YEREL SEÇİMLERİN YORUMU

Tv kanallarında durmadan konuşan, tartışan, bilgisini sergileme, gösterme olanağı bulan zevat…Açık oturum, seminer, panel, konferans…Gazeteci, öğretim üyesi, politika yorumcusu, parti üst düzey yöneticisi vb…

Belediye başkanları, meclis üyeleri  ve muhtarlar için yapılan seçimler, parlamento için milletvekili seçimi gibi genel anlamda önemsenmiş, algılanmış, ona göre de yorumlar yapılmıştır.

Gazetelerin köşe yazarları da durmadan son seçimler üzerinde duruyorlar. Yenilgiyi tadanlar küskün, kırılmış; konuşmak, görüş bildirmek istemiyorlar. Seçilenler mutlu olduğu kadar da kaygılı, endişeli, kızgın. Milyarlarca liralık borç kalmış. Onlar ödenecek…Yurttaşın vergileri ile…

Biz bu mütevazı, iddiasız yazımızda İktidar Partisi’nin uğradığı yenilginin nedenleri üzerinde duracağız.

-         TBMM’nde 2 yıl yasama görevi yapan bir milletvekili emeklilik hakkını kazanmaktadır. 600 üyenin yarısından çoğu iki aylıklıdır ( Toplam 230 bin TL ) . Ayda 17 bin TL ile 30 gün geçinmek gibi bir mucizeyi gerçekleştiren milyonluk kitle için, bu ‘’ kabul edilemez ‘’ bir ‘’haksız kazanç ‘’ sayılmaktadır. Yurttaş, milletvekilliğinin meslek olmadığını, bu durumda yasama görevi sona erince de emekliliğin uygulanmamasını istemektedir. Katıksız kuru ekmeği sağlamakta bile zorluk çeken dar gelirli orta direk halk , doğal olarak İktidar Partisi’nden uzaklaşmış; oy vermemiştir.

-         22 yıl önce devletin memurunun tek aylığı olurdu. 2002 yılından başlayarak iki, üç, beş, yedi, on, onbeş aylığı olan bürokratların varlığı kamuoyunda ‘’nefret’’ uyandırmıştır. Bir sokak röportajında mikrofona konuşan bir yaşlı hanım şunları söyledi : ‘’ Benim kızım master yaptı; iş bulamadı. Doktora yaptı; mülakatta elendi. Hiçbir işe giremedi. Çok aklıbaşında, pırıl pırıl bir evlat yetiştirdik. Kusuru nedir, anlayamadık. Yaşı 32 oldu. Evlenemedi de. Hala babasının verdiği harçlıkla yaşıyor. Bu da onu çok utandırıyor. ‘’

-         Ankara ve İstanbul saraylarının dışında Göcek’teki, Ahlat’taki sarayların yapım, genişletme, işletme giderlerinin de enflasyonu arttırdığının farkına varmıştır yurttaş. Yılda ancak bir,iki gün ancak kullanılan sarayların bakım, onarım, ısıtma-soğutma , personel giderleri yurttaşın vergilerinden karşılanmaktadır. Bu konular alerji yaratmakta ve iktidara güveni sarsıcı rol oynamaktadır.

-         Japon İmparatoru asla önlemez Tokyo Belediye Başkanı’nın çalışmalarını. Aksine, teşvik eder, tüm gücüyle destekler. Britanya Kralı asla Londra Belediye Başkanı’nın hizmet vermesini durdurmaz. ABD Başkanı da New York Belediye Başkanı’nın tüm yasal isteklerini, partisi farklı da olsa, yerine getirir. Çünkü hizmet kişisel değildir, hizmet milyonların konforu içindir. Bizde partili cumhurbaşkanı, iktidar partisinden olmayan tüm belediye başkanlarını karşısına almış, yasal isteklerini yerine getirmemiştir. Yurttaş neler olup bittiğinin farkındadır. Örneğin Mersin raylı sistemi halk için büyük bir konfor yaratacak; bu ağır masrafın altından Belediye bütçesinin gücüyle kalkılamaz. Devlet yardımı gerekmektedir. Yılardır istenen bu yardım yapılmamıştır; bu da yurttaşın kırgınlığına yol açmıştır.

-         Bakanların tümünün Murat Kurum’un seçilmesi için seferber edilmesi halkta alerji yaratmıştır. Ankara ‘’Bakansız’’ bir başkent olma özelliğini daha önceki hiçbir seçimde yaşamamıştı. Bakanlıklarda bir imza  eksik evraklar beklemeye alınmış; bürokrasi ‘’mefluç’’ hale gelmiştir. 

-         Tüm dünyada akaryakıt fiyatları düşerken, bizde haftada iki, üç kez zam yapılmaktadır. Bu, hayatımızı cehenneme çevirmektedir. Gıda maddelerini taşınması akaryakıta bağlıdır. Taşıma onunla dönmektedir. Basında yer alan bir haber vardı: Mersin’de para ödemeden alınan bir kilo portakal İstanbul’da 15-20 TL’ye satılmak zorundadır. Taşımacılık sektörü sıkıntıdadır. Akaryakıt zamları , yurttaşı İktidar Partisi’ne oy vermekten alıkoymuştur.

-         Dünya kumaş üretimi sıralamasında önlerde olmakla övünürüz. Kim, alıp kumaşı terziye götürüp takım giysi diktirebiliyor?  Hazır giyim için de aynıdır durum. Ayakkabı sektöründe de benzer durum vardır. Yeni bir ayakkabı almak imkansız hale gelmiştir.

-         22 yıl içinde kağıt fabrikaları satılmıştır. İthal kağıt dolara, eoroya bağlı olarak ağır bir yük haline gelmiş; ders kitabı , edebi eserler satın alınamayacak kadar pahalanmıştır. Çok sayıda çocuğu okullarda öğrenci olan aileler kitap, defter almakta zorlanmaktadır.

-         Köylerden göç ivme kazanmıştır. Topraklar ekilmez olmuş; meyve ağaçları bakımsızlıktan kurumağa başlamıştır. Tarım zararlılarıyla mücadelede kullanılan ilaçlar ithal olsun, yerli üretim olsun, son bir yıl içinde yüzde 100, yüzde 200 artmış, yurttaşın  satın alamayacağı rakamlara ulaşmıştır.

-         Bayramlarda, yılbaşında otellerin doluluğuna bakarak ‘’ekonomik kriz’’ yoktur yorumu yapanlar yanılmaktadır. 86 milyonda kaç kişi otellere para ayırabilmekte; deniz kıyılarında ya da kayak merkezlerinde tatil yapabilmektedir ?

-         Aşevi, restoran, lokanta, doyumevi, pastane…Bir memurun, işçinin, köylünün gidip yemek yiyeceği, bir şeyler içeceği yerler olmaktan çıkmıştır. Konuk ağırlamak zorlaşmıştır. Geleneksel konukseverliğimizle öğünme dönemi kapanmıştır.

-         Kentlere göçle yeni mahalleler ortaya çıksa da, yurttaşın ev satın alması olanaksız duruma gelmiştir. Aynı durum kiralar için de geçerlidir. 2020 yılında 1000 TL ile kiralık bir daire bulunuyorken, 2024 yılında bu kira bedeli 8 bin, 10 bin TL olmuştur.

Enflasyon süreğen - kronik duruma gelmiştir. Paramızın değerinin sürekli düşmesi milyonlarca ‘’bordro mahkumu’’nun yoksullaşmasına neden olmuştur. Artık TL değil; ABD Doları ve AB Euro’su geçerlidir. Her malın ve hizmetin bedeli için bu para birimleri  önem taşımaktadır. Aylığını dolar ve euro alanlar dışında mutlu insan kalmamıştır 86 milyonun içinde.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi okullarda eğitimin kalitesi düşmektedir. Derslikler kalabalıktır. Gerçek anlamda bir lise eğitimi verilememektedir. Sürekli borcunu düşünen, iyi beslenemeyen, mesleki yayınları izleyemeyen bir eğitmenden mucize beklenemez. Üniversiteye hazırlamada liselerin yerini özel dersaneler almıştır. Ortaokul, ilkokul, ana okulu eğitimi de sorunludur. Ailelerde çocuk sayısı çoktur. Bir ailede ilkokulda, ortaokulda, lisede, üniversitelerde çocuklar öğrenci ise, para yetiştirmek olanaksızdır.

Her ilimizde, kalabalı nüfuslu büyük ilçelerde üniversite açılması bir gelişme gibi görünse de,  eğitimde yeni sorunlar doğurmuştur. Yüksek lisansı olmayan, doktora yapmamış, yeterli bilgi birikimi olmayan ‘çağdışı, ’hocalar’’ın verdiği dersler çağdaş bilgi değildir. Devletin milyarlar harcayarak kurduğu yerleşkelerde üniversite gençliği mutsuzdur. İyi beslenememekte, ulaşım sıkıntısı yaşamakta, kitap alamamakta, dersini dinlediği öğretim elemanının düşük düzeyde anlattığı konuların yetersizliğini daha ilk sınıfta, ilk ayda anlamaktadır. Meslek yüksek okulları bekleneni verememiş, düş kırıklığı yaratmıştır. Verilen diplomalar gençlere iş bulmada yardımcı olmayan süslü birer ‘’kağıt’’ özelliği taşımaktadır. Yurt dışına çıkıp, eğitimini yabancı diyarlarda yürütmeyi düşünmeyen tek bir öğrenci yoktur.

İşçiler sendikalı olunca, patronun gazabına uğramakta, kovulmaktadırlar. Yasaların ve yönetmeliklerin uygulanmasında sıkıntılar yaşanmaktadır.

Yurttaş, doğrudan izleyip gözlemekte, ya da basından öğrenmektedir. Yunanın drahmisi değerlidir; Keşan’a, Tekirdağ’a gelip kazançlı alışveriş yapabilmektedirler. Bulgarın Levası değerlidir; Edirne’ye kolayca ulaşıp, ülkelerinde olmayan pek çok ürünü çok kazançlı olarak alıp dönebilmektedirler. Gürcünün Larisi değerlidir; Artvin, Rize, Ardahan’da yaptıkları alışverişle kazançlı çıkmaktadırlar. Azerbaycan’ın  Manatı değerlidir. Nahcivan’dan, Baku’dan Iğdır’a, Kars’a, Ağrı’ya  gelip alışveriş yapabilmektedirler. İran’ın riyali de değerlidir; Hakkari, Van, Ağrı onlara ucuz pazar hizmeti sunmaktadır.

Tv haberlerinde en çok olayların sığınmacılarca çıkarıldığı konusu işlenmektedir. Suriyeli, Afgan kökenli gençlerin, ailelerin suç işlemeleri ülkemizin yurttaşınca kabul edilmemektedir. Türk ulusu bu yükü taşıyamaz. Her yabancı aileye çocuk sayısına göre bir ücret ödenmesiyle, rahat bir yaşam düzenine geçtiklerini, işyeri açıp ticaret yaptıklarını kendi yurttaşımız izlemekte, gözlemektedir.

Kilis, Gaziantep, Hatay gibi sınır illerimizde Suriyeli sayısının çoğunluk sağlama eğilimi göstermesi TC yurttaşlarını korkutmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sorunlu doğmuştur. Bakanların  davranışları yurttaşımızın tedirginliğini , geleceğe güvensizliğini arttırmaktadır. Eleştiriler yoğundur. Gazetelerin okur mektupları köşesini okuyan biri, bunların en çok sağlık, eğitim, hayat pahalılığı, anarşi ve terör olduğunu görür, anlar.

Yenilgi konusunda bir kitap oluşturacak kadar neden sayılabilir. Biz, kişisel gözlemlerimizle bunları sıralayabildik.

…………………….