Hikâye buya, bir gün;“Fil yol güzergâhında yuvası bulunan, tarla kuşunun yuvasını bozar. Yuvası bozulan Tarla Kuşu üzülür, File: “Neden yaptın? Biraz öteden gitsen olmaz mı?” der. Fil kibirli bir eda ile omuz silkeler ve olayı hafife alır.  

Fakat kuşun yalnız başına yapabileceği bir şey yoktur. Ne de olsa fil kocamandır. Tarla kuşunun büyüklüğü de malum.. 

Olayın peşini bırakmak istemeyen, Tarla kuşu Kuşlar Birliğine başvurur ve olayı anlatır, yardım ister. Kuşlar Birliği: ‘Fil çok büyük, bizim yapabileceğimiz bir şey yok’ der ve tarla kuşunu nazikçe savuşturur.  

-Düşündüm de değerli okuyucularım! Değişen hiçbir şey yok. Bu günde BM (Birleşmiş Milletler) büyük ve güçlü devletler karşısında sus-pus olurken, zayıf ve güçsüz devletler karşısında aslan kesilmiyor mu? BM bunu yaparken, devletler kendi içinde, kurum ve kişilere ayrıcalıklı davranmıyor mu? Bırakın devletleri, şehirlerdeki kurumlar, idareciler bunu yapmıyorlar mı? Neyse hikâyemizi anlatmaya devam edelim;- 

Tarla kuşu işin peşini bırakmaz. Kendisine yardımcı olacak birilerini arar. Deyim yerindeyse yardım istemediği kimse kalmaz, nihayet aradığı yardımı Karga ve Kurbağadan bulur. Yardımsever bu iki dosta başından geçenleri detaylı bir şekilde anlatır. Kuşun çaresizliğini gören karga ve kurbağa: ‘Biz sana yardım ederiz derler. Tarla kuşu, kurbağa ve karga müştereken bir plan yaparlar. Plana göre; karga filin gözünü oyacak, kurbağa ise uçurum kenarında yüksek bir kayanın üzerine oturacaktır. Tarla kuşu direktifleri verdiğinde karga filin kafasına çıkıp filin gözlerini oyacak. Fil görmez olunca sağ sola yalpalamaya başlayacak. Bu arada devreye kurbağa girecek.  İkinci bir emir üzerine, uçurumun kenarındaki kayanın üzerinde hazır bulunan kurbağa varaklamaya başlayacak. Susamış olan Fil kurbağanın varaklamasıyla ‘kurbağa varsa suda vardır’ hissiyatı ile sesin geldiği yöne doğru ilerleyecek. Böylece fil uçurumu göremeyip aşağıya yuvarlanacak.” (Beydaba) 

Plan tam istenildiği şekilde uygulanır. Böylece kendinden küçükleri ezmeye çalışan, cüssesine ve gücüne güvenerek herkese zulmeden, haksızlık yapan Fil ortadan kaldırılır.  

Kıymetli okurlarım düşünüyorum da, eğer insanlar neme lazımcı bir anlayışla değil de, toplumsal duyarlılık içinde hareket etse, öyle tahmin ediyorum ki cemiyette birçok husus daha rahat halledilir.  

Birine bir kötülük veya haksızlık yapıldığında diğerlerinin seyirci kaldığı bir yerde zulüm devam eder 

Oysa bugün ona yapılan ertesi gün bana yapılır diyerek sorumlu davranılsa, birliktelik olunsa, haksız olan haksızlığına devam edemeyecektir. Aksi takdirde adaletsizlik sürüp gider.  

Yıllar önce Ahmet Taşgetiren bir makalesinde şöyle bir hikâye anlatmıştı: 

Özetleyerek anlatayım. Bir kurt otlamakta olan inek sürüsüne yaklaşır. Fakat birlikte olduklarından bir şey yapamaz. Ayrılmalarını bekler, olmaz. Ayırmak ister, beceremez. Nihayet bir yolunu bulup çobana:  

“Çok güzel ineklerin var, yalınız şu ala inek dikkat çekiyor, eğer onu ayırırsan sürü daha güzel gözükecek, o biraz görüntüyü bozuyor.” der. Çoban da bunu yapar. Kurt da onu kemal-i afiyetle yer. Derken sarı, ardından kara bütün inekleri tek tek yer… 

Çoban en sonunda:  

“Ben ala ineği sürüden ayırdığımda zaten kaybetmiştim.” Der. Der demesine ama birliği bozunca nelerin olabileceğini büyük bir zayiattan sonra anlar. 

İki lafından biri birlik beraberlik olan kişilere duyurulur...