Kapadokyalı Robinson...!

Nevşehir'de,kent hayatı yerine elektriği ve suyu olmayan derme çatma taş evde yaşamayı tercih eden 84 yaşındaki İbrahim Göçmen,tamamen teknolojiden uzak doğal vei konfordan uzak bir hayat sürüyor ...İşte bu da bizim yerli 'Robinson'. 

Şehir hayatı ve insanlar arasında yaşamaktan hoşlanmadığını, sıkıldığını söyleyen İbrahim Göçmen, çocukluktan beri tabiata karşı ilgisi olduğunu belirterek, dağ başında tek başına yaşamaktan mutlu olduğunu ifade etti.

84 yaşında ki İbrahim Göçmen  Avanos ilçesinin Köy Bağları mevkisinde Ailesinden miras kalan 20 dekar arazide meyvecilik ve bahçe işleriyle yetiştirdiği ürünlerden kazandığı parayla geçimini idame ettiriyor.

Nevşehir in Avanos ilçesi Köy Bağları mevkii olarak bilinen yerde tamamen taşla döşenmiş küçük kulübesinde zamanını geçiren Kapadokyalı 'Robinson Crusoe', burada; toprakla uğraşıp, ağaç dikip, yazın meyve ve sebze yetiştiriyor. Kış günlerinde ise bulduğu gündelik işlerde çalışmak için kısa süre de olsa insanlar arasına karışıp, sonra tekrar dağ başındaki evine dönüyor.

Ara sıra gezginlerin geçerken kendisine de uğradıklarını anlatan Türk Robinson'u, onlara odun ateşinde demlediği çayı ikram ettiğini söyledi.

Konuşmaktan fazla hoşlanmayan  84 yaşındaki İbrahim Göçmen,kent merkezinden ve konfordan oldukça kulübesinde hayatından memnun yaşıyor.



Issız bir adada yaşamasa da Göçmen'in hayatı, İngiliz yazar Daniel Defoe tarafından kaleme alınan kitabın "Robinson Crusoe" karakterini andırıyor.  Avanos ilçesinin Köy Bağları mevkisindeki bağında ailesinden miras kalan 20 dekar arazide üzüm, kayısı, armut, dut, alıç gibi meyveler yetiştiren Göçmen, ilkbaharda geldiği bağ evinde kasım ayına kadar Kent ortamından uzak yaşam sürüyor.

Gündüzleri arazisindeki ekili ürünlerin bakımını yapan, geceleri de odun ateşinde pişirdiği yemekleri gaz lambasının aydınlattığı evinde yiyen Göçmen, hiç eğitim almadığını ama kendisi için gerçek okulun toprak ve tabiat olduğunu ifade ediyor.

Göçmen,, ailesinin Osmanlı-Rus Harbi döneminde Erzurum'dan Avanos'a göç ettiğini, kendisinin de burada dünyaya geldiğini belirtti.

Buradaki arazilerin büyük kısmının annesinden kendisine miras kaldığını belirten Göçmen, "Babam Avanos'a göç edince annemle evlenmiş. Bu bağ, bahçe annemden kalma. O zamanlar buralarda hiçbir şey ekilip dikilmiyormuş. Babam Erzurum'a giderek oradaki arazilerini satmış. Elde ettiği gelirle de 2 at almış ve buradaki araziyi işleyip bu hale getirmiş" dedi.

Gaz lambası ışığında hayat

Göçmen, küçük yaşlardan itibaren bağlarında babasıyla beraber çalışmaya başladığını, yaşadığı evi de o dönemlerde babasının araziden topladığı taşlardan yaptığını ancak evin elektriği ve suyu olmadığını anlattı.

Gündüzleri çalışarak geçirdiğini kaydeden Göçmen, şöyle devam etti:

"Sabah namazında uyanırım ve günün ilk ışıklarıyla çalışmaya başlarım. Öğleye doğru yemek arası veririm. Burada taşlardan yaptığım tandırda odun ateşinde yemeğimi yaparım, çay demler içerim. Dinlendikten sonra yine çalışmaya başlarım. Eskisi gibi çalışamasam da yine de bahçemi bakımsız bırakmıyorum. Çünkü benim gözüm burada açıldı. Kendimi bildim bileli buradayım. Elektriğim yok ama gaz lambam var, onun ışığında otururum. Akşam yemeğimi yedikten sonra erkenden yatar uyurum."

"Bu yaşa ulaştıysam önce Allah'a borçluyum sonra buradaki çalışmama"

Son birkaç yıla kadar burada eşiyle yaşadığını, dizlerinden ameliyat olan eşinin 3 yıldır kendisiyle gelemediğini aktaran Göçmen, "Burada eşimle beraber 65 yıl kaldık, beraber çalıştık. Bana burada can yoldaşı oluyordu" diye konuştu. 

Bahçesinde ürettiklerini cuma günleri ilçede kurulan pazarda satarak geçimini sağladığını dile getiren Göçmen, kışın ise kayısı ve üzüm kurusu ile  ceviz satarak para kazandığını bildirdi.

Göçmen, sağlığı el verdikçe hayatını böyle devam ettirmeyi düşündüğünü kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Diyorlar ki 'sen burada şehirden uzak bir yerde korkmuyor musun?' Kendimi burada güvende hissediyorum. Üçü erkek biri kız dört evladım var. Burada verdiğim emekle onları büyüttüm ve onlara her türlü destek oldum. Hatta bu bahçe beni emekli bile etti. Sonbaharda Avanos'taki evime dönüyorum. Kışın evde çok sıkılıyorum. Haftada bir gün pazara çıkıyorum, o kadar. Bu yaşa ulaştıysam önce Allah'a borçluyum sonra buradaki çalışmama. Çünkü hep çalıştım, kendi ürettiğim doğal gıdalarla beslendim. İsteğim ben öldükten sonra çocuklarımın, torunlarımın benim hatıralarımı yaşatmak adına bağıma sahip çıkmalarıdır."