Nevşehir'in Ürgüp ilçesine bağlı Ortahisar kasabasından NERO üyesi profesyonel turist rehberi Mustafa Uysun'un değerli evladı Emin Uysun eğitim gezisi için gittiği Adıyaman'da yaşanan deprem sonrası enkaz altında kalarak yaşamını yitirmişti.

6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından onlarca kişiye mezar olan Adıyaman Grand Isias Otel’de 29 yaşındaki oğlu Emin Uysun'u kaybeden Mustafa Uysun geçen bir yılı anlattı.

Nevşehirli profesyonel turist rehberi acılı baba Mustafa Uysun, 6 Şubat depreminin yıl dönümünde yaşadıklarını yürek burkan şu sözlerle anlattı;

"Biz Oğlumuzu Eminizi Çok Özledik"

6 Şubat 2023 saat 04;17 de dünyamız yıkıldı.

6 Şubat 2024 saat 04:17 biricik oğlumuz Emin Uysun’un aramızdan ayrılışından 1 yıl sonra !

Ne değişti ?

Bazıları için hiçbir şey (hala eski düzende yaşıyorlar)

Bizler için herşey!

Bu yazının her satırı tarifi tarif edilmez çok büyük bir acı, hüzün içerisinde yazıldı.

Deprem felaketi, en acı ve yıkıcı deneyimlerden biridir.

6 Şubat 2023 saat 04:17 de Kahramanmaraş merkezli depremde Güneydoğu Anadolu’da 11 il büyük yıkıma uğradı. İhmalkarlık, liyakatsizlik, şerefsizlik ve ahlaksızlık ürünü kağıttan kuleler gibi kolaylıkla yıkılan binlerce çürük binalarda binlerce insanın yaşamını yitirdiği veya yaralandığı bu felaket sonrasında, aileler büyük yıkımlar yaşamışlar ve bu yıkımın etkisi bir yıl geçmesine rağmen artarak devam etmektedir.

14 milyon insanımız bu büyük felaketten etkilendi.

Depremde yakınlarını kaybeden birçok aile gibi, ailemiz içinde hayat artık eskisi gibi olmayacak. Aile fertlerinden birinin kaybı, ailenin tüm dinamiklerini alt üst ediyor.

Bizlerde alt üst olduk, oğlumuzun yıkılan çürük bir binada (Adıyaman İsias otel) eğitim gezisi için o lanet otelde konaklayan 32 Turist Rehberi arkadaşı ve Kıbrıs'tan spor müsabakası için gelen genç sporcular ve aileleri ile birlikte 35 kişi ile birlikte enkaz altında kalarak şehit olmasıyla birlikte kayıp yaşayan diğer ailelerde olduğu gibi ailemizde de tarif edilmez derin bir acı ve boşluk hala bizlerle birlikte yaşıyorlar.

Evladımızın yoksunlukluğu ve özlemi bir yıl geçmiş olmasına ragmen hala ilk günkü gibi artarak devam ediyor. Sanki görünmez bir el sürekli olarak yüreğimizi sıkıyor, nefes alamıyoruz, yutkunamıyoruz. Aile bireyleri olarak kaybettiğimiz oğlumuzun, abimizin anısını her an yaşatmaya çalışsak da, uyandığımız her gün, her an onun yokluğuyla yüzleşmek durumunda kalıyoruz.

Yüce Allah'tan bizlere ve bizim gibi bu acıyı eksiz yaşayan ailelere yardımcı olması için sürekli dua etmekteyiz.

Bu felaket sonrasında çürük binalara izin veren, bu binaları yapan ahlak şeref yoksunu sorumsuzların cezasını bu dünyada adaletin vermesini, bu sorumsuzların ahirette bizlerin karşısında hesap vermesini istiyoruz.

Sizlerden ebediyyen ayrılan sevdiğiniz birini özlemek, insan doğasının doğal bir parçasıdır ve bu duygu oldukça güçlüdür. Sevdiklerimizi kaybettiğimizde, onların varlığını, anılarını ve yaşadığımız tatlı ve acı anılarla hatırlar onları özleriz. Bu özlem bizlerin canını çok acıtıyor, bizler için bu tarifsiz acı ile başa çıkmak zor oluyor. Ve sevdiklerini kaybeden herkes bunu süreci aşmak için farklı yollar deniyor.

Bazıları duygularını paylaşarak destek ararken, bazıları ise içsel bir yolla bunla başa çıkamaya çalışıyor, bazıları psikolojik destek alıp sakinleştirici ilaçlar ile beyinlerini uyuşturuyorlar. Ama hiçbir şey yol kayıplarımızı unutturmuyor, her geçen gün bu acıyı katlayarak arttırıyor.

Bizlerin oğlumuzu kaybetmenin verdiği acıyla birlikte geleceğe dair umutlarımız da kayboldu. O’nun ebediyete intikali sonrası ailece yaşadığımız yoksunluk duygusu, bizleri çok etkiledi, etkilemeye devam ediyor.

Yaşadığımız bu felaket sonrasında, ailemiz, çevremiz bizlere destek olmaya çalıştı. Toplumumuzun bu felakete tepkisi başlangıçta çok güçlüydü. Toplumuzun duyarlı insanları hemen organize olarak depremzedelere geçicide olsa maddi ve manevi destek verdi.

Daha sonra depremde yakınlarını kaybedenler, depremin yarasını kendi içerisinde yaşayan insanımız kendi kendine acısıyla, kayıplarıyla yalnız kaldı.

2023 yılında depremin hemen sonrasında deprem acıları unutulmadan, insanlar enkaz altından çıkarılmadan Türkiye’nin gündemi seçim üzerine değiştirildi. Seçim için milyonlarca lira siyasi partilerin kasasına aktarıldı, bu paralarla depremzedeler için neler yapılmazdı? Başta koltuk sevdasında olan siyasiler depremi unutarak, unutturarak bir seçim sürecine girdiler. Ne varsa bu koltukta!

Yıl 2024 ne ironi büyük deprem olalı bir yıl olmuş, hala birçok aile evsiz barksız, yaralar sarılmamış, eksikler giderilmemiş, enkaz altındaki kayıplar bulunmamış, inşaat şirketleri için deprem bölgesi büyük bir kazanç kapısı haline gelmiş, ailelerin yoklukları, acıları dahada artan bir şiddetle devam ediyor.

Benim için hiç inandırıcılığı olmayan bir mahkeme süreci başlamış, sorumlular hakkında (bina sahipleri) uzun bir süreçte dosyalar hazırlandı, bu çürük binalara yapı izni veren, kontrol etmeyen, çürük binalara sağlam raporu veren ahlak yoksunu sorumlular nerede?

Bu konuda hiç bir sorumlu mahkemeye çıkmadı, çıksa zaten yetkili kurumlarda kimse kalmaz hepsi suçlu!

Bu sorumlulara yargı yolu açmak için gerekli düzenlemeler hemen yapılmalı.

Deprem bölgesinde başta güvenlik, konut, alt yapı vs. olmak üzere birçok eksik gedik var. İnsanların ihtiyacı giderilmemiş. Durum eskisindende berbat vaziyette.

Yakın zamanda (Ocak 2024 ikinci yarı) Japonyada aşağı yukarı aynı şiddette orada bir deprem oldu. Niye Hjaponya’da 55000 kişi ölmedi? Sadece 200 küsür bir insan kayıbı var. Umarım oradaki yapı modeli ve ahlak örnek alınarak ülkemde de depreme dayanıklı binalar yapılır. Ama yapılamaz.

Ve depremin yıl dönümünde gene bir seçim sürecine girdik. Gene siyasiler ekranlarda çıkıp avaz avaz bağırarak konuşacaklar, saf herşeye inanan tertemiz kalpli insanımıza yapamayacakları vaatlerde bulunacaklar. Bu arada bir deprem ve depremzedeler hatırlanacak, onlar için herbirlikte üzülecekler (onlar hakkında haberler yapılacak, bu yazıyı yazarken başladı bile) bu depremzedeler yapılan konuşmalar içerisinde bir kaç saniye yer alacaklar, onlara bunu böyle yapacağız, böyle yapmayacağız şekilde büyük vaatlerle bulunacaklar, bizler depremzedeler sevdiklerini kaybeden aileler olarak birer konu mankenleri gibi bu seçim masalarında tek kullanımlık daha sonra çöpe atılmış çerez/meze olarak yer alacağız.

Ya seçim sonrası seçilenler, seçim için yaptıkları yatırımların (seçim harcamalarının, masraflarının) telafisi için talana, yolsuzluğa, hırsızlığa başlayacaklar, hatırlı abilere bu talan için göz yumacaklar, yıkılan binaların yerine tekrardan olabilecek depremlerde yıkılabilecek çürük binalar yapılacak, seçim öncesi seçmene verilen sözlerin hepsi unutulacak.

Siyasi partiler adaylarını seçerken ve vaatlerde bulunurken buna çok dikkat etmeli !

Bizler her birimiz bireysel olarak evladını, yakınlarını kaybetmiş binlerce aileyiz. İçimizde yaşadığımız acı ve yoksunluk, bireysel olarak her birimiz için ömrümüz boyunca sürecek.

Kalbimiz kırılmış bir cam yumağı gibi, her atışı bizler için tarifsiz bir acı. Bazen konuşmak istiyorsunuz ama kelimeler cam kırıkları gibi ağzımız cam kırıklarıyla dolu, sussak canımız acıyor, konuşsak kanatıyor, yutamıyoruz boğazdan geçmiyor.

İşte öyle bir hal ne yapsak ne desek............

Bu süreci aşmak için aile üyeleri olarak birlikte dayanışma içinde olmaya ve birbirlerine destek olmaya çalışıyoruz. Bizler acımızı kalbimize gömdük, yaralarımızı kendi kendimize sarmaya çalışıyoruz.

Kimse kendini bize derman sanmasın.

Bizi bizden başka kimse anlayamaz. Halimizi göreni durumuzu bilen bizleri görünce bir an o hüzünü yaşıyor ve sonrasında doğal olarak bizlerden hemen ayrılmak istiyorlar.

Haklılar ! Niye üzülsünler ! Acı bizlerin acısı kayıp bizlerin kaybı.

Bizler çok kırılgan olduk, lütfen sizlerden ricamız davranışlarınızla, düşünmeden söylediğiniz sözler ile bizleri kırmayın !

Bizlerin içi yalnız kalınca da, kalabalıkta da sürekli olarak acıyor.

Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın.

Benim canımdan son bir nefeslik can kalsaydı evlatlarıma üflerdim Oğlum.

Özlemek, hissetmek demek, özlemek insan kalabilmek demek. En çok da özlemek sevmek demek, hatırlamak demek, unutulmamak demek.

Oğlumuzun kaybıyla başa çıkmak kesinlikle zor bir deneyim ve sürekli olarak yaşadığımız bu duygusal acıyı anlatmak mümkün değil. Oğlumuzu çok özlemek onun yokluğunu hissetmek, sevgimizin ve ona olan bağlılığımızın bir ifadesidir.

Biricik Oğlumuzu özlemek, bizler için bitmeyecek bir duyğu.

Ancak bu süreçte bizler aile olarak kendinize ve biribirimize karşı şefkatli olmalıyız. Aile içerisinde birbirimize karşı içimizden geçen duygularımızı ifade etmekten çekinmiyoruz.

Oğlumuzun hatıralarını yaşatmak, onu anmak ve paylaşmak da bizler için çok önemli. Onunla yaşadığımız anıları hatırlamak ve paylaşmak, onun varlığını kendimizde, biribirimizde yaşatmanın bir yolu olarak gördük..

Özlemek demek umut etmek demek, hayata tutunmak demek, bir rüyaya sarılmak demek, özlemek…

Özlemek bizler için gerçekten de umut etmek, hayata tutunmak ve bir rüyaya sarılmak anlamına geliyor. Özlemek, kaybettiğimiz veya uzakta olan birinin varlığına duyduğumuz derin özlemdir. Bu duygu, geçmişte yaşadığımız güzel anıları, birlikte paylaştığımız sevgi dolu anları bizlere sürekli olarak hatırlatır ve gelecekte (ahirette) yeniden bir araya gelme umuduyla kalbimizi doldurur.

Özlemek, yaşamın bir parçası olan aşk, sevgi gibi güçlü bir ifadedir. Sevdiğimiz birini özlediğimizde, onunla geçirdiğimiz zamanları hatırlarız ve onun varlığını kalbimizde hissederiz.

Özlemek, bir aile olarak geleceğe dair umutlarımızı canlı tutmanın bir yoludur. Sevdiğimizi özlediğimizde, onunla yeniden bir araya gelme umuduyla doluduruz. Bu umut, bizi güçlendirir ve hayata bağlı tutar. Özlemek, geçmişteki anıları yaşatmanın ve gelecekteki hayalleri beslemenin bir yoludur.

Sonuç olarak, özlemek sadece kaybettiğimiz birinin varlığını hatırlamakla kalmaz, aynı zamanda ona olan sevgi ve bağlılığımızı da ifade eder. Özlemek, umudu canlı tutmanın, hayata tutunmanın ve gelecekteki rüyalara sarılmanın bir yolu olarak hayatımız boyunca bizler ile beraber olacak.

Bizler her şeyin sürekli olarak hiçliğe doğru yöneldiği, ölümle yoğrulmuş bir dünyada ölü bir hayat yaşıyoruz. Ve birgün bu pis dünyadan sonsuzluğa kavuşacağımızı biliyoruz.

Güzel şeyler düşünmeye çalışıyoruz. Ama bu düşüncelerde senin olmayacağın düşüncesi bizleri tekrar tarif edilemez bir hüzüne boğuyor.

Sen sanki dışarıya çıkmışın, her kapı çaldığında sen geldin sanıyoruz.

Seninle beraber depremde kayıp ettiğimiz bütün canların ruhu şad olsun.

Mekanları Cennet olsun.

Geride kalan acılı ailelerine sabırlar diliyorum.

Seni seviyoruz oğlum.

Seni çok özlüyoruz.

Sen bizlerle beraber her an yaşıyorsun zaten.

Unutmadık seni, unutmayacağız oğlum.

Bizler senden razıyız Oğlum, Allah ‘da senden razı olsun.

Hakkımız sonuna kadar sana helal olsun.

Birgün kavuşacağız tekrar....

Oğlum..........."