Bir Doğu ilinde gezideyiz. Üniversite öğretim elemanları olarak Vali Bey’i ziyaret etmek istiyoruz. Valimiz yurt dışında bir “inceleme” gezisindeymiş. Vali vekili olarak Vali yardımcısının odasına giriyoruz. Genç Mülkiyeli pek memnun kalıyor ziyaretimizden. Özel kristal bardaklardan çay servisi yapılıyor. Söyleşi önce tutuk başlıyor, giderek  gelişiyor. Vali yardımcısı olsa da , arkadaşlar “Sayın Valim,” diye seslendikçe ev sahibimizin yüzünde mutluluk belirtileri... Kendisi yakın , komşu ildenmiş. Daha ilkokulda iken inşaatlarda amelelik yaparak para kazanmış. Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken, iyi bildiği Fransızcayı sınavlarda başarısız çocuklara öğreterek  harçlığını çıkarmış. Büyük zorluklar içinde okumuş, fakat fakültesini ikinci olarak bitirmiş. Birçok ilçede kaymakamlık yaptıktan sonra mesleğinin yirminci yılında bu göreve getirilmiş. Özlemle, istekle artık “Valilik sırası”nın geldiğini vurguluyor. En küçük bir ilde bile vali olmağa hazırmış, yeter ki, İç İşleri Bakanlığı’nın dikkatini çeksin, sıralamaya koysun…
Söyleşi  sırasında bir trafik polisi içeri girdi.  Selam verdi,
Amirim, buyurun ehliyetnamenizi,” dedi. Sonra geri döndü, yine selamlayarak çıktı.
Vali Yardımcısı ehliyetnameyi evirdi, çevirdi, okşadı, bir süre seyretti gururla.
Daha yeni araba aldık da, “ dedi gülerek…
Bir arkadaş : “ İlinizde sürücü kurslarının ciddiyetle yürüdüğünü gazete haberlerinde okumuştuk,” dedi.  Hepimiz mutlu olduk bu sözle…
Vali Yardımcısı: “Aman efendim, kursa falan gitmeğe vakit mi var sanki, bizim ehliyetimizi, sağolsun kurs müdürlüğü düzenleyip göndermiş. Daha acemiyiz, ilk direksiyon denemelerine yeni başladık. Allahın izniyle, bu yaz tatilinde memlekete kendi arabamızla gideceğiz.”
Hepimiz koro halinde : “Güle güle kullanın; Allah kazadan beladan size muhafaza eylesin” , dedik.
O sırada telefon çaldı. Vali Yardımcısı açtı almacı, bir süre dinledi.
Tamam, alın içeri, gelsinler,” dedi.
Biz kalkmağa davrandık. Çayımızı da içmiş, ilin sorunlarını (!) dinleyip öğrenmiştik.Vedalaştık.
Açıklama yaptı mülki idare amiri : “ Gazeteciler, televizyoncular gelmiş de…İlimizde trafik güvenliğini sağlama, sürücü kurslarının daha nitelikli ders vermeleri konularında bir söyleşi programı hazırlıyorlarmış. Geldiğiniz için teşekkür ederim. Üniversitenizdeki gelişmeleri izliyorum. Keşke sizde Vali Yardımcısı olsaydım, belki Doktora Programını da izlerdim. En büyük idealim, üniversite kürsüsünde ders vermekti gençlere. Sağlık olsun, bir gün o da olur…Ayağınıza sağlık. Sizleri Allah’a emanet ederim. Güle güle gidin, yolunuz açık olsun !”
……………………..
Çıktık. İlkbaharın güzel günlerini yaşıyorduk. Her yer çiçek, göğcegövertili kırlar, bayırlar…
Aradan 3 ay geçti. Ürgüp’te iken, Ağustos ayında okuduğum gazete haberiyle sarsıldım. Vali Yardımcısının kendi arabasını sürerken, memleketine tatil için giderken, kazada öldüğünü yazıyordu…