1958'de Nevşehir Muhtelif Gayeli Ortaokul'da ingilizce öğretmeni yok denilerek o yıl kaydolan tüm öğrenciler yabancı dil olarak fransızcayı seçmek zorunda bırakıldılar.

Ortaokul, lise ve üniversite...Fransızcayı öğrenmeğe çalışarak geçti yıllarımız. Nevşehir'desiniz; Sain Benoit ya da Galatasaray Lisesi yok ki. Hevesli olsanız da ne yaparsınız? İzzet Hamit Ün, Camille Bercaeaux ve Hamit Dereli üçlüsünün yazdığı, sanki Fransa'da lise öğrencileri için hazırlanmış gibi ağır ders kitaplarını izlerseniz...Ne yapar, ne edersiniz ?

Arkadaşım Eyüp Kaakaya'nın yönlendirmesiyle 1966'da İngilizceye başladık.
Amerikan Kültür Merkezi...
İngiliz Kültür Merkezi...

Kütüphaneleri varsıl. Öğrenci harçlığımızla kurslara kaydolup ingilizcemizi ilerletmeğe çalışıyoruz. Umutluyuz; geleceğe güvenle bakıyoruz.

Hele bir bitirelim fakültemizi Fullbright bursu alıp ABD'ye gitme düşleri kuruyoruz.

Devir plak devri. Gazetelerin verdiği kuponlarla ingilizce öğretim metodları alıyoruz. Fakat gramofon yol; alamayacağımız denli pahalı. Bir kasetçiye gidip tanesi bir liradan plakları kasete aktarıyoruz. Eyüp'ün de benim de Philipz kasetçalarımız var.

Hevesliyiz. Linguaphone English kasetlerini cümle cümle dinliyor, öğreniyoruz. Eyüp ile her yerde
ingilizce konuşmağa çalışıyorum. Bizi dinleyenler gülüyor. Hoşlandıkları için değil, kendilerinde o sabır, o istek olmadığından kıskandıkları için.

Yaz dinlencelerinde turistlere rehberlik yaparak pratiğimi ilerletiyorum.

Öğrendiğim ingilizce ile ABD'ye gidemedim ama MTA Enstitüsü'nün açtığı sınzvı birincilikle kazandım.
Öğrendiğim ingilizce ile Eğitim Enstitüsü öğretmenliği sınavlarında da çizelgelere adımı ilk sırada yazdırdım.
Öğretmenlik yıllarımda da ingilizce dersleri verdim. Öğretmek katmerli öğrenmek demek. İngilizceyi öğretirken kendim de öğreniyordum. Kazançlıydım.

İnsan yararlı olduğuna inanırsa mutlu oluyor.

1972 sonlarında Umut doğdu. Daha bir yaşında iken Amerikan National Geographic dergisine abone olmuştum. Umut, gelen dergiyi zarftan benden önce açar, renkli resimleri seyreder, resimaltı yazılarını kendisine anlatmamı isterdi.
Umut, daha ilkokula gitmeden önce ingilizce diyalog kuruyoedu benle.
1976 Ekimde Mutlu doğdu. İlkokula Elazığ'da başladı, Diyarbakır'da bitirdi. Anadolu Lisesi'ne girdi. Okulu ziyaret ettim. İngilizce öğretmeni, Mutlu'nun dikkatinin zayıf olduğunu, ingilizceye karşı ilgisinin az olduğunu söyleyince pek üzüldüm.

Hemen o akşam çalışmağa başladık. Zorlanıyordu Mutlu. Ağabeyi daha rahattı.
'' Babacığım bitsin artık. Uykum geldii.''

'' Hayır, bu bölüm bitmeden yatamazsın. Bu sorulara yanıt ver de öyle uyu. Hadi bakalım! ''
'' .....................''

Böyle böyle ingilizceyi ev dersleriyle geliştirdi Mutlu. Aylarca sürdü akşam kursları. Umut da yararlanıyordu açıklamalardan. Hiç olmazsa yinelemiş oluyordu. Arkadaşlarından daha ileri düzeye ulaştı Mutlu . Sınavlarda iyi notlar aldı.Sınıflarını hiç yıl yitirmeden geçti.

En güzel armağanı eşim verdi: '' Babasıı, bugün arkadaşlar anlattı. Çocuklarına ingilizce dersi verecek hoca aramışlar. Öyle yüksek ücretler istenmiş ki, vazgeçmişler. Sen Mutlu'ya ne güzel dersler verdin. Arkadaşlar yana yakıla anlatırken sizi düşündüm, mutlu oldum. Binlerce lirayı ailecek kurtarmış gibi olduk.''
Bundan daha güzel bir armağan olabilir mi?

İnsan daha başka ne ister ki !

İngilizce bilmenin, çocuğuna öğretmenin ekonomik karşılığı bu idi işte.
                                                      .............................. Diyarbakır. 4 Aralık 2017