unutulmamalıdır. Özellikle Kurban Bayramlarında çok sayıda hayvanın kesilmesi, kesim öncesi ve kesim sonrası gereken kontrol ve hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, kesilen hayvanlara ait etlerin tüketiminde (saklama, hazırlama, pişirme vb.) gerekli hassasiyetin gösterilmemesi birçok zoonoz hastalığı yayılmasına ve çok sayıda insanımızın da bu hastalıklara yakalanmasına neden olabilmektedir. Bütün enfeksiyonlarda ve enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi, zoonoz hastalıklardan korunmanın yolu, korunma önlemlerini bilmek ve uygulamaktır. İşte bu ve benzeri konularda kurban kesmek isteyen vatandaşların kurbanlarını sağlık şartlarına uygun olarak bizzat kesmelerine veya kestirmelerine yardımcı olmak amaçlanmıştır.
 Çevre temizliği
Kurbanların satış  ve kesim işlemleri yapılırken çevre temizliğine önem verilmesi, bu yerlerdeki atıkların kaldırılması ve herhangi bir kirliliğe sebep olmasını engelleyecek  şekilde önlemlerin alınmasının sağlanması kurban hizmetlerinin yürütülmesinde dikkat edilmesi gereken hususlardandır.
Kurbanı bizzat kesmek veya vekalet yoluyla kestirmek
Kurban kesim yerlerinde kurbanını kesmek isteyenlerin tesisten yararlanma ücreti ödeyerek faydalanmaları, kurbanını tesiste görevli kasaba ücretini ödeyerek kestirmeleri, kurban kesim yerleri dışında kalan ve kurban kesimi için uygun olan yerlerde, kendi bahçesi veya özel mülkünde kurbanlarını bizzat kendi imkanlarıyla kesmek isteyenlere dini hükümlere, şartlarına ve çevre temizliğine uyarak hayvana eziyet vermeden kesmelerinin sağlanması bu kararın amaçlarındandır.
Kurban kesilecek yerlerin belirlenmesi
Kurban satış ve kesim yerlerini mevcut ruhsatlı mezbahaları da dikkate alarak tespit etmek ve kurbanların eziyet verilmeyecek    şekilde kesilmesi için gereken tedbirleri almak amacını gerçekleştirmek, il ve ilçe “Kurban Hizmetleri Komisyon”ları görevleri arasında sayılmıştır.
Kurban İle İlgili Ayeti Kerimeler
 
BAKARA SÛRESİ

(196) Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve Allah'ın cezasının çetin olduğunu bilin. 
ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ
(183) Onlar, "Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" dediler. De ki: "Benden önce size nice peygamberler açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?" 
MÂİDE SÛRESİ
(2) Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab'lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ'be'ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir. 
MÂİDE SÛRESİ
(27) (Ey Muhammed!) Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. kurbanı kabul edilmeyen, "Andolsun seni mutlaka öldüreceğim" demişti. Öteki, "Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder" demişti. 
MÂİDE SÛRESİ
(95) Ey iman edenler! İhramlı iken (karada) av hayvanı öldürmeyin. Kim (ihramlı iken) onu kasten öldürürse (kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), Kâ'be'ye hediye olarak varmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.. 
MÂİDE SÛRESİ
(97) Allah; Ka'be'yi, o saygıdeğer evi, haram ayı hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah'ın bildiğini ve Allah'ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir. 
HAC SÛRESİ
(28) Gelsinler ki, kendilerine ait bir takım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde5 (onları kurban ederken) Allah'ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin. 
HAC SÛRESİ
(33) Sizin için onlarda belli bir zamana kadar bir takım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (Kâbe)'dir. 
HAC SÛRESİ
(34) Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! 
HAC SÛRESİ
(36) kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah'ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik. 
SÂFFÂT SÛRESİ
(107) Biz, (İbrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail'i) kurtardık. 
FETİH SÛRESİ
(25) Onlar, inkar edenler ve sizi Mescid-i Haram'ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah Mekke'ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkarcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkar edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık. 
KEVSER SÛRESİ
(2) O Halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.