Nevşehir’in önemli ilçelerinden Gülşehir, kökleri M.Ö. 8 binli yıllara kadar uzanan geçmişiyle Anadolu’nun kadim yerleşim merkezlerinden biri olarak öne çıkıyor. Yüzyıllar boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapan ilçe, barındırdığı eserleriyle hem Kapadokya kültürünü hem de Türk-İslam medeniyetinin izlerini günümüze taşıyor.

Karavezir Külliyesi: Osmanlı’dan miras

İlçenin simge yapılarından biri olan Karavezir Külliyesi, 18. yüzyılda Osmanlı Sadrazamı Seyyid Mehmet Paşa tarafından yaptırıldı. Külliye içerisinde yer alan Kurşunlu Cami ve Medrese, Osmanlı mimarisinin izlerini günümüzde de koruyarak ziyaretçilerini tarihin derinliklerine götürüyor.

Açıksaray Ören Yeri ve Aziz Jean Kilisesi

Gülşehir’in en dikkat çekici tarihi alanlarından biri de Açıksaray Ören Yeri. Kaya oyma yapıları, yerleşim izleri ve benzersiz mimarisiyle bu alan, Kapadokya’nın erken dönem yerleşim hayatına ışık tutuyor.

Bir diğer önemli kültürel miras ise Aziz Jean Kilisesi. 5. yüzyıldan kalma freskleriyle dikkat çeken kilise, Kapadokya’nın Hristiyanlık tarihi açısından önemini gözler önüne seriyor.

Doğanın mucizesi: Mantar Kayalar

Gülşehir denildiğinde akla gelen bir diğer simge de dünyaca ünlü mantar kayaları. Yüzyıllar boyunca doğanın şekillendirdiği bu ilginç oluşumlar, Kapadokya’nın görsel zenginliğini artırıyor ve bölgeyi ziyaret eden turistlerin ilgi odağı oluyor.

Kapadokya’nın tarih ve kültür hazinesi

Hem Osmanlı mirasıyla hem de Kapadokya’nın doğal ve kültürel dokusuyla zenginleşen Gülşehir, yerli ve yabancı turistler için keşfedilmeyi bekleyen bir açık hava müzesi niteliği taşıyor. Tarihi eserleri, doğal güzellikleri ve kültürel mirasıyla Gülşehir, Kapadokya’nın en özel duraklarından biri olarak öne çıkıyor.

Gülşehir'de gezilebilecek yerler şunlardır:

Eski Gülşehir (Aksaray Kapı): Gülşehir'in tarihi merkezidir ve birçok tarihi yapıya ev sahipliği yapmaktadır. Harabe Camii, Gülşehir Kalesi ve tarihi evler burada bulunmaktadır.

Karavezir Külliye: Karavezir Silahtar Seyit Mehmet Paşa aslen Gülşehirlidir. 1735 yılında dünyaya gelir ve genç yaşta İstanbul’a gider ve sarayda amcası Aşçıbaşı Süleyman Ağa ile Helvahane’ye sığınır. Ardından Baltacılar Mahallesi’ne yazıldı ve zenginliği nedeniyle Hazine Odası ikinci yardımcısı olarak atandı. Bu arada Abdülhamid’in de dikkatini çekmiştir. Abdülhamit’in padişah olduğu noktada, olaydan bir yıl sonra Silahlı Kuvvetlere devredilmiş, son derece bilgili ve azimli olduğu için halkını ve gücünü hem sarayda hem de yurt dışında göstermiştir. Silahtar Seyit Paşa, 1779’da Sultan Abdülhamit tarafından Sadrazam yapıldı. Uzun bir süre 18 ay 17 gün süren Sadrazamlığı sırasında sayısız iyi kalpli yardımlarda bulundu.

Aziz Dimitros Rum Kilisesi: Kapadokya’ nın zengin tarihi kültürü içerisinde kaya oyma yerleşim ve ibadethanelerin dışında az da olsa kesme taştan inşa edilmiş yapıların olduğunu da görebiliriz. Bunun en tipik örnekleri, 18. ve 19. Yüzyılda yapılan cami ve kiliselerdir.

Gülşehir – Çalışanlar mahallesinde bulunan ve bölgedeki Rum halkının 1896 yılında başlayıp 1902 yılında tamamladıkları Aziz Dimitrios Kilisesi, Osmanlı’ nın başka din ve inanışlara olan hoşgörüsüne en güzel örneklerdendir.

Bölgedeki Rumların mübadele ile göç etmelerinden sonra uzun yıllar boş kalan kilise tamir ve restorasyon için, röleve projesi hazırlandıktan sonra yapılmak üzere 27 Nisan 2011 tarihinde Gülşehir Belediyesine devredilmiştir. Aynı yıl içerisinde 1924 yılından beri yapılmayan ayin, Mübadil Rumların akrabalarının da katılımıyla Fener Rum Patriği Bartholomeus tarafından 2011 yılı mayıs ayında yapılmıştır.

Kurudere ve Kızılkatma Vadisi: Kapadokya'nın görülmesi gereken yerlerinden biridir. Kiliseler ve yapılar arasında doğa harikası bir vadi yer almaktadır.

Hızır İlyas Kilisesi: Kapadokya'nın en eski kiliselerinden biridir ve sarp bir kayalığın üzerine inşa edilmiştir. İçerisinde freskler ve süslemeler bulunmaktadır.

Aziz Jean Kilisesi: Gülşehir ilçe merkezi girişindedir. Kilise, 2 katlıdır. Alt katında şarap mahzenleri, su kanalları ve mezarlar bulunmaktadır. Üst katı ise kilise olup duvarları İncil'den alınmış sahnelerle süslenmiştir. 1995 yılında restore edildikten sonra bugünkü haline gelmiştir. Hz. İsa ve İncil’den alınan konuların tasvirlerini içeren kilisede sahneler bantlar içinde frizler halindedir.

Gülşehir Kızılırmak: İlçenin doğal güzelliğini sergileyen bir ırmaktır. Çevresinde kuş gözlemciliği yapabilir, mesire alanlarında piknik yapabilir veya doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz.

Kızılkaya Vadisi: Gülşehir'e yakın bir mesafede bulunan bu vadi, peri bacaları ve doğal güzellikleriyle ünlüdür.

Pınarbaşı öz Vadisi ve Kızıl katma Kilisesi(şapel)

Etrafı bağlarla çevrili içerisinde söğüt ve kavak ağaçlarını barındıran vadinin çevresinde yeni oluşmaya başlamış peri bacaları ve güvercinlikler var. Baharla birlikte kuş ve su sesleriyle huzurlu bir hafta sonu geçirebileceğiniz vadinin toplam uzunluğu 8-9 km civarındadır. Halk arasındaki adı Pınarbaşı öz Vadisi. İsmine münhasır bir şekilde vadi tabanından bir pınar özü nazlı nazlı akmakta. İlk Hristiyanların Roma Baskısından kaçarak gelip yerleştikleri bir vadi olarak bilinmektedir. Vadi içerisinde o dönemden kalma bir kaya kilisesi vardır. Kaya içerisine oyulmuş bir şekilde bulunan kilisenin adı Kızıl katmaKilisesidir. Dış yüzeyinde oyma ve süslemeler mevcuttur.

Gülşehir Açık Saray Örenyeri: Gülşehir’in en ünlü tarihi yapılarından biri, Açıksaray Açık Hava Müzesi’dir. Bu alanda, kayalara oyulmuş kiliseler, şapeller ve yaşam alanları bulunmaktadır.

Gülşehir’e 3 km uzaklıktaki Açıksaray Harabeleri, tüf kayalar içine oyulmuş Roma Dönemi kaya mezarları, IX. ve X. yüzyıla ait kaya kiliseleri ile önemli bir piskoposluk merkezi… Gülşehir’in simgesi olan “mantarkaya” oluşumları da bu bölgede bulunuyor.İlk çağlardan kalma çok katlı yeraltı şehirleri ve mağaralarla birlikte Boğalı Kilise, Manastır, Tavla (At Damı), Küçük Saray (Çok Katlı Yerleşim Alanı), Dört Sütunlu Manastır, Beşik Tonozlu Yapı, On iki Sütunlu Kilise ve Merdivenli Mesken mutlaka görülmesi gereken yerler arasında…Açıksaray Ören Yeri günümüzde daha çok trekking için tercih ediliyor. Ayrıca Çat Vadisi’ni de içine alan 7 km uzunluğundaki parkuru ile kültür ve spor merkezi konumunda...

Gülşehir çevresindeki vadiler ve peri bacaları, doğa yürüyüşleri ve fotoğrafçılık için mükemmel mekanlardır.

Kızılkatma Kilisesi ve Kurudere Doğal Sit Alanı

Kızılkatma Kilisesi, Pınarbaşı vadisindeki Güvercinlik mevkiinde, güneye bakan kayaya oyulmuş bir yapıdır. Anıtsal mimari tarzında bir cephesi vardır. Sahipsiz bu kilise, definecilerce tahrip edilmiştir. Kilisenin yan tarafında şırahane ve mahzen de bulunmaktadır.

Pınarbaşı vadisine açılan Kurudere mevkii, dar bir alanda yüzlerce şapkasız peri bacası bulundurmasıyla sanki bir kaya ormanını andırmaktadır. Bu iki derenin birleştiği yerde bazalt taştan şapkası olan ilginç bir peri bacası dikkati çekmektedir.

Osmanlı kayıtlarında ilk defa 1584 yılında bir köy olarak anılan Arapsun, 1779 yılında Karavezir Seyit Mehmet Paşa tarafından Nevşehir’e bağlı kaza merkezi haline getirilmiştir. 1892 yılından Osmanlının yıkılışına kadar Arapsun’u, Niğde sancağına bağlı bir kaza merkezi olarak görüyoruz. Cumhuriyetin başında 10 yıl il olan Aksaray’ın kazası yapılan Arapsun, 1933 yılında yeniden Niğde iline bağlanmıştır. Arapsun adı 1948 yılında bir kanunla Gülşehir’e çevrilen ilçemiz, 1954 yılından itibaren il yapılan Nevşehir’e bağlı kala gelmiştir.

Gülşehir ve Köylerinin Eski İsimleri

Yerleşim yerlerinin eski adları, orasının geçmişi hakkında bilgi veren en önemli kanıtlardandır. Bu açıdan bakarsak, Gülşehir, Gökçetoprak, Ovaören ve Gümüşkent’in eski adlarının Luvice’den geldiği düşünülürse, bilinen tarihlerinin en azından günümüzden 4000 yıl öncesine dayandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zaten eski adları yaşayan yerleşim yerlerinin geçmişten gelen eser ve kalıntılarının halen mevcut olduğu gözle görülmektedir. Ancak geçmişteki adları unutulup, daha sonraki dönemde başka şekilde adlandırılan eski yerleşim yerleri de vardır. Aşağıda sadece eski adları bilinen yerleşim yerlerinin listesi verilmiştir.

Gülşehir: Gülşehir’in bilinen eski adı Arapsun’dur. Ancak şehrimizden tarihte ilk kez, İskenderiyeli coğrafyacı Batlamyus’un eserinde Kapadokya kentlerinden Zoropassos adıyla bahsedilmektedir. Eski Yunanca söyleyişle Zoropassos olarak MS 2. yüzyılda kayda geçen bu adın, daha sonraki dönemlerde Yarabissos/Arabissos şeklinde evrilerek, Yarabisun/Arabison diye değiştiğini görüyoruz. 19. yüzyılda, Arkeolog W. M. Ramsay tarafından “Yarapson” olarak bahsedilen şehrimiz, coğrafyacı H. Kiepert’in haritasında “Arebsun/Yarapison” şeklinde verilmiştir. Osmanlı kayıtlarında Arapsun diye geçen ad, günümüzde de hala kullanılmaktadır.

İlçemize Gülşehir adının verilmesine dair üç rivayet vardır: Birinci rivayet, Karavezir Seyit Mehmet Paşanın, kalkındırıp kaza haline getirdiği Arapsun’a Gülşehir adını verdiği şeklindedir. İkinci rivayete göre, Gülşehir adını Ahi Evran koymuştur. Üçüncü rivayette ise Gülşehir adı, Alaaddin Keykubat tarafından konulmuştur. Son rivayetin gerçekliği, Şeyh Ahmet Gülşehri’nin mahlasının bir dayanak noktası olması hasebiyle ağır basmaktadır.

Karavezir Seyit Mehmet Paşa, 18. yüzyılda hala Arapsun denilen şehre Alaattin Keykubat tarafından Gülşehir adının konulduğunu biliyor olmalı ki, kaza haline getirdikten sonra bu adı tekrar vermiştir. Ne var ki daha sonraki dönemde bir daha unutulan Gülşehir adı, 1948 yılındaki Bakanlar Kurulu kararıyla resmiyet kazanmıştır.

Açıksaray doğa yürüyüşleri için en uygun parkurlar arasında