Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet İşleri Uzmanı Doç. Dr. Zekiye Demir tarafından verilen konferansa Avanos Kaymakamı Mustafa Eldivan’ın Eşi Meltem Eldivan, Daire Amirleri, Meslek lisesi Öğrencileri, İmam Hatip Lisesi Öğrencileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, ilçede faaliyette bulunan kadın kolları ve dernekleri ile halkın yoğun katılımıyla gerçekleşti.

         Program, İstiklal marşı ve ardından Bahçeli Evler Camii İmam Hatibi Emre Dikicinin Kur'an Tilavetiyle başladı.

         Açılış Konuşmasını Avanos İlçe Müftüsü Mehmet Fidan yaptı. Programa katılanlara teşekkür ettikten sonra  ''Dünya Kadınlar Gününün anlam ve önemine değinen bir konuşma yaptı. Konuşmasında; “Dünya kadınlar Gününün 1857 Yılında Amerikadaki tekstil işçilerinden 120 civarında kadının yanarak ölmesinden sonra Birleşmiş Milletler tarafından 1921 yılında ilan edildiğini, o zamandan bu zamana dünyanın çeşitli yerlerinde birtakım etkinlikler ve programlar düzenlendiğini, ilçe Müftülüğü tarafından bu günde bir program düzenlemenin yararlı olacağını düşündüklerini, İslamın kadına gereken önemi, hak ve hukuku verdiği düşünüldüğü, ancak dini her alanda olduğu gibi insanların bu alandada dinin kadına verdiği değeri uygulamadığını, bizde bu günleri fırsat olarak görerek bu programları düzenliyoruz”dedi.
Daha sonra Konferansını vermek üzere Kürsüye gelen Doç. Dr. Zekiye Demir programa katılanlara, programda emeği geçenlere teşekkür ederek başladığı konuşmasında Şu hususlara yer verdi:
         “Kadın olmak” konusu nu Konferans konusu olarak belirlemeyi, ilk defa Kadınlar gününde Konferans vermesi teklifi geldiğinde düşündüğünü, şimdiye kadar kadının eğitim eksikliği, Hz Peygamber döneminde Kadın nasıl 2. Plandan 1. Plana çıkarıldığı gibi konuların hep ele alına geldiğini, bu sebeple konuya farklı açıdan bakmak istediğini belirtti.
Kadınlar Günü gündeme alınmalımı alınmamalı mı konusunu ele alacak olursak; Biz genelde toptancı bir Milletiz, bir kısmımız batıdan gelen her şeyi baş tacı ederiz, bir kısmımız ise yadsırız tu kaka ederiz, ama olması gereken ikisinin arasında bir şey olmalı, topluma yararlı olanları alınmalı, zararlı olanları alınmamalı. 
Kutlama geleneği bizde de var; önem verdiğimiz, yada üzüldüğümüz hususlarda ya kutlama yaparız, yada anma programı düzenleriz, Örnek verecek olursak, Bosna da  11 Temmuz Srebrenitsa Katliamı, anılmalı asla unutulmamalı, 30 Ağustos Zafer Bayramımız, Efendimiz SAV in doğum günü, 3 Aralık Dünya Engelliler günü, bu günde onların gününü anıyoruz ki onların varlıklarını hatırlayalım, dikkat çekelim, onların sorunlarını gündeme taşıyalım ki onlarla ilgili politikalar belirlensin projeler geliştirilsin, ve  8 Mart Dünya kadınlar günü, de bunlardan biri. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü batıdan geldi, Ne işi var Diyanetin kutlamayla, ne işi var dindar adamların kutlamayla gibi karşı çıkanlar oluyor.  Ya da Anneler gününe ne gereği var diyenler var. Kişisel olarak bu şekilde diyenlere karşıyım.  Annem derdi ki 3 şeyi çok seviyorum, Bayramları, Kandilleri ve Anneler Gününü, çünkü ya kendileri geliyorlar o günlerde yada telefonla arıyorlar. Şunu da demek istemiyoruz, 364 gün unutalım 1 gün hatırlayalım. 364 günde unutmayalım ama 1 gün de farkındalık oluşsun istiyoruz.
Kadınlar toplumun dezavantajlı grubudur. Tıpkı engellilerde olduğu gibi, onlara yönelik özel politikalar ve projeler geliştirilmelidir. Dezavantajlı olmak,  doğuda da batıda da geçerli bir durumdur. Doğuda İslam dan dan önce kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu, Batıda diri diri yakıyorlardı. İnsanlık tarihine baktığımız da utanç verici tablolar görüyoruz. Ortaçağın Fransa’sında kadın insan mıdır değil midir tartışılmış, en sonun da erkeğin hizmetinde olan bir insandır kararını vermişler. Biz zannediyoruz ki kadını doğu insanı eziyor, zulmediyor, bugünün medeniyeti dediğimiz ülkelerde de çok kötü örnekler görüyoruz. “Kadına Şiddet” ile ilgili yapmış olduğum çalışmam da doğu ve batı ülkelerinde şiddet nasıl diye araştırma yaptığımda İngiltere de 2005 yılında İçişleri bakanlığının yaptığı çalışmayı buldum, Medeniyetin beşiği denilen ülkelerde bile şiddet doğudan az değil. Görüyoruz ki, öteleme olayın da ırk yok, milliyet yok, ülke yok. Bizim sicilimizde çok temiz değil kadına şiddet açısından. Kadın dezavantajlı bir gruptur demiştim. “ ODTÜ öğrenciliğim zamanın da başörtülü olmam nedeni ile 50 den fazla disiplin cezası aldım aynı inanış ve düşünüşe sahip erkek sınıf arkadaşlarım ceza almadılar. Gece saat 11.00 de yurttan attılar. Düşünebiliyor musunuz? ODTÜ yurdundan yataklarımı yorganımı topladılar. Ama hiçbir erkek öğrenciye inancından dolayı bunu yapmadılar. Maalesef örtülü olsun açık olsun, toplumda kadının ötekileştirilmesi var. 
Bazı şeyler zıddı ile tanınır, doğu- batı, beyaz- siyah, uzun- kısa, şişman-zayıf, erkek deyince de kadın. O zaman kadının erkek ten ne farkı var. Rabbimiz yaratıklarını sınıflara ayırarak yaratıyor. Evreni de canlı cansız diye ayırıyoruz, canlıları da kendi arasında sınıflara ayırıyoruz. İnsan, hayvan, bitki diye. İnsan da kendi arasında yaşına göre ırkına göre, varlığına göre, cinsiyetine göre sınıflara ayırıyoruz.
Yüce Allah “Düşünüp ibret alırsınız diye her şey den çiftler yarattık” (Zariyat 49)buyuruyor.
Kadınlar XX Erkekler XY kromozomlarına sahip, Çocuk sahibi olabilmek için Kadının X kromozomundan alınacak Erkeğinde ya X ya da Y kromozomundan alınacak, bu durumda Erkek çocuğu olmamak kadından kaynaklanmıyor, Doğan çocuk ya XX ya da XY kromozomu taşıyacak, 3. Bir cins yok. Demek ki özde aynı ama rolleri farklı yaratılış var. Camdan yapılmış bardakla tabağı düşünün. İkisi de cam ama fonksiyonları farklıdır. Kadın erkek eşit mi? dendiğinde, kadınla erkeğin eşit olamayacağına inanıyorum, eşit değiller ama hiç biride birbirinden üstün değiller.
Kadın ve erkek biyolojik ve psikolojik olarak ta birbirinden farklıdır. Kadın, doğacak nesli vücudunda taşır, büyütür, dolayısı ile fiziksel olarak erkeklerden farklıdır. Erkekler kuvvet olarak daha kuvvetlidir ama acıya dayanıklılık açısından kadın dayanıklıdır, Kadın doğum esnasında vücudun da ki bütün kemikler aynı anda kırılıyormuşçasına acı çekerler, Erkeklerin beyin lopları kadınlarınkinden daha ağırdır, ama kadınların beyinleri daha hacimlidir ve iki lop birbirine daha yakındır, iki lop arasındaki nöronların geçişi erkeklerden dört kat fazladır. Bunun için kız çocukları erken konuşur, ergenliğe hızlı girer, iletişim becerileri daha üstündür, dolayısı ile fizyolojik açıdan erkeklerden fazlalığımız var. Psikolojik açıdan da fazlalığımız var. Kadınlar erkeklerden daha duygusaldır. 5 kat daha çok ağlarlar ve daha merhametlidirler.  Derler ya kadınlar duyguları ile hareket ederler, erkekler mantıkları ile, Aslında Kadınların beyin lopları birbirine çok yakın olduğu için bazen duygusal bazen mantıki kararlar verir. Gazetelerde okuyoruz erkek ve kadın boşanıyor, erkek karısını boşanmamaya ikna edemeyince gidiyor eski karısını vuruyor, bu davranış mantıklımı?
Kadınlar süreç odaklıdır, erkekler sonuç odaklıdır. Kadın olayın her aşamasını anlatır. Erkekler ise sadede gel derler, Erkekler sevmekten mutlu olurlar, kadını mutlu eden sevildiğini duymaktır. Bu farklılıklar birinin diğerine üstün olduğu anlamına gelmiyor. Özde aynıyız ama yaratılış amacımız farklı. Peki, farklı farklı yaratılan Kadının ve erkeğin rolleri ne?  Kadın ve erkeğin bir değişen birde değişmeyen rolü vardır.
Kadının, kul olarak Allaha karşı değişmeyen rolleri vardır. Allaha karşı değişmeyen rolleri Hz havva dan beri değişmez. Beşer olarak kullukta roller erkeklerle aynı.
Ayetlere baktığımız da da bu böyle.” Mümin erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar…” bir sonraki ayette “ Mümin hanımlara söyle gözlerini haramdan sakınsınlar…” Biz namusu kadının sorumluluğundan sayarız, erkeğin de elinin kiri sayarız. Ama Allah uyarıyı ilk önce erkeğe yapıyor, sonra kadına yapıyor. Namusu korumak hem erkeğin hem kadının görevi, Haya kadına yakışıyor da erkeğe yakışmıyor mu? Peygamberimiz de; “ Ey insanlar! İnsanlar iki sınıftır. 1. Takva sahibi olup Allah’ın değer verdiği kimseler, 2. Günahkâr olup Allah’ın sevmediği kimseler.” Peygamberimiz kadın erkek diye ayırmıyor.  Sonuç ta Kur’an’ı okuduğumuz da erkeklerle kadınlar aynı özden yaratıldı. Sorumluluklarımız Allaha karşı aynı.
Anne, eş ve kız evlat olarak geçmişten beri rollerimiz değişmedi.
Anne; erkek yada kız herkes bir kadının elinden geçer, elin de terbiye olur, bir kadının tornasın da tesviye olur. Biz neyin haram neyin helal olduğunu annemizden duyarız. Değişmeyen rolümüz dün ne ise bugün de o. Her doğuran da anne değildir, Anne imkânları elverdiğince yavrusunu iyi yetiştirmeye çalışandır. Bazıları vardır, doğurmaz ama doğurup doğurup ta sorumluluğunu yerine getirmeyen çoğu annelerden değerlidir. Bir Markette bir kadın, bir elinde bir paket sigara diğerinde bir paket pirinç, yanın da küçük 3-4 yaşların da bir kız çocuğu, onun elin de ise bir paket bisküvi, kasaya vardığın da belli ki elindeki para yetmedi, pirinci koyamadı, akşam evde lazım, elindeki sigara paketini de bırakmadı, çocuğunun elinden bisküviyi bıraktırdı. Bu rolünü yerine getirmeyen bir annedir. Allahın cennetle müjdelediği annede bu değildir.
Yıllar öncesinden annem anlatırdı, Yumurta çalan çocuğun hikayesini, Çocuk komşusunun kümesinden bir yumurta çalıyor annesi bir şey demiyor ve yumurtayı pişiriyor, bir başka zaman tavuk çalıyor, yine pişiriyor yediriyor, sonra gangsterlik yapıyor, adam öldürüyor, idam cezası verilmiş, son isteğin nedir? Annemi istiyorum, Annesi geliyor, Annesine dilini uzat diyor, dilini uzatınca annesinin dilini ısırıp koparıyor? Ne yaptın sen? Dediklerin de eğer annem bana ilk hırsızlık yaptığım da beni uyarsa idi bu şekilde kötü bir adam olmazdım diyor. Bu olumsuz bir örnek oldu.  Bir de başka güzel bir örnek anlatalım. Kâbe nin İmamı es Sudeys Kabeye imam olduğun da bir röportaj veriyor, “Ben annemin bedduasıyım.” Ben küçükken çok yaramazmışım, annem bana ne zaman kızsa Kâbe’ye İmam olasın Sudeys derdi “diyor.
Anneler olarak geçmişten beri bize yüklenen değişmeyen rollerimizi iyi yapalım. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.  Dedi         Program hediye takdimi ve hatıra fotoğrafı çekimiyle son buldu.