KARİZMATİK LİDERLERİ KRİZLER BELİRLER
"Cesaret, cesaret, cesaret. Bu dünyada yetenekli bir çok kişi, küçük bir cesaret sahibi olmadıkları için silinip gitmişlerdir "
- Sydned Simith- 
 
       Yazar ve psikiyatri uzmanı Erol Göka’nın ‘Türklerde Liderlik ve Fanatizm’ isimli bir kitabı bulunuyor. Bu kitapta ‘kriz’ ve ‘karizmatik liderlik’ konusunu işlemiş. Yazar bu iki kavram arasında öyle bir bağ kuruyor ki, et ile tırnak gibi yapışık hale getiriyor. Sadece ‘kriz’ dönemlerinin ‘karizmatik liderlik’ şansı verebildiğini iddia ediyor. Tabi ki, burada anlattığı ‘kriz’, siyasal, sosyal, ekonomik ağırlıklı krizlerdir. Karizma ise liderlerin krizleri aşabilme başarısı olarak verilmiş. Yoksa, halk arasında kullanılan şekli ile şıklık, gösteriş, konuşmasıyla, yürüyüşü, duruşuyla etkileyici olanı değildir. Tabi ki, karizmatik liderlerde bunların da bulunması artı değer katabilir.
 
     Kitabın anlattığına dönecek olursak; babadan oğula aktarılan liderlik ile seçilmiş veya atanmış liderden başka; hazırda bekleyen karizmatik liderlik bulunmuyor. Ne anlama geliyor bu? Diyor ki, mevcut şartlar karizmatik liderliği doğurur veya doğurmaz. Bir bakıma, belirgin kriz şartları oluşmuş ise karizmatik lider olma şansı da doğar, diyor. Hatta, biraz daha ileri gidip, mevcut şartlar karizmatik liderlik şansını yaratsa bile karizmatik liderlik garantisi her zaman vermiyor. Mesela, Adolf Hitler’e karizmatik liderlik şansı doğuyor, fakat Almanya’yı daha kötü duruma sürüklediği için bu şansını devam ettiremiyor.
     Peki karizmatik lider ile izleyicileri arasında nasıl bir bağ bulunuyor? Yazara göre: “Krizler, liderleri yok edebilir, mevcut olanı karizmatik yapabilir veya yeni liderler çıkarabilir. Kriz zamanlarında insanlar adeta çocukça tepki verirler. Eğer lideri izleyenler, krizleri aşma başarısında lidere karizmatik yakıştırmayı uygun buluyorsa, lidere yapışırcasına bağlanırlar. Böyle durumlarda, karizmatik liderin süper bir kişi olduğuna ya da istisnai bir güce sahip olduğuna inanırlar. Lider ile izleyicileri arasında akılcı olmayan bir bağ bulunur… Kaosa yatkın durumlarda, toplumların lidere bağımlılığı ve kurtarıcı, karizmatik lider arayışı artar. Bu yüzden bu tip toplumlar, arzu ve ihtiyaçlarını temsil eden başarılı bireyleri her zaman öne çıkarır…”
     Peki her toplumun her zaman bir karizmatik lidere ihtiyacı olur mu? Bunu da şu şekilde açıklamış yazar: “Sistemleri oturmuş, gelişimini tamamlamış, herhangi bir kriz yaşama ihtimali olmayan, işlerin yolunda gittiği toplumlarda karizmatik lidere fazla ihtiyaç bulunmaz.”  Mesela Japonya, ABD ve AB ülkeleri gibi ülkelerde karizmatik lider arayışına gerek duyulmayışını buna bağlıyor.
 
     Diyor ki, “Gelişmiş Batı toplumlarında, karizmatik olmaya gerek yoktur. Kısacası iyi işleyen bir ortamda yöneticilik özellikleri ile donanımlı bir liderin olması başarı için yeterlidir. Liderin ayrıca karizmatik olması gerekmiyor. Hatta liderin karizmatik niteliklere sahip olmasını, eğer toplum onaylamıyor ise ters bile tepebilir. Liderin karizmasını öne çıkarmak için çaba göstermesi böyle toplumlarda alay konusu da olabilir. Bu gibi yerlerde, karizmatik liderlere değil, işini iyi yapan kimselere ihtiyacı vardır…”
 
     Buraya kadar olanlardan anlaşıldığına göre, karizmatik liderlikler kriz ve kaos durumlarında ortaya çıkabiliyor. İkincisi işlerin şıkır şıkır yürüdüğü toplumlarda karizmatik liderlere ihtiyaç hissedilmiyor.  Üçüncüsü de karizmatik liderlik bir unvan çeşidi değil, o ünvanı toplumun kendisi veriyor.