YİTİK HAZİNE ; VEFA
     Hayat hızı artan ama hazı azalan bir zamana doğru yol alıyor. Bu orantısız süreçte bazı değerler buhar olup kaybolmaya başlıyor. Bunlardan biri de vefa. Artık insanların bir semt ismi sandıkları yada saydıkları,  ters asimile olmuş  neslin de  ‘ abi o  ne demek ‘’ diye sordukları bu kavram, gerçekte  insanlık dolu ve insanlık kokan bir erdemdir .
  İnsanların değerini belirleyen değerli bir pırlanta hükmündedir vefa. En saf ve temiz dostlukların olmazsa olmazıdır .Vefa ki , gerçeğin sağlaması gibidir. İnsanların gerçekten dost olup olmadıklarını belirleyen turnusol kağıdına benzer. Parayı pula çeviren ve yüksek rakımlı makamları deniz seviyesine indiren bir kardeş hitabıdır. Düşüp terk edilmiş bir insanı ayağa kaldırabilecek bir güçtür. Mevlana vefa ile ilgili şöyle der ; ‘’Vefâ nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.’’
    Vefa  zorla olabilecek bir hal değildir. Yürekten gelen bir pınardır o. Hayata anlam katar. Maddi bir karşılığı yoktur. Bazen ağlayan bir gözü silmek,  bazen sessiz geçen bir bayramda hatırlamak, kimi zamana  bir eli sıkıca tutup  birkaç  sıcak kelimeyle de olsa hal hatır sormaktır. Vefa talep edilen bir şey değil, sunulan bir hediyedir. Bu yüzden vefayı alacak hanenizde hissettiğiniz anda değerinden kaybetmeye başlar. Başka  bir şeye dönüşür. Vefa, öylesine, karşılık beklemeden ve  kendiliğinden sunulması gerekir. Ancak bu kalitedeki  vefa iki tarafı da  insanı mutlu kılar.
    Vefa mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığıdır.Bu yüzdendir ki hayat, siz vefalı size de vefalı olan kişiler sayesinde güzeldir. Bir olay anlatılır ;Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkıp yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanır ve hafif yaralanır. Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırırlar. Hemşireler, adamcağızın yarasına pansuman yaparlar ama 'biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini' söylerler. Yaşlı bey huzursuzlanır, 'acelesi olduğunu istemediğini' söyler. Hemşireler merakla acelesinin sebebini sorar. Adamcağız da 'karım huzur evinde kalıyor her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim, geç kalmak istemiyorum' der. 'Karınızın, siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde' der hemşire. Adam üzgün bir ifade ile 'ne yazık ki karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor' der. Hemşireler hayretle 'madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz' deyince . Adam gözleri dolu ve buruk bir sesle şöyle der ;  'ama ben onun kim olduğunu biliyorum' !
 
   Vefanın sırrı unutmamakta gizlidir. Beş dakika dibinde gölgelenilen ağacı bile hatırlamaktır ! Vefa öyle zariftir ki , nazlı bir ceylan gibi yaklaşır . İnsanların kendisini yapayalnız ve çaresiz hisssettiği anda vefa gelip  koynuna süzülü verir. Ruhu okşayarak huzur verir. Sevgi iklimlerinde yetişen bir güldür vefa. Bu yüzden düşmanlık ikliminde bir an da kurur biter. Vefasızlık insana acı verir  ve kişiyi kırılganlık hamalı yapar. Ki hiçbir hamal, harcadığı emeğinin karşılığını alacağını bilmeden hele de gücünün yeteceğinden fazlasına katlanamaz. Bu tür ilişkilerde toplumlarda güvensizlikler doğar ve çözülmeler meydana gelir.
   Vefalı insanın yüreği elmas değerindedir. Vefasız insanın yüreği ise  paslanmış bir demir gibidir. Bu yüzden  Kur’an, gerçek iyileri, ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ifadesiyle tarif eder . Sizde bu iyiler kervanına katılmak için bu asil duygundan nasiplenin. Vefanın tozlu raflarda yerini almasına engel olmak için vefalı olun. Vefasızların  ileride vefasızlıkla karşılaşabileceğini unutmayın. Semtinize uğramayan vefayı başka semtlerde aramayın . Şimdilik vefayla kalın !