Siyaset ve Hamaset

Dünyada iletişim imkanları ve haber kaynakları artıyor ama siyasetin ve toplum mühendisliğinin taktik ve stratejileri de daha sofistike hale dönüşüyor.

Tıpkı satranç gibi; rakibin kaç hamle sonrasını hesap ettiğini bilmeden yapılan her hamle sonuçta rakibin işine yarayabilir.

28 Şubat sürecini bizzat yaşamış birisi olarak; Türkiye’de bu süreci sağlıklı bir şekilde analiz edip, doğru okuyan ve o gün sürecin her iki tarafını uyaran ya da deşifre eden bir tek aklı başında yazı, makale, kitap görmedim.

Halbuki o süreçte bir yanda Ordu ve Yargı, diğer yanda samimi dindar, mütedeyyin, muhafazakar insanlar kullanılarak, bir yandan başörtüsü, diğer yandan laiklik gibi sembol inanç ve ilkeler kaşınarak, örselenerek siyasal İslamcı iktidarın temelleri atıldı, şartları oluşturuldu.

Şunu açık ve kesin biçimde söyleyebilirim ki siyasal İslam ideolojisi 28 Şubat mutfağında hazırlanmış ve milletin önüne bir kurtuluş reçetesi olarak Adalet Ve Kalkınma Partisi ambalajı ile sunulmuştur.

Yanlış hatırlamıyorsam dönemin bir Yüksek Yargı Başkanı, sonradan, Erdoğan’ın şiir okuduğu için mahkum olmasını kastederek “farkında olmadan kendi elimizle bir kahraman yarattık” demişti. Yani duygusal ve ideolojik körlükle malül akıl, her türlü manipülasyona her zaman açıktır.

Bu bağlamda, 18 yıllık AKP iktidarının yarattığı tahribat, hoşnutsuzluk ve alternatif iktidar arayışlarının ürettiği bugünkü “muhalif enerjinin” yekpare ve başıboş bırakılacağını zannediyorsak yanılıyoruz.

Çünkü AKP döneminde üretilen bu “muhalif enerjiyi” gelecek seçimde kim kontrol eder ya da manipüle ederse AKP sonrası iktidarı da o kuracak ya da kurduracaktır.

Bu nedenle Türkiye’de siyaset duyguların, hamasetin ve kör ideolojik kavgaların boyunduruğundan acilen kurtulmalıdır. Aksi halde aynı filmin farklı yönetmen ve oyuncular tarafından çekilmiş versiyonlarını izlemeye devam ederiz.

30.05.2020
Mehmet Biçer