Bakkal Mecit'e rastladım yolda. Canı sıkkın görünüyordu. Ben sormadan anlatmağa başladı: '' Gece yağmur sepelediydi  ya. Sabaha karşıydı, Avanos'a gidiyordum. Meğer yolda gizli buzlanma olmuş. Derbent'te araba kaydı, kayalara çarptı. Haşat...Şimdi düşünüp duruyorum, yenisini alsam daha kazançlı çıkarım. Onarım dünyanın parası. Bize bir şey olmadı ama bir yıllık gelirim bir anda uçtu gitti. Bereket yanımdaki turist kız hemen o gün İstanbul'a uçtu da, olay dallanıp budaklanmadı...''
Bir sat sonra Ürgüp'ün küçük sanayi sitesinden geçiyordum. Ürgüp'ün kendi ne ki, sanayisi nasıl olsun. Küçük iş yapan onarımcılar...Ortaokulda öğrencimdi Resul. Şimdi kaportacı. Keyifli görünüyordu. İçeri çağırdı, sobanın üstünde çaydanlık, demlik...Çay ikram etti. Anlattı: ''Havalar soğudu. Yollar buz tutmağa başladı. Bize de iş çıktı. Devrilen, takla atan...Eskiden yaz aylarında gurbetçiler gelirdi. Onlardan iyi para kazanırdık. Artık kaza mı yapmıyorlar, nedir, gelmez oldular. Mark ya da Avro olarak bizimkilere göre daha yüksek para öderlerdi...''
..................
Öğretmen Kerim, yüksek sesle sızlanıyordu : '' Yaka yaka memlekette orman bırakmadılar. Bizim evde üç odada üç soba yanar. Anam babam bizde. Köyden emmioğlu da ortaokulda öğrenci, o da bizde kalıyor. Dün odun aldım, arabanın arka yüklüğüne koyup getirdim. Mübarek mücevher gibi.Dünyanın parası. Dede mirası bağda kurumuş zerdali ağaçları var. Gidip kestirmek istedim. Motorlu testeresi, taşınması...Hesapladım, buradan satın almak daha karlı...Amma aylık değil, yıllık bütçe sarsılmış durumda...Daha ayın kaçı, para bitti .''
Oduncu Mahmut ellerini oğuşturuyordu. Pek memnundu halinden. '' Allaha şükür, işimiz iyi. Havalar soğudukça daha iyi olacak. Hele bir kar yağsın, bizim oğlana İstanbul'da şöyle iyisinden bir ev alacağız. Söz vermişiz, tutmak lazım...Fakat, doğal gaz bize darbe vuruyor. Gaz yakan evlerin sayısı arttıkça müşterimiz azalıyor...Yine de sağlık olsun diyoruz. İşimiz iyi...''
......................
Çanakçı Abidin, yanalağa bıraktığı testi, küp, küpcük, tandır için endişeli...Gözü bulutlarda. Bir yağmur düşse tüm emekleri boşa gidecek...Bağı bahçeyi de ihmal ettiler. Varsa yoksa çamura  dayalı üretim. İşlik kaç kişiye ekmek yediriyor...Yeter ki, yağış olmasın...
Bostancı Kazım'ın da gözü gökyüzünde. Yatmadan önce bulutları gözetliyor, sabah kalkınca yine bulutları gözlüyor. Eskiden kuyular suyla dolardı. O denli çok kuyu açıldı ki, yeraltı suları çekildi gitti derinlere. Gelir az; tüketim çok...Kışın kar yağmadı, ilkbaharda yağış olmadı. Bahçede çeşit çeşit sebze...Sulanmayınca ürün vermez toprak...Kazım güneşe kızgın, yağmuru özlüyor, bulutların yağış yüklenmesini gözlüyor...
…………………………                                                                                                               Ürgüp. Ağustos 2016