Hisar Dergisi (*)...
İlk sayılarında çizgisi belirsiz...Dergi yayını olarak şiir kitapları da çıkarılmış. Örneğin Cahit Külebi'nin bazı şiirleri Süt (1965) adıyla bu diziden çıkmış.
Giderek yalnız sağcı, dinci, tutucu şair ve yazarların yazısına yer vermeğe başladı Hisar.
DTCF öğrencisi iken gittiğim hemen tüm kütüphanelere gönderiliyordu Dergi. Demek ki, Eğitim Bakanlığı sürdürümcü olarak bu yayını yaşatıyordu. Türkçe- Edebiyat öğretmenlerinin yeğlediği bir dergi olduğunu sanmıyorum.
1970-71 Ders yılında Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak Eğitim Bakanlığı'na geçince Hisar'ı daha düzenli izlemeğe başladım.
Ressam Agop Arad'ın sanatçı portrelerine hayran kalıyordum. Daha başka sanatçılar da çizimlerini bu dergide yayımlatıyorlardı.
Atatürkçü , sosyal demokrat kesimin Varlık'ının karşısında Hisar ortaya çıkmıştı.
Bir Ankara yolculuğuna hazırlanırken yıllardır çizdiğim, dosyalar dolusu Nevşehir-Ürgüp çizimlerinden en uygun olanları seçip çantama koydum.
Ankara'da, Dergi'nin yayımlandığı adrese ulaştım.
Bir hademe açtı kapıyı. Resimlerinden tanıyordum Mehmet Çınarlı'yı (**) . Onların dışında , başka kimse yoktu. Mülkiyeli  olduğunu bildiğim, Sayıştay üyesi  Çınarlı aynı zamanda tutucu kesimin şiirlerini pek sevdiği bir şair idi. Ürünlerini Hisar'da yayımlıyordu. Tad alarak okuduğumu söyleyemem onları.
Çınarlı son derece donuk, suskun, sevimsiz bir tavırla karşıladı beni. Konuşurken kullandığım sözcüklerden anlamış olmalı ki kim olduğumu,  giderek suratı asıldı.
Biraz sonra kapı çalındı. Gelen Nüzhet Erman (***) idi. Nevşehir'de valilik de yapmış bir şairdi. O da şiirlerini Hisar'da yayımlatıyordu. Kendimi tanıttım. Gülümsedi. Emekli olmuş.
Çantamdan dosyayı çıkardım. Çizdiğim Göreme, Avanos, Çavuşin, Ürgüp görünümlerini Çınarlı'ya tek tek açıkladım. Bunların Hisar'da yayımlanmasını arzu ettiğimi söyledim. Çınarlı mutlu olmuştu.
'' Aman efendim, bunlar birer sanat eseri...Bu kadar güzel olur. Fotograftan üstün. Elinize sağlık hocam. Dergimizde hepsini tek tek yayımlayacağız.''
Nüzhet Erman daha çok ilgilendi. Tek tek baktı, sorular sordu. Çizimlerimi beğenmişti. Bu konuda eğitim alıp almadığımı sordu.
'' Çavuşin'deki bu tesis benim Valiliğim döneminde yapılmıştı. Nasıl,  gayesine uygun kullanılıyor mu acaba ?''
Dergi Yazıevine gelmeden önce nitelikli bir yerde fotokopyalarını almayı ihmal etmiştim. Şimdi bunları verirsem, yiter gider. Kim arar, kim sorar? Kim değerini bilir ? Tedirgin olmuştum.
Emekli Vali Erman , işi olduğunu söyleyerek çıkıp gitti.
Çınarlı'ya dedim ki : '' Efendim, bu çizimler elimde tek örnek. İlerde bir çizgili Kapadokya Albümü kitabı hazırlamayı planlıyorum. Lutfen, bunların fotokopyalarını alırsanız, makinanız vardır sanırım, orijinalleri bende kalsın.''
Birden vahşileşti Sayın Bay Çınarlı...
Muhafazakar kesimin kibarlığını öğe öğe bitiremediği o yüksek yargı adamının  yüzünde birden bir tiksinti ifadesi ortaya çıktı. Bana öfkeyle, nefretle baktı. Çizimlerimi kaba el kol hareketleriyle, buruştura buruştura topladı. Savurdu onları bana doğru.
'' Al eserlerini, al git. Hiç biri işimize yaramaz zaten.''
On dakika önce ''sanat eseri'' diye göklere çıkardığı çizimlerim birden değer yitirmişti.
'' Efendim,'' dedim saygıyla,'' Ben herbir çizim için bir iki saat emek veriyorum, doğada çiziyorum, evde üzerinde yeniden çalışıyorum, elbet orijinallerinin bende kalması gerekir.''
'' İstemiyoruuuum, al git, al giiiit ! '' diye bağırmağa başladı.Yüzü kanlı, apal...
Karşımda önemli bir yargı kuruluşunda mevki sahibi bir hukukçu, büyük bir şair (!) vardı. Tartışacak değildim ya, gülümsedim. Alıp çantama koydum çizimleri, Yazıevinden çıktım.
İkindi sonrası Ankara'nın serinleyen sokağında yürürken alıp alıp veriyordum.
'' Sen adam olmazsın bre Göreli. Sende adam olmak için gerekli cevher yok. Hadi çizdin diyelim. Çok da fazla önemseme ürünlerini. Fotografın, renkli resimlerin bu denli geliştiği bir dünyada senin çizgilerin Hisar Dergisi sayılarında yayımlansa ne oluuur, yayımlanmasa ne olur ! Kim ayırdına varacak ! Bakanlık'ta bir yetkili, tut ki, gördü bir çizimini Hisar’da, seni taltif mi edecek, ikramiye mi verecek. Aklını başına topla oğlum. İşine gücüne bak bre oğlum.''
Aldım verdim; verdim aldım. Giderek rahatladım. Bir büfeden aldığım Beypazarı Maden Suyu'nu içince keyfim yerine geldi. Kitap satış yerlerini gezip dolaşmağa başladım.
17-23 yaş aralığında yıllarımın geçtiği Ankara'yı özlemiştim.
İçinde çizimlerimin olduğu çantamı sevgiyle taşıdım. Mutluydum.
 
               .................................................................................................... Ürgüp. 1 Haziran 1982
 
 
* Hisar : Ankara’da yayımlanan aylık yazın, düşün dergisi. 16 Mart 1950’de ilk sayısı çıktı. Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Munis Faik Ozansoy, Gültekin Samanoğlu, İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer il dönem yazar ve şairleridir. 1957 Ocak 75.sayısıyla yayını kesintiye uğradı. Uzun bir aradan sonra 1 Ocak 1964’te yeniden yayına başladı. Bu dönemde Feyzi Halıcı, Ümit Yaşar Oğuzcan, Bekir Sıtkı Erdoğan, Faruk Kadri Timurtaş, Nüzhet Erman, Yahya Benekay, Yavuz Bülent Bakiler, Sedat Ümran, İbrahim Minnetoğlu, Tarık Buğra yazı ve şiirleriyle yer aldılar. 1980 Aralık’ta çıkan 277. sayı ile Hisar Dergisinin yayımı sona erdi.
* Mehmet Çınarlı. 1925 Ermenek. SBF çıkışlı. Önce Maliye Bakanlığı'nda görev yaptı. Çınaraltı ve Doğu gibi dergilerde şiirlerini yayımladı. Sonbahar Duyguları ( Üniversitelerarası bir şiir yarışmasında birincilik kazandı ) adlı şiiriyle tanındı. 1950'de iki şair arkadaşıyla birlikte Hisar Dergisi'ni kurdu.  Şiir kitapları : Güneş Rengi Kadehlerle, Gerçek Hayali Aştı, Bir Yeni Dünya Kurmuşum (Türkiye Milli Kültür Vakfı Şiir Armağanı'nı kazandı ). Makale ve denemelerinin toplandığı  kitabı : Halkımız ve Sanatımız.
** Nüzhet Erman. 1926 İstanbul. Ankara’da SBF ve Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Denizli, Güney İlçesi kaymakamlığı ilk mülki görevidir. Nevşehir, Antalya, Rize ve Muğla’da valilik yaptı. İlk şiir kitabı Yeşil (1945)dir. A Benim Canım Efendim, Anadolu, Hem Hürriyet Hem Ekmek diger eserleridir.