ANKARA’DAN
1985 tarihinden bu yana askerlik hariç hiç bu kadar Nevşehir’den uzak kalmamıştım. Normal şartlarda seyahati çok seven biri olmadığım gibi, zorunlu olmadığım müddetçe memleketi çok terk eden biri de değilim. Büyük oğlum Abdullah’ın görevi icabı Düzce’de bulunmasından dolayı birkaç günü geçmeyen gidip gelmelerim olmuştur.
İçinden geçmişsem de, en son iki yıl önce Milletvekilliği aday adaylığı sürecinde geldiğim Ankara’ya bu kez çalışmak için geldim. Rahmetli Hocam, “insanoğlu kadar çevreye çabuk adapte olan bir başka canlı yoktur” derdi. Yaşayarak bunu öğrenmiş oldum.
Ne kadar süreyle kalacağımı bilmediğim Ankara’dayım…
Tüm buna rağmen çok küçükken memleketten ayrıldığım da hissettiğim ayrılık acısını kısmen de olsa hissediyorum… Ama ne var ki olması gereken buymuş.
Halk arasında; “insanın yaşamı, doğduğu yerde değil, doyduğu yerdir” diye bir söz vardır. Dünyada birçok insan doğduğu yerin dışında, bir başka yerde çalışmaktadır. Benimki de öyle bir şey...
Ankara; bundan doksan yıl önce küçücük bir belde iken kurtuluş savaşı sonrasında karar verici merci buranın başkent olmasını istemiş. İnsan misali önüne gelen fırsatı iyi değerlendirip sıra dışı bir konuma gelen Ankara, bir anda farklı bir hale gelivermiş. Yeni ve farklı yapılaşma ve devlet daireleriyle şehrin silueti bir anda değişivermiş.
Gelişen ve değişen şehir, bazı değerlerin ötelenmesine sebep olmuş. Bu durum insanın gözünden kaçmıyor. Nitekim ünlü mütefekkir Osman Yüksel Serdengeçti;  “mabetsiz şehir”, yenilerin de “memur şehri” diye tanımladıkları Ankara, hemen her şeye rağmen bütün yönleriyle kendini aşmış büyük bir şehir haline gelmiştir.
Birçok yönüyle hızla kurumsallaşan şehir, ülkenin muhtelif yerlerinden gelen insanların iskânıyla kozmopolit halini almıştır.
Takdir edersiniz ki, insanın Nevşehir gibi küçük bir o kadar da mütevazı şehirden kozmopolit bir şehre gelmesi ve adapte olması elbette kolay değil.  
Nevşehir’de bir yerden bir yere giderken selam verdiğin veya aldığın birçok insana rastlarken, burada selam verecek insan bulamıyorsun. (tanımadığım veya tanınmadığımdan) Hacıveyiszade gibi de biz olamıyoruz. Hani tasavvuf literatüründe; ‘çoklukta yokluk’ veya ‘halk içinde Hakla olabilmek’ deyimi vardır ya, insan burada onu çokça hissediyor.
Bu tespitlerden sonra, biraz da çalıştığım kurum hakkında kısa bilgi vereyim.
Bilindiği üzere Türk Tarih Kurumu, 1931 yılında olağan olarak yapılan Türk Ocakları Kongresi esnasında Mustafa Kemal’in isteği, Afet İnan ve arkadaşlarının verdiği önergeyle kurulmuştur. İlk etapta Türk Ocakları bünyesinde hizmetlerini sürdüren kurum, daha sonra müstakil olarak çalışmaya başlamıştır. Dolayısıyla çalışmakta olduğum Türk Tarih Kurumu Cumhuriyetin en eski müesseselerindendir.
Birbirinden güzel kitapların tab edildiği kurumumuz, aynı zaman da Türkiye’nin en eski kütüphanelerinden birini bünyesinde barındırmaktadır. Kütüphane deyince rahmetli Turgut Cansever’in yaptığı şaheser kütüphanemizi özellikle zikretmeliyim. Müstakil yazı kaleme almayı hak eden bu kütüphane tek kelimeyle mükemmel…
Ülkemizin seçkin bilim insanının araştırma yapıp, ilmi katkıda bulunduğu Türk tarih Kurumu, Türk ve Türklerin tarihiyle ilgili birçok ilmi çalışma yapmış/yapmaktadır.
Ülkemizin yurt içi ve yurt dışında tanınmış insanlarının başkanlığını yaptığı kurumumuzun mevcut başkanı Prof. Dr. Metin Hülagü’dur.  Hülagü Bey, üretken ve çalışkan haliyle müessesemize geniş görüşlülük kazandırmak için yoğun çaba sarf ediyor.
Kurum bünyesinde açtığımız; İbranice, Ermenice, Osmanlıca ve Arapça kurslarının yanı sıra on iki dalda sempozyum (Bilgi Şöleni) düzenlenecektir. (Sitemizde konular ve yerleri yazılıdır.)
KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE BAŞKANLARIMIZ (Sondan başlayarak)
1-         Prof. Dr. Mehmet Metin HÜLAGÜ (26.06.2012 -)
2-         Prof. Dr. Bahaeddin YEDİYILDIZ  (Başkan Vekili) (14.09.2011 -25.06.2012)
3-         Prof. Dr. Ali BİRİNCİ  (01.08.2008 - 13.09.2011 )
4-         Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU (27.9.1993 - 23.07.2008 )
5-         Prof. Dr. İbrahim Agâh ÇUBUKÇU (Başkan Vekili) (21.1.1993 -   23.9.1993)
6-         Prof. Dr. Neşet ÇAĞATAY (Başkan Vekili) (16.3.1992 - 21.1.1993)
7-         Prof. Dr. Yaşar YÜCEL (17.10.1983 - 16.3.1992)
8-         Ord. Prof. Dr. Sedat ALP  (16.4.1982 - 17.10.1983)
9-         Ord. Prof. Dr. Enver Ziya KARAL (21.4.1973 - 18.1.1982)
10-       Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz KANSU (28.4.1962 - 21.4.1973)
11-       Ord. Prof. Şemseddin GÜNALTAY (17.12.1941 - 19.10.1961)
12-       HASAN Cemil ÇAMBEL  (23.3.1935 - 17.12.1941)
13-       Prof. Yusuf AKÇURA (8.4.1932 - 11.3.1935)
14-       M. Tevfik BIYIKLIOĞLU (14.4.1931 - 8.4.1932)
15-       Kurucu ve Koruyucu Genel Başkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Bu başkanların başkanlık yaptığı Türk Tarih Kurumuna, yapılan düzenlemeyle ihdas edilen Başkan Yardımcılığına atanmış bulunmaktayım. Şimdilik huzurlu çalışma ortamı, sağlıklı diyalog sayesinde faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.
 
NOT: Odamı çiçek bahçesine çeviren, e-mail, telefon ve bizzat ziyaretime gelmek suretiyle güzel temennilerde bulunan ve bana güvenlerini izhar eden tüm dostlarıma gönülden teşekkür ederim.
Ahmet Belada