Kapadokya'daki ünlü peribacalarının 85 metre kadar altında, binlerce yıl boyunca kullanılmış devasa bir yeraltı şehri yatıyor.

Bugün Derinkuyu olarak bilinen ve yüzyıllar boyunca saklı kalan antik şehir birçok kat şeklinde inşa edilmişti ve 20 bin kişiyi aylarca gözlerden gizleyebilecek kapasitedeydi.

Eski adıyla Elengubu, Nevşehir-Niğde kara yolu üzerinde ve Nevşehir’e 30 km uzaklıkta bulunan Derinkuyu ilçesinde, kayalara oyulmuş yeraltı şehridir.

85 metre derinliğe gömülü ve 18 kat tünel ile bunların açıldığı odalardan oluşan Nevşehir'in Derinkuyu ilçesindeki bu yapı dünyanın en büyük yeraltı şehri.

Friglerden Perslere ve Bizans dönemi Hristiyanlarına kadar binlerce yıl boyunca hemen hemen sürekli kullanılmış.

Derinkuyu'da mağara odalar yüzlerce kilometre boyunca uzandığı gibi, aynı zamanda bölgede keşfedilen 200 civarında küçük farklı yeraltı şehrinin de bu tünellere bağlanarak devasa bir yeraltı ağı oluşturmuş olabileceği düşünülüyor.

Derinkuyu bir bölge sakininin evini yenileme çalışmaları sırasında karanlık bir geçidin ortaya çıkmasıyla 1963'te yeniden keşfedildi. Bu, bugün bazı evlerde bulunan ve yeraltı şehrine açılan 600'den fazla girişten ilkiydi.

Hemen kazıya başlanmış ve yeraltı konutları, kuru gıda depoları, ahırlar, okullar, şarap imalathaneleri ve bir şapelden oluşan karmaşık bir ağ ortaya çıktı.

Antik Derinkuyu yeraltı şehrinin en şaşırtıcı gerçeklerinden biri, bir zamanlar aynı anda 20.000 ila 60.000 kadar insanı barındırıyor olmasıdır. Bu eski sakinler yalnızca hayatta kalmakla kalmadı; onlar gelişti. Hava delikleri ve su kuyuları, yeraltındaki yaşamın uzun süre sürdürülebilmesini sağlayacak şekilde stratejik olarak tasarlandı.

Hititlerden Frigyalılara

Bu, yeraltında güvenle saklanmış koca bir uygarlıktı. Mağara şehir kısa sürede binlerce turist tarafından keşfedildi ve 1985 yılında bölge Unesco Dünya Mirası listesine eklendi.

Derinkuyu yeraltı şehrinin kesin inşa tarihi tartışmalı. Ancak Atinalı Ksenofon'un Milattan Önce 370 civarında yazdığı Anabasis adlı eseri, Derinkuyu'ya atıfta bulunan en eski yazılı eser olarak biliniyor. Kitapta, Kapadokya bölgesinde ya da yakınlarında, bölgede iyi bilinen uçurum kenarındaki mağara evler yerine yeraltında kazılmış evlerde yaşayan Anadolu insanlarından bahseder.

Florida Eyalet Üniversitesi'nde klasik çalışmalar alanında uzman Andrea DeGiorgi'ye göre Kapadokya, toprakta su bulunmaması ve kolayca şekillendirilebilen kayaları nedeniyle bu tür yeraltı yapıları için çok uygundu.

Bölgeye damga vuran ve tüf olarak da bilinen süngertaşı, kazma ve kürek gibi basit aletlerle rahatça oyulabiliyordu. Masalsı peribacaları da bu jeolojik yapı sayesinde mevcut şekillerini almıştı.

Ancak Derinkuyu yeraltı şehrini ilk olarak kimlerin inşa ettiği konusu gizemini korumaya devam ediyor. Akdeniz mağaraları uzmanı A. Bucci'nin bölgesel mağaralar üzerine yazdığı makaleye göre, geniş yeraltı mağaraları ağının temeli genellikle "M.Ö. 1200 civarında Frigyalıların saldırısına uğradıklarında kayadaki ilk birkaç katı kazmış olabilecek" Hititlere atfedilmektedir. Derinkuyu'da Hitit eserlerinin bulunması bu hipotezi güçlendiriyor. Ancak şehrin büyük bir kısmı, Orta Anadolu'da yaşamış, Demir Çağı'nın yetenekli mimarları Frigyalılar tarafından inşa edilmiş olabilir. DeGiorgi, "Frigyalılar Anadolu'nun en önde gelen erken dönem imparatorluklarından biriydi" diye açıklıyor:

"MÖ birinci binyılın sonlarında Batı Anadolu'da gelişmişler ve kaya oluşumlarını anıtsallaştırma ve kayalara oyulmuş olağanüstü ön cepheler yaratma eğilimindeydiler. Ele geçirilmesi zor olsa da krallıkları, Derinkuyu bölgesi de dahil olmak üzere Batı ve Orta Anadolu'nun çoğunu kapsayacak şekilde yayılmıştı."

Başlangıçta Derinkuyu muhtemelen malları depolamak için kullanılıyordu. Ama Kapadokya'da yüzyıllar boyunca sürekli değişen imparatorluklar akışı nedeniyle, asıl amacı yabancı istilacılara karşı geçici bir sığınak olmasıydı.

DeGiorgi, "Art arda gelen imparatorluklar ve bunların Anadolu'daki etkileri, Derinkuyu gibi yeraltı sığınaklarına başvurulmasını açıklıyor" diyor ve ekliyor: "Ancak bu barınakların en çok kullanıldığı dönem (7. yüzyılda) olduğunu tahmin ediyorum. "

Başkalarının yanı sıra Frigler, Persler ve Selçuklular bölgede yaşamış ve sonraki yüzyıllarda yeraltı şehrini genişletmiş olsa da, Derinkuyu'nun nüfusu Bizans döneminde zirveye ulaşmış ve yaklaşık 20.000 kişi yeraltında yaşamıştı.

Her kat belirli amaçlar için özenle tasarlanmıştı. Sığırların kokusunu ve zehirli gazları azaltmak ve soğuk kış aylarında yalıtım oluşturmak için hayvanlar yüzeye en yakın ahırlarda tutuluyordu.

İç katmanlarda ise yaşam alanları, mahzenler, okullar ve toplantı alanları yer alıyordu. Geleneksel Bizans misyoner okulu ikinci kattaydı. DeGiorgi'ye göre, "Mahzenlerin, presleme için fıçıların ve amforaların varlığı şarap yapımına işaret ediyordu". Bu özel amaçlı bölmeler, Derinkuyu sakinlerinin yeraltında aylarca kalacak şekilde hazırlık yaptıklarını gösteriyor.

En etkileyici olanı ise tüm şehre temiz hava ve temiz su sağlayan karmaşık bir havalandırma sistemi ve korunaklı bir kuyu. Aslında, Derinkuyu'nun erken dönem inşaatının bu iki temel unsura odaklandığı düşünülüyor. Kentin çok sayıdaki oda ve koridorları arasında doğal hava akışı sağlayan 50'den fazla havalandırma bacası bulunuyor. 55 metreden derin kazılmış kuyu ise şehir sakinleri tarafından aşağıdan kolayca kesilebilirdi.

Derinkuyu'nun inşası gerçekten dahiyane. Ama Kapadokya'daki tek yeraltı şehri burası değil. Derinkuyu, 445 kilometre karelik yüzölçümüyle Orta Anadolu'daki 200'den fazla yeraltı şehrinin en büyüğü. Bu küçük şehirlerin 40'tan fazlası yüzeyin üç ya da daha fazla kat altında yer alıyor. Birçoğu özenle kazılmış, bazıları 9 km'ye kadar uzanan tünellerle Derinkuyu'ya bağlanıyor. Hepsi, yer üstüne acil dönüş ihtimaline karşı acil kaçış yollarıyla donatılmış.

Ancak Kapadokya'nın yeraltı tünellerinin tamamı henüz kazılmış değil. 2014 yılında Nevşehir'de yeni bir yeraltı şehri ortaya çıkarıldı.

Kaynak: BBC com - TRT

Video by Birlikte Geziyoruz

Editör: Fikret Capacı