VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN
 
 
                                                                                                                                 Ömer AY
 
 
            ANDIMIZ...
            Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.
            İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
            Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
            Ülküm; yükselmek ileri gitmektir.
            Ey büyük Atatürk!
            Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
            Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne Mutlu Türk’üm diyene!
 
            1933 yılında devrin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip imzalı bir genelge ile ilk ve ortaokullarımızda her sabah öğrenciler tarafından okunmaya başlanan ve 90 yıldır devam edilen “andımız” başlıklı yukarıdaki metin, AKP iktidarının ustalık döneminde siyasi tartışma konusu haline getirilmiş, geçen yıl ortaokullardan, bugünlerde ise ilkokullardan tamamen kaldırılması kararlaştırılmıştır.
            Andımızın siyasi bir anlamı ve içeriği yoktur. Çocuklarımıza ezberletilerek her sabah bağırttırmak amacıyla değil; nesillerimizin Türklüğünü, doğruluğu, çalışkanlığı, küçüklerini korumayı, büyüklerine saygılı davranmayı, vatan ve milletini sevmeyi, vatan sevgisini şahsi varlık ve çıkarlarından üstün tutmayı, çocuklarımızın ruhuna işletmek için; yani tamamen onları eğitmek, doğruluk, çalışkanlık, vatanseverlik şuuru oluşturmak için ihdas edilmiştir. Bunun kime, ne zararı vardır? Doğruluk, çalışkanlık, küçüklere sevgi, büyüklere saygı, vatanı ve milleti sevme şuuru ve Türklük bilinci kimleri niçin rahatsız etmiş ve Andımız niçin kaldırılmıştır?
            AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik; “Andımız Ayet değildir, kaldırılmalıdır, Devlet Bahçeli çok istiyorsa her sabah kendi gurubu ile okuyabilir, sıra Gençliğe Hitabe’nin kaldırılmasına gelmiştir ” demektedir.
            Başbakan Erdoğan ise Adana’da yaptığı konuşmada; “Her sabah çocukları sıraya dizip, yağmurun, karın, sıcağın, soğuğun altında o çocuklara ta 33 lü yıllardan kalma, geri kalmış ülkeleri çağrıştıran, soğuk savaş döneminin demir perde ülkelerini hatırlatan sloganlar attırmak milliyetçilik değildir, öyle kafatası milliyetçiliği ile ülkeler kalkınmaaaaaaaaaaaaz.
             Türk’üm dediler ama Türkiye’nin itibarını yerlerde süründürdüler, doğruyum dediler Türkiye’yi yolsuzluğa mahkûm ettiler, çalışkanım dediler yıllarca yan gelip yattılar…” demiştir.
            Gerek Başbakan Erdoğan’ın gerekse Hüseyin Çelik’in sözleri, kelimenin tam anlamıyla bir demagoji ustalığıdır. Evet, siyasilerimiz başta Erdoğan olmak üzere, Türkiye’nin itibarını yerlerde süründürmüşler ve gırtlağına kadar yolsuzluk batağına saplanmışlardır; ancak Andımızı her sabah okuyan siyasiler değil, öğrencilerimizdir. Türkiye’deki yolsuzluğun sebebini andımıza bağlayan Başbakan, kendisinin ve çocuklarının aşırı zenginleşmesini acaba nasıl izah edecektir? Milliyetçilerin ve özellikle Devlet Bahçeli’nin üzerine böyle bir zenginleşme gölgesi düşmemiştir. Andımızın muhtevasında demir perde ve soğuk savaş dönemini hatırlatan bir söz, mercekle aransa bulunamaz. Kafatası milliyetçiliği tabiri ise Başbakan tarafından sıkça kullanılmaktadır. Böyle bir milliyetçilik anlayışının ve milliyetçinin olmadığını Başbakan da gayet iyi bilmektedir. İşte Başbakan’ı “Türk Milliyetçiliğine duyduğu bu iflah olmaz kin duygusu” siyaseten bitireceği için her vesile ile nefretini kusmaktadır.
            Hüseyin Çelik’in sözleri ise tam bir şarlatanlıktır. Andımız, siyasi değil, eğitim amaçlı ve bazı değerleri tekrarlayarak benimsetme metni olarak son derece faydalıdır. Elbette Ayet değildir ama muhtevası ve öğrettiği değerler hem insanî, hem de İslamî erdemlerdir.
            Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud Suresi, 112. Ayet)
            İslam, namazı kılmak ve dosdoğru olmaktır” (Hz. Muhammed S.A.V.)
            Ayrıca çalışmanın ve çalışkanlığın teşvik edildiği Ayetlerle; büyüklere, anaya, babaya saygının emredildiği Ayetleri burada saymaya bu yazının hacmi yetmeyecektir.
            Küçüklerine merhamet etmeyen, büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir.” (Hz. Muhammed S.A.V.)  Bu Hadisle ‘küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak’ sözünün ne farkı vardır? Keza, “Vatan Sevgisi İmandan” değil midir?
            “ Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah öyle bir millet getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve güçlüdürler. Allah yolunda savaşırlar ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah’ın lütuf ve ihsanı geniştir ve her şeyi bilendir” ( Maide Suresi 54. Ayet) 
            Vani Mehmet Efendi, Elmalılı Hamdi Yazır, Ömer Nasuhi Bilmen, Ahmet Hamdi Akseki, Prof. Dr. Celal Yıldırım,  Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, Prof. Dr. Yusuf Ziya Yörükhan ve daha pek çok kıymetli âlim, ilim ve fikir insanı ile birlikte Said Nursî’de, Kur’an’da işaret edilen bu milletin Türk Milleti olduğu konusunda ittifak etmişlerdir.
            İngilizlerin kurdurduğu Kürdistan Teali Cemiyeti’nin başkanı Seyyid Abdülkadir,   Said Nursî’den kurmak istediği Kürt devleti için yardım istemiş ve karşılığında şu cevabı almıştır;
            “Allah-u Zülcelal Hazretleri (mealen) ‘Öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah’ı severler, Allah da onları sever’ diye buyurmuştur. Ben bu beyanı ilahî karşısında düşündüm; bu kavmin bin yıldan beri Âlemi İslam’ın bayraktarlığını yapan Türk Milleti olduğunu anladım. Bu kahraman millet yerine, dörtyüzelli milyon hakikî Müslüman kardeş bedeline, birkaç akılsız kavmiyetçi kimsenin peşinden gitmem” demiştir. (Necmettin Şahiner, Bilinmeyen taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, s.233–234).
            Yine Said Nursî, Mektubat 26. mektupta “Türk milleti anasırı İslamiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır. Nerede Türk taifesi varsa Müslümandır. Sair unsurlar gibi Müslim veya gayri Müslim diye bölünmemişlerdir”  diye yazmaktadır.
            “Kişi kavmini sevmekle kınanamaz” Bu milleti sevmenin, bu milletin adı olarak “Türküm” demenin ve varlığımızı bu mübarek milletin varlığına adamanın bir fazilet sayılması gerekirken, yasaklanması akla başka şeyleri getirmektedir. Haçlıların talebiyle zinayı suç olmaktan çıkaran, domuz etini “kasaplık et” statüsüne sokan ve yine Haçlıların talebiyle “İnned dine İndallahil İslam” ayetini cuma hutbelerinde okunamaz hale getiren AKP, acaba Andımızı Apo’nun mu, yoksa yine Haçlıların mı talebiyle kaldırmıştır? Milli Bayramlar, Gençliğe Hitabe ve Andımızdan sonra sıra İstiklal Marşı ve Türk Bayrağı’na da gelecek midir?
            Ne dersiniz?