Çanakkale savaşı sırasında, Kıbrıs Harekatında gerçekten Allah'ın yardımı ile nice esrarengiz olaylar yaşanmıştır. En son ise 15 Temmuz Darbe Gecesi Ortaya Çıkan Ak Sakallı Dede! Akıllarda Soru İşareti Bırakan o dede Kim ? hala cevap bulmuş değil.
İşte o  Yaşanan ilginç Olaylar... 
Çanakkale ve Kurtuluş savaşı zamanında düşman ülke askerleri, bu savaşlar sırasında bir çok ilginç şeylere tanık olmuşlar...
Bunlardan en ilginçlerinden biri. Yunan askerlerinin söyledikleri...''Bizim savaştığımız askerlerin başlarında yeşil sarıklar vardı''demeleri ve Çanakkale'de kaybolan meşhur ingiliz ordu askerleridir.


ANLAMAZLAR Kİ;

Afrin'de Teröristleri 3 harfliler çarptı.

Suriye'nin terör örgütü PKK/YPG denetimindeki Haseke kentine bağlı Resulayn ilçesinden, Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesine taciz ateşi açıldı. O anlarda ​Polis Özel Harekat Ekipleri (PÖH) zırhlı aracı gerekeni yaptı...

Eyvah, Türkler Yeni Bir Silah İcat Etmişler...
Dünya, büyük bir merakla Mehmetçiğin parmağındaki bu düğmenin hangi silahı tetiklediğini araştırıyormuş... Anlayan zaten anladı...
(Parmak sayacı parmak sayma makinesi tesbih ve Yaradanı zikreden dillerde inanaçlı Askerlerimiz)

Çanakkale savaşı sırasında gerçekten Allah'ın yardımı ile esrarengiz olaylar yaşanmıştır. Daha sonraları anlaşılan bu olayları bir ingiliz komutanın dilinden dahi duyuldu. Aşağıda çanakkale savaşında gerçekleşen olağan üstü olayları okuyacaksınız.

GAZİ MEHMET AŞKIN’IN ANLATTIKLARI:

“İngiliz donanması Saroz’dan top atışları ile bize son derece ağır kayıplar verdiriyordu.Böyle bir atıştan sonra, aynı, birlikte silah arkadaşım Recep Eniştemin iki ayağı kopmuş çalıların üzerinde gördüm, henüz sağ idi.Yanına kadar gidebildim.Onu o vaziyette görünce ağlamaya başladım. Henüz ruhunu teslim etmeyen Recep Eniştem:

“Kardeşim niçin böyle ah edip aglarsin, benim cigerimi daglarsin! Allah’ in verdigine merhaba! Takbir- i Rabbani böyle imiş! Onun kazasi geri çevrilmez ve hükmüne mani yoktur. Elimizden ne gelir.Arzuladigim savaş yolunda oldu.O saadet bana yeter! Sen sag kalirsan, anamin elini benim içinde öp! Emzirdigi sütleri helal etsin!” dedikten sonra:

“Başimi kibleye dogru çevir!” diye bildi… Ruhu çoktan uçmuştu…

“Halil, bölükte süngü hücumuna kalkmıştı, ağır bir yara alarak yanıma yıkıldı.Bir mütted sessiz kaldı ve sonra: “Ahiretlik ölümüm yaklaştı, öldükten sonra cesedimi geriye götürtme, buraya ellerinle göm! Üzerimde harbediniz! Ta ki Gazilerin ayak seslerini Allah! Allah! Nidalarını rahatlıkla duyayım!” dedi ve gülerek ruhunu teslim etmişti

“Karayürek deresi’ne doğru iniyorduk: Bir akşam beni keşif kolu çıkardılar bu derenin yatağında geziniyordum.Çok susamış idim. Dere şırıldıyordu, mataramı doldurdum. Birkaç yudum içtiğimde, içtiğim suyun tadı çok başka idi avucuma mataradan su aldığımda, matarama doğdurduğum suyun kan olduğunu anladım.”

KINALI HASAN :

Yüzbaşi Sirri Bey, ikindi vakti yeni gelen erati teftiş ederken, içlerinde bir tanesinin saçinin bir tarafi kinalanmiş oldugunu görür ve takilir: “Hiç erkek kinalanir mi? Mehmetçik: Buraya gelmeden evvel, anam kinalamişti komutanim” der ve sebebini bilmedigini ilave eder.Komutanin istegi üzerine anasina haber salar, “Niye benim saçimi kinaladin?” Gelen cevabi mektupta şunlar yazar:

“Ey gözümün nuru Hasan’ım,

Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor.Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın… Ben, senin anan isem.Beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü.Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor…

Sen bu ailenin seçilmiş kurbanisin…

Hasan’ım, söyle zabit efendiye… Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır… Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım.Onun için saçını kınalamıştım…

El-hükmü billah. Allah, seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın.

Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktir. Gözlerinden öperim…

Anan – Hatice”

Çanakkale Savaşı Sırasında Yaşanmış Bir Olay

Kocadere köyünde büyük bir “ Sargı Yeri ” kuruluyor. Kimi Urfalı , kimi Bosnalı , Kimi Adıyamanlı , Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor…
Bunlardan biri Çanakkale Lapsekinin Beybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından.
” Ölme ihtimalim çok fazla… Ben bir pusula yazdım… Arkadaşıma ulaştırın…”
Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur:
” Ben…Ben köylüm Lapseki’ li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç aldıydım…Kendisini göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin ”
” Sen merak etme evladım ” der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle okşar. Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözüde ” söyleyin hakkını helal etsin ” olur…
Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine nede göz yaşlarına engel olamaz :
“Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil’e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı helal ettim.

İNSANLIK DERSİ :

Çanakkale Savaşlar’ında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
“Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz.Hiç unutmam.Savaş sahasında döğüş bitmişti.Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi göleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
- Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
“Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı.Birşeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı.Benim ise kimsem yok.İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün”. Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım.Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı.O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim.Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştı.Az sonra ikisi de öldüler…”

Fransız Generali BRIDGES
Çanakkale Savaşları komutanı.

Kıbrıs Hareketinde Yaşanmış Olaylar...
Havalanmak uzere olan uçağın yanına, yaşlı bir adam yanaşır, Oğlum der sen Kıbrısa gidiyormussun benimde Oglum orada Gecitkale de asker beni de birakirmisin?

Pilot asker hic bir şey soyleyememis, Lefkoşa semalarinda ucarken, pilotun yaninda oturan dede, bas oglum dugme bas der. Pilot da amca ne diyorsun der? Dede oglum sen beni dinle bas der, gercekten de dugmeye bas dedigi yerlerde rum askerlerinin cephanelikleri vardir ve sanki, catilari isaretlenmis gibi, pilotun her attigi bomba bir rum cephaneligini havaya ucurmus. Derlerki Urfa'daki baliklii goldeki baliklar yok olmus Kibris savasi sirasinda, ve harekat bittikten sonra balikli goldeki baliklarda bariz belli yaralar varmış.

1974'teki Kıbrıs çıkarmasına katılan bir asker anlatıyor: 

“-Çok şiddetli bir taarruz vardı. Mermiler kulağımızın dibinden geçiyordu. Siperde daha önce hiç görmediğim bir asker yanıma yaklaştı. Belli ki bizim birlikten değildi. Bir zarf çıkardı ve: 

“-Memlekete dönünce bu zarfı, üzerindeki adrese bırakır mısın?” 

“-İkimiz de döneriz inşallah” dedim. 

Israrla kendisinin dönemeyeceğini, benim ise memleketime ve aileme kavuşacağımı söylüyordu. Biraz isteksiz de olsa zarfı aldım. Ancak o çatışma sırasında birbirimizi kaybettik. Taarruz bitip memlekete döndüğümden bir-iki yıl sonra eski eşyaları karıştırırken o zarfı buldum. Unuttuğum görevi, geç de olsa yerine getirmek için İstanbul'a gittim. Üzerindeki adres, Aksaray'daki eski bir eve götürdü beni. Kapıyı yaşlı bir amca açtı. 

“-Merhaba amca. Ben Kıbrıs'ta savaşan oğlunuzdan bir mektup getirdim. Belki kendisi de gelmiştir.”

“-Bizim Kıbrıs'ta savaşan bir oğlumuz yoktu ki evlâdım.”

Beni içeri davet ettiler. Eşi, bir fotoğraf albümü ile geldi. Fotoğrafları gösterip: 
“Sana zarfı bu genç mi verdi?” 

“-Evet. Çok iyi hatırlıyorum. Buydu.” Ve işte o an beni şok eden ve hâlâ düşündükçe aklımı başımdan alan şu cevabı verdi: 

“-Bu çocuk benim oğlumdu. Fakat onu 35 sene önce Kore harbinde şehit verdik...” 


Çanakkale Savaşı’nda Yaşanan Mucize​...

Çanakkale Savaşı¸eksik kuvvetlere, eksik mühimmata rağmen alınan başarılı sonucu ve sonuca bağlı olarak bir milletin kaderini değiştirdiği için yıllardır konuşulan, konuşulmaya da yıllar boyunca devam edilecek bir savaştır. Çanakkale Savaşı sırasında Tük Milleti bir çok eksiğine rağmen, inancıyla kazanmayı başarmıştır. Gerek Türk askerleri gerekse yabancı askerler tarafından savaş sonrasında anlatılan garip olaylar ise savaşı daha ilginç hale getirmektedir.
seyit onbaşı
Çanakkale Savaşı’nda gerçekleşen ilginç olayların en başında Seyit Onbaşı’nın hikâyesini anlatmak yerinde olacaktır. Savaşta deniz ve kara harekâtları sürerken düşman kuvvetler denizden Seddü’l bahir tepesini abluka altına almışlardı. Düşmanın sayıca ve mühimmat bakımından üstün olması Türk askerine fazla manevra şansı bırakmasa da her asker şehitlik mertebesine ulaşabilmek için kaçmadan, son nefesine kadar çarpışmaya devam ediyordu. Tam bu sırada İngiliz kuvvetleri gemiden attığı büyük bir bomba ile Morto Koyu sırtında konuşlanmış olan Türk Birliğini imha ettiler. Bu birlikten sadece Seyid Ali adında bir asker ve yanında birkaç arkadaşı sağ olarak kurtuldu. Savaşın vehameti, tüm arkadaşlarının gözleri önünde şehitlik mertebesine ulaşması askerleri derinden yaraladı. Koca birlik dağılmış, yalnızca birkaç asker kalmışlardı ve Queen Elizabethadındaki düşman gemisi hala toprakları bombayla dövmeye devam ediyordu. Geriden gelecek olan askerler rahat bir nefes aldırmak için İngiliz gemisinin batırılması gerekiyordu fakat gemiyi vurmak için atılması gereken merminin namluya sürülmesi için ihtiyaç olan vinç savaşta zarar gördüğü için çalışmaz durumdaydı. Tüm bu ruh halinde normalde 3 kişinin dahi taşımakta zorlanacağı 257 kiloluk mermiyi tek başına sırtlanan Seyit Onbaşı, mermiyi iki defa namluya taşımayı başarmışsa da atış sağlıklı bir sonuçla gerçekleşmemiştir. Üçüncü defa yılmadan, aynı duaları sürekli okuyarak, aşkla mermiyi namluya süren Seyit Onbaşı ateşlemeyi başararak Queen Elizabeth adlı düşman gemisinin batmasını sağlamıştır. Seyit Onbaşı nişan aldığı mermi büyük İngiliz gemisinin bacasından içeri girmiş ve gemi kısa sürede ortadan ikiye ayrılarak batmıştır. Seyit Onbaşımermiyi taşımak için namluya doğru hareket ettiğinde yanındaki arkadaşları onun omuz ve göğüs kemiklerinden çatırtılar duyduklarını da anılarında anlatmışlardır. Savaş sonrasında aynı kiloda mermiyi kaldırmayı deneyen Seyit Onbaşı’nın bunu başaramayışı da Çanakkale Savaşı’nda yaşanan garip olaylara büyük bir örnektir. Seyit Onbaşı’nın savaş sonrasında mermiyle verdiği poz temsili olup, İngiliz gemisini batırdığı gerçek kilodaki mermi değildir.

Ve Tarih 15 Temmuz.
Ak sakallı dede kurşunlara karşı yürüdü!
Bu görüntüyü MOBESE kamerası kaydetti. Kayıtta ilginç olan aniden kadraja girip kurşun yağmuru altında korkusuzca yürüyen biri. Ak sakallı, cübbeli, bastonlu bir dede...

EY RABBİMİZ, ÜLKEMİZİ, DEVLETİMİZİ, MEHMETÇİKLERİMİZİ GÜVENLİK GÜÇLERİMİZİ DAİM MANSUR VE MUZAFFER EYLE.