AKİBET

'' Bir tv kanalından çağrı geldi. Gittim. Sahaf mesleği konusunda benden görüş istediler. Sahaflığın dünü, bugünü,yarını...Sunucu, -şimdi ona moderatör mü ne,diyorlar- sordu. Kitapların düşmanları nedir, kimdir? Yanıt verdim: 1, nem...2,toz...3, kadın...Bir anda, demek epey seyircisi varmış ki o kanalın, telefon edenler kilitlemişler tv santralını. İtirazlar, itirazlar. Efendim biz kitabı severiz. Ne demek kadın, kitaptan nefret eder, öyle şey olur mu! Belki okumayız, ama, kocamın kitaplarının tozunu alırım falan...''
Sahaf Halil Bingöl ile Beyoğlu Aslıhanlar İş Hanındaki küçük, sevimli dükkanına her gidişimde, selam vermeden önce sorarım:
- Halil Bey dostum, neymiş kitabın üç düşmanı ?
Gevrek gevrek güler, kucaklaşırız. Sonra ısmarladığı çayı içerken yarenlik başlar ki,tadına doyum olmaz.
.......................
İlkokul, ortaokul, lise kitaplarım ,atlaslarım duruyor daha. 1953 ' ten bu yana.
Her kitaba, öğretmenin adını yazmışım. Değiştikçe ders verenler, yenisini de eklemişim.
Babamın aldığı Resimli Tarih Mecmuası ciltleri...Thomas Allom'un gravürlerini ek olarak vermişti de bu dergi, bende gravür sevdası başlamıştı. Bu sanatı fotograftan daha fazla benimsemiştim.
Çocuk Haftası Dergisi...İlk yazılarımın, ilk karikatürümün yayınlandığı dergi. Rahmetli Oğuz Özdeş'e ilettiğim her mektubu yayımlardı. Ne yazık, saklamamışım o sayıları. Ankara'dan gelen iki çocuğa armağan ettim de, değeri bilindi mi acaba, emin değilim.
Aristokrat, ederi de Çocuk Haftası'na göre 25 kuruş daha pahalı olarak düxenli izleyemediğimiz, bize biraz soğuk gelen Doğan Kardeş'in tek tük eski sayıları...Gakat Soyaddaşım Eflatun Cem öğretmenimin Doğan Kardeş'ten çıkmış tüm betikleri var bizde.
Üniversite kitaplarımın çoğu da duruyor.Benden sonra öğrenci olmuş arkadaşlarıma armağan ettiklerim de oldu. Elimde kalanları zaman zaman incelerim. Boşluklarına Göre'nin çizimlerini yapmışım. Hangi gün hangi bölüm işlenmişse tarihini yazmışım.
Göre, Nevşehir, Ürgüp, Zara, Kadışehri...Nerede olursam olayım gazetesiz kalmamışımdır. Kendilerini değilse de, eklerini biriktirmişim. Özellikle Atatürk, Cumhuriyet özel ekleri.Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı...Derin bir hüzün...Onları saklamama engel olmamış.
Elazığ günlerimizde artık çocuklarımız da ilkokul öğrencisi. Onlar için aldığım Milliyet Çocuk Dergisi sayılarını özenle ciltletmişim. Şimdi küçük oğlum Mutlu'da duran o ciltlerdeki İsmail Gülgeç çizimi İnce Memed...Ne büyük tad verir o olağanüstü eseri yeniden okumak.
Tek tek yazmak olanaksız hepsini.
Şimdi iki oda dolusu kitap, dergi. Kitaplıklar yetmiyor. Raflarda çift sıra...Aradığımı hemen bulamasam da hoşlanıyorum onların arasında vakit geçirmeyi. Günlerce dışarı çıkmasam, yaşayabilirim kitaplarımla, dergi kolleksiyonlarımla .
Oğullarım benim mesleğimi seçmediler. Fakat kitaplığımda birçok üniversitenin yayını olan mimarlık, peyzaj mimarlığı, mühendisliği kitapları da var. Toplumbilim, ruhbilim, eskil-kazıbilim, eğitbilim, dinbilim, tarım,besin,hayvancılık, bitkibilim, ormancılık ...Elbet en başta benim sevgilim yerbilim kitap ve dergilerim...
Oğullarım kitaplarımdan bazılarını okumuşlardır. Fakat torunlarım bilgisayar ortamında, tablet ve akıllı telefon ortamında doğdular, büyüyorlar. Acaba, onlar tad alarak, yararlı olduğuna inanarak okuyabilecekler mi ? Günümüzde çocuklar, gençler sabırsız. Bir kitabı, dergideki bir yazıyı okumak sabır gerektirir.
Romanya'daki iki torunumun anadili Türkçe değil. Panait Istrati'nin o ülkede bizdeki gibi tanınmadığını öğrenmiştim. Bir Bükreş yolculuğumda bizce büyük yazar sayılan Istrati'yi bilmediklerini anladım. Kitapçılarda eseri vardı, ama satışlar fazla değilmiş. Torunlarım Kodin'i Romence okuduktan sonra, Yaşar Nabi çevirisiyle Türkçe de okuyabilseler, ne iyi olur. Akdeniz, Baragan'ın Dikenleri, Perlmutter Ailesi, Sünger Avcısı vd. Daha başka yazarların yapıtları, örneğin Zaharia Stancu...İki dilli olmanın üstünlüklerini kullanabilseler torunlarım, ne iyi olur.
....................
'' Size bir şey olsa, çağırırım bir esnafı, illa kitapçı, kırtasiyeci, sahaf olması da gerekmez. Al,götür derim. Hiç bir şey de istemiyorum karşılık olarak.''
'' Oğlum, sen ne yapıyorsun, o kitapların bazılarına baban Eurolar, Dolarlar yerleştirdi.''
Gelecekte ne olacak kitaplarımız. Akibet ! Kim bilecek değerini. Kitaplar incelensin de, işlerine yarayacak nitelikte olanları, prestige kitaplarını, evladiyelik eserleri kendilerine ayırsınlar diye, annenin bulduğu çözüm budur. Gülmece de olsa buruk...Kara mizah ...
                                                                                         1 Kasım 2017.Diyarbakır