Emrin Olur

Tuğsavul Kışlası.                               

Cumartesi günü eğitim yok.

 Askerliğmizin son ayı içindeyiz. Ekim ortalarında artık o ünlü nemli sıcak hava yok. Rahatlıyor insan.

Çarsı  izni olanlar İzmir'e inecekler.

Ben de inebilirim,ama, bugün Kışla'da kalıp kitap okuyacagım. Saat 17'de Bronowski'nin İnsanın Yücelişi belgeseli var televizyonda . Tek bir programını kaçırmadım,tiryakisiyim, bunu da izleyeceğim.

Kahvaltıya oturuyoruz.

Arapkirli bir arkadaş, hiç gereği yokken , Kürt toplumunun ezilmesinden söz etti. Devletin olanaklarından yararlanmış, altı yaşındayken köyünde ilkokul açılmış, 12 yasındayken bucakta ortaokula girme olanağını yakalamış, liseyi ilçesinde okumuş, İstanbul'a gidip İktisadi ve İdari İlimler Akademisi’ni bitirmiş, bir emlakçinin kızıyla evlenmiş, muhasebe bürosu açmış, yetmemiş, daha çok para kazanmak istemiş, Alibeyköy'de taksi işletmeğe baslamış...

'' İstanbul'un yarısı bizim. 10 yıl içinde tamamına el koyacagız.''

'' Sen,Nevşhir'den gelip İstanbul'da bir ev almak istesen benim iznime muhtaç olacaksın.''

'' Ben seni hangi lisede istersem orada istihdam edeceğim.''

Önceleri gülüp geçiyorduk.

Arapkirli giderek sesini yükseltmeğe başladı.

'' Arapkirliyi kimse aşağılayamaz. Emlak piyasası bizim elimizde. Yalılar, villalar, sitelerde                bizim borumuz öter.''

Mutfak görevlisi nöbetçi  teğmen uyardığı halde sesini yüksek düzeyde tutarak konusuyordu.

'' Eğitimde sadece kürtlere imkan tanıyacağız. Siz Türkler önümüzde diz çökeceksiniz.''

Herkes benim kadar sabırlı değildi.

Komşu masalardan karşı koymalar başladı.

'' Otur lan yerine.Allahın cahil Arapkirlisi. Bulmuş da bunuyorsun. Sen bu kafayla askerlğini de yakarsın.''

Arkadaşın kulağı tıkalıydı bu sözlere...

'' Siz Arapkirliyi hor göremezsiniz. Bu memlekette biz söz sahibi olacağız...''

....................

'' Hayrullah, sen bugün bizle Konak'a gelmiyorsun demek.

Sakinleşmişti biraz. Sesi hala çatal çatal, kırcımış olsa da.

'' Kışlada kalıp kitap okuyacağım, sonra belgesel film izleyeceğim.''

'' Pekala...Saat 20'de hava serinleyince, Konak’a  gel arabanla; bizi al.''

Gülümsedim.

'' Emrin olur !..''

Anladı alay ettiğimi. Yüzü karardı...Süklüm püklüm yürüdü gitti.

                                                       ........................................................... ……………………………………………..1975 Ekim.