1970 Ekim. Haber aldım ki, Kamil Kacar Öğretmenim tutuklanmış. Köyde bir öldürme olayına adı karışmış. Tam aydınlanmamış, belli değil. İfadeler çelişik. Suçlayan da var Öğretmeni, temiz gösteren de.
Ziyaretine gittim. Ceza ve tevkif evi Karamanlı Ortodoksların 1924 Ahali Mübadelesi öncesi kullandığı kilise. Kucaklaştık Öğretmenimle , gözleri yaşlı. Ağladı beni görünce. Yılların öğretmeni , koca adam sanki küçülmüş. Bir teypten arabesk sesler yükseliyor türkü diye.''Moral bozucu'' ortam bu olsa gerek.
'' Ben burda çürür giderim. Yardım et bana. Derinkuyu Hükümet Tabibi Ahmet Demir'e git, anlat durumu. Ben cinayet işleyecek adam mıyım? Konuş doktorla. Verdiği raporu değiştirebilirmiş.''
Çay, şeker, gazete, dergi , sigara almıştım, verdim. Derin bir üzüntüyle ayrıldım oradan. Gardiyanların başı  Göreli idi. Onunla da birkaç söz ettik. Öğretmenime ilgi göstermesini söyledim. Köylüm sırıtıyordu beni uğurlarken.
Ertesi gün Ankara'da işimin başında olmalıydım. Derinkuyu'ya gidemedim, ama Hükümet Tabibi Ahmet Bey'e uzun bir mektup yazarak, Öğretmenimi kurtarmasını rica (!) ettim.
Verdiğim sözü tutmalıydım. Elimden başka ne gelirdi ki!
Dr Ahmet Demir, istese mektubumu Savcılık'a verebilir, suç duyurusunda bulunabilirdi.
Cahil cesur olurmuş.
Dr Ahmet Demir'in aslında Ürgüplü Güzelgöz ailesinden olduğunu Ürgüplü Ünlü ailesinin damadı olduktan sonra, 1971 Şubatından sonra öğrenecektim.
Yoğun üzüntülerin ardından, sıkıntılı günlerden sonra Öğretmenim özgürlüğüne kavuştu, ama köyünden ayrılmak pahasına.
...............
1974 Ekiminde Nevşehir Merkez Ortaokulu'ndan ayrılıp Ürgüp Lisesi'ne geçmiştim. Benden sonra iyi öğretmenlerden Hayri Aral da başvuruları olumlu sonuçlandığından yeniden İlköğretim Denetmeni olmuş. Haber alınca sevindim. Çünkü Hayri Bey'i severdim. Olgun bir insan, görevini iyi yapan bir eğitimci idi. Akçadağ Köy Enstitüsü ve Gazi Eğitim Enstitüsü'nde sağlam temel almıştı. Katıldığı kurslarda verilmiş kitapları bana armağan ederek kitaplığımın varsıllaşmasına  da katkısı olmuştu.
Bu arada Ürgüp'te yeni bir çevremiz oluşuyordu. Elbet, meslekdaşların çoğunluğu olan bir ortam. Mustafa Uzun adlı bir öğretmen, dikkat çeker biçimde bana yakınlık göstermeğe başladı. Onu tanıyanlar uyarıyordu beni. Sonunda ortaya çıktı. Görevini aksattığından, öğretmeni olduğu köy okulundan sık sık ayrıldığından velilerin şikayeti üzerine hakkında soruşturma başlatılmış.
'' Yav, beni soruşturacak müfettiş Hayri Aral imiş. Kim bu adam, tanır mısınız? ''
'' Haa o mu ? Adıyamanlı, dürüst bir eğitimcidir. Merkez Ortaokulu'nda Hayrullah Kuzey ile birlikte çalıştı. Birbirlerini pek severler.''
'' Demek öyle. İyi o zaman.''
Ürgüp'ün Cumartesi Pazarı'nı geziyorum. Geldi Bay Uzun, koluma girdi.
'' Gel bi lokantaya oturalım. Yemek yiyelim,'' dedi.
Daha acıkmadığımı söyledim. Israr etti. Bir çayevine oturup çay içtik.
'' Valla, öyle bir kanaat doğmuş amma Hayrettin Hoca, ben masumum. Evet bir kere okula gidemedim. Küçük kızımı Kayseri'ye götürmek zorundaydım. İzin almak için vakit yoktu. Muayene falan derken iki gün gelemedim. O kadar. Hayri Bey senin arkadaşınmış. Kurtar beni. Bunca zamandır dostluğumuz var, kurtar beni. Anlat Hoca'ya. ''
'' Anlatırım, ama sonuçta, garanti veremem.''
'' Seni pek takdir edermiş. Faydası olur. Bu rapor önemli. Valla vazifeme son verilebilirmiş.''
Dersimin olmadığı bir gün, öğrendim ki Hayri Bey Ürgüp İlçe İlköğretim Müdürlüğü'ndeymiş. Gittim buldum. Pek içten yarenlik ettik. Sonra arkadaşım Uzun'un durumunu dile getirdim. Yüzü bulutlandı Hayri Bey'in. Bana dargın dargın baktı.
'' Hayrullah kardeşim,'' dedi. '' Seni takdir ederim. Fakat böyle eğitimden uzak, öğretmenliğin saygınlığına zarar verecek kişiler hakkında aracı olmanı doğrusu hiç beklemezdim. Bu zat hakkındaki şikayetleri bir okusan ne demek istediğimi anlarsın. Lütfen, bu konuyu aramızda hiç konuşmamış olalım.''
Üzülmüştüm. Ama Sevgili Hayri Bey Öğretmenim haklıydı.
Cahil cesareti. Hayri Bey'in bu uyarısı bana ders oldu.
Bir daha denetmen soruşturmalarında hiç kimsenin ricasına aldırmadım, aracı olmadım.
..................
1978 Haziranında Fırat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Asistanı olunca yeni bir sayfa açıldı yaşam defterimizde.
İnsan, gittiği yerde hemşehri arıyor. Bir de öğrendim ki, Gazipaşa İlçesi'nde tanıdığım Ortahisarlı Yargıç Mustafa Paççı da Elazığ'a atanmış ve görevine başlamış.Ürgüp'ten öğretmen, turizm büro şefi Berhan Avcı bildirmişti.
Elazığ Adliyesi'nin telefonunu buldum, hoş geldin dedim. Sevincimi dile getirdim. Gurbette hemşehri ne demek! Hem de Adliye'de. Paççı bir ağabey bizler için.
Ben telefon ederken, baktım, Fakülte'nin memurlarından İsa adlı birisi dikkatle beni dinliyor. Görüşme bitti. İsa, odadaki arkadaşların dışarı çıkmasını bekledi. Ayırdına vardım ki, kıvranıyor. Bir şey söyleyecek; çekinir gibi. Sonunda anlattı.
'' Hocam, kurtar beni. Madem bu hakim senin hemşehrinmiş. Senin sözünü dinler muhakkak.''
'' Hayrola! Ne oldu ki ?''
'' Dabanca yakalattım hocam. Gözaltına alıp bıraktılar beni, amma yargılama devam ediyor. Başım belada. Kurtar beni.''
Cahil cesareti.
Yargıç hemşehrimi görmeğe gittim. Duruşmalar sona ermiş. Odasında dinleniyordu. Pek içten karşıladı beni. Kendine özgü ses tınısıyla Ürgüp'ten, Gazipaşa İlçesi'nden söz etti, o zamana değin hiç duymadığım hoş bir fıkra anlattı. İlerleyen günlerde öğrenecektim ki, hemşehrim Paççı, müthiş bir fıkra derleyici ve fıkra anlatım ustasıymış.
'' Anladım, anladım, söylemek istediğin bir şey var, anlat da kurtul,'' dedi.
Kıvranıyordum sancı tutmuş gibi. Sonra bir çırpıda anlatıverdim. Memurun adını verdim. Zile bastı bir kız girdi odaya. Memurun dosyasını getirmesini söyledi. 5 dakika sonra sekreter kız dosyayı masaya koydu. Karıştırdı, en üstteki yazıyı bana da okudu Yargıç Paççı.
'' Hayrullah kardeşim,'' dedi.'' Hassas günlerdeyiz. Tehlike dolu bir bölgenin belalı bir şehrinde yaşıyoruz. Bu adam devlet memuru ve ruhsatsız silahla yakalanmış. Aman gözünü seveyim, her söylenene inanma ve aracı da olma. Belki bu adam bu işin ticaretini yapıyor.Senin başın da belaya girer. Bu adamlara güvenilmeyeceğini zamanla öğreneceksin.''
Cahil, cesur olurmuş.
Al bir ders daha.
Hemşehrim hukuk adamı  Paççı'nın uyarısından sonra savcıymış, yargıçmış bir daha kimseye aracı, arabulucu olmadım.
 .......................................................  23 Ocak 2018. Diyarbakır............................................