Dışı deri gibi, içi darı gibi
 
Binali Erzurum’dan çıktı trenle yola.
Bileti Kayseri’ye dek yeterliydi. Parası kıt.
Sıcak bir ağustos günü Kayseri tren istasyonunda indi.
Ne yapacak, ne edecek, bilmiyordu.
Askerliği yaklaşıyordu. Para biriktirmesi gerekiyordu.
Kayserili bir celep, trende demişti ki:
Ürgüp yakınlarında bir dere üzerine baraj yapılıyor.
Damsa Çayı derler. Git, orda çalış, para kazan!”
 
Adamın dediği doğruydu.
Son kalan birkaç lirasını otobüse verdi.
Otobüs önce güzel güzel gitti Ambar ovasından, Sultansazlığı kıyısından,
Sonra Topuz Dağı’na, Tekke Dağı’na tırmandı.
Başı döndü Binali’nin  dönemeçli, bükleç yollarda.
Sersemlemiş gibi indi Ürgüp’te otobüsten.
Sordu, soruşturdu.
Baraj yapımı Sinason ile Cemil köy  arasındaymış.
Damsa Çayı üzerinde.
 
Bir traktör gidiyordu; bindi vagonetine.
Para almadı sürücüsü.
Sinason’dan sonra dik bir yokuş…Baktı,orada…Derenin içinde…
Gördü şantiyeyi.
Güneş batmak üzereydi.
Rastlantı bu ya, işçiye gereksinim vardı.
Birkaç hemşehri de çıktı Erzincan diyarından. Gurbette hemşehri gibisi var mı!
Binali sevindi. O gün işe alındı.
Binali çalışmağa başladı baraj yapımında.
Hiçbir iş zor gelmiyordu. Güçlüydü. Yorulmak nedir bilmezdi.
Her işe koşuyordu.
Ustaların gözüne girmek…Önemli olan buydu işte.
 
Bir hafta sonra ilk ücretini aldı. Ürgüp’e gitti.
Kısa pantolonlu , cıbıldak turist kızlara hayretle, şaşkınlıkla baktı.
Bir bakkal dükkanının önünde sepetler vardı.
Bir meyve…
Dokundu birine, derimsi…
Çatlamış yarıktan,  bala benzer bir sıvı sızmıştı.
İmrendi. Fakat adını bilmiyordu bunun.
Dükkancıya da sormaya utandı.
Bana bundan üç dene veriver! “ dedi.
Dükkancı güldü.
Bir gazete parçasına sarıp üç meyveyi,  verdi Binali’ye.
Parasını ödedi genç adam.
Bir köşeye çekilip yedi onları.
Tadı damağında kaldı.
Bu ne güzel, ne tadlı meyveydi böyle.
O güne değin böyle bir şey  tadmamıştı.
 Bir kamyona bindi bu kez, baraj yapım yerindeki çadıra döndü.
Bir hafta sonra canı gene Ürgüp’e gitmek, o meyveden yemek,
turist kızlara bakmak istedi.
Fakat, böyle böyle para biriktiremeyecekti.
Gitmekten vazgeçti.
 
Çadırda, Ekber adlı Erzincanlı bir gençle birlikte kalıyorlardı.
Ürgüp’e gidiş sırası Ekber’de idi.
Yediği meyveyi anlattı Binali.
Ekber belleğine yazdı:
Dışı deri gibi, içi darı gibi.
İkisi de adını bilmiyordu bu ballı meyvenin.
 
Ekber  bakkalı buldu.
Fakat, sağa sola baktı, Binali’nin anlattığı meyveyi göremedi.
Bakkala da açıklayamadı.
Çünkü adını bilmiyordu.
Baktı, bir zembil içinde mor mor bir şeyler var.
Bakkal seslendi içerden : “Onlar, Ayhanlar köyünündür. Gayetle meşhurdur haa!”
“Herhalde, Binali’nin dediği budur,” dedi Ekber.
 
 Patlıcanın dışı deri gibi, içi darı gibi idi.
Bir tane almağa utandı.
 Üç tane aldı. Bakkal tarttı verdi.
 Ekber, parasını ödedi patlıcanların,  torbasına attı.
Döndü baraj yapım yerine.
Binali’ye verdi akşam vakti.  Karanlık çökmüştü. Genç adam sevinçle aldı, ısırdı.
Isırır ısırmaz, ağzı dolu püskürdü, tümünü dışarı çıkardı.
Yav bu ne? Bir haftada hem boyu uzamış, hem de kartlaşmış.”
 Binali’nin dışı deri gibi, içi darı gibi dediği meyve ; taze incir, bardacık, sarı lop idi.
----------------------------------------------------------       Ürgüp. 1971.15 Ağustos-----------------