NEVÜ Eğitim Fakültesi bünyesinde düzenlenen seminer programının altıncı oturumu Dr. Öğrt. Üyesi Ercan KAÇMAZ tarafından "Özgüven/Özbenlik Arayışı: Yunus Emre & Emerson - (NEVÜ - HARVARD) - TÜBİTAK Projesi Sonuçları" başlıklı sunumuyla 12 Ekim 2023 Perşembe günü saat 15.00-16.00 arasında Şehit Eren Bülbül Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

Seminere Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın, Eğitim Fakültesi öğretim elemanları ve öğrenciler katılım sağlamıştır. Seminer, ilgili projenin özet sunumu, TÜBİTAK projesi hazırlama ve başvuru süreci hakkında bilgilendirme ve Harvard Üniversitesi hakkında bilgi ve deneyimlerin aktarılmasının ardından katılımcıların sorularının cevaplandırılmasıyla sona erdi.

Özgüven / Özbenlik arayışı: Yunus Emre & Emerson
Bir kişi nasıl kendi içsel özgürlüğünü arayabilir ve hakikati bulabilir? Ralph Waldo Emerson’a göre, bu Kendine Güven aracılığıyla mümkündür. Emerson’ın aşkın kuramından bakıldığında, kişi için en önemli şey kendisini bilmesidir. Diğer yandan, Emerson’dan yaklaşık altı yüzyıl önce, Türk şairi Yunus Emre, Kendini Bil ifadesiyle çok benzer bir mesaj vermiştir. Emre’nin iç benlik, hakikat ve sevgi konusundaki bakış açısı, Emerson’ın etik fikirleriyle yakından ilişkilidir. Emre ve Emerson, ayrı kültürel geçmişlerden gelirler ve farklı yaşam ve çalışma koşullarına ve öğrenme ortamlarına sahiptirler. Emre, Türk kültürüne bağlı, bir mürşid-i kâmilin mürididir ve öğretileri tüm insanlığı kucaklar. Öte yandan Emerson, herhangi bir silsileye bağlı değildir daha çok bireysel eylemleriyle öne çıkar. Bununla birlikte, o da tüm insanlığı içeren kapsayıcı bir öğreti ortaya koyar. Emre ve Emerson’ın eserlerinde özgüven, benlik ve özbenlik açısından birçok benzerlik bulunmaktadır. Farklı kıtalarda, birbirlerinden binlerce kilometre uzakta ve farklı zamanlarda yaşayan bu filozoflar, evreni aynı kulakla, aynı yürekle dinlemişlerdir. 
Yunus Emre ve Emerson, gerçek ve anlamlı bir şekilde yaşamanın önemini kavramak için özgüven ve özbenliğin vurgulanması gerektiğine inanırlar. Bu iki yazar da bireylerin içsel olarak, kültürel ve coğrafi sınırları aşan, evrensel bir ahlaki değeri keşfetmenin önemini savunurlar. Zihin ve kalbin, saf ve gerçek bir kaynaktan beslendiğinde birbirini olumlu etkileyeceği aşikârdır. Bu nedenle, böyle bir gerçeği anlama çabası, kişisel büyüme, anlayış ve etik davranış açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır. 
Hayatta önceden belirlenmiş bir misyon veya amaca sahip olma fikri hem büyüleyici hem de gizemlidir. Bazı bireylerin doğuştan sahip oldukları benzersiz bir rolle dünyada etkili oldukları görülmektedir. Tarih boyunca, misyonlarını yerine getirerek çevrelerindeki dünyaya derin etkiler bırakan bireyler olmuştur. Bu kişiler, orduları yönlendirebilmiş, dünyayı aydınlatmış veya insanların kendilerini keşfetmelerine yardımcı olmuşlardır. Emre ve Emerson, insanların kendilerini tanımalarına ve hayatlarına anlam katmalarına yardımcı olmayı amaçlayarak kendilerini bu tür bir misyona adamış iki şair olarak karşımıza çıkmaktadır. 
Emre'nin, kalbi Tanrı'nın mekânı olarak vurgulaması ve Emerson'ın aktif ruh kavramı, kendini anlamanın ve içsel bilgeliğe güvenmenin önemini ortaya koyar. Bu düşünce tarzı ise, kalbin dönüştürücü gücünü ve daha uyumlu bir toplum oluşturmadaki temel rolünü ortaya çıkarır. Bu fikirleri benimseyen bireyler, kendilerini, diğerlerini ve dünyayı derinlemesine anlayabilir, barış ve birlik ortamını teşvik edebilir, hem özgüveni hem de öz-bilgeliği geliştirebilirler.