AŞERE-İ TAKRİB

Rahmetli Erbakan Hoca: “Hayra motor, şerre fren olun” derdi. Ne güzel bir sözdür. İyi söz ve iş, kimden gelirse gelsin iyi; kötü söz ve iş kimden gelirse gelsin kötüdür. Yirmi yedi yıldır şehrimizde hizmet ediyorum. Bu kadar süre içinde, başta din hizmetleri olmak üzere bir sürü faaliyetlerde bulunmaya çalıştım/çalışıyorum.

Bilindiği gibi Din hizmetleri, örgün ve yaygın olmak üzere iki şekilde yürütülmektedir. Bu da kurum ve kuruluşlarla yürütülür. Dinî konularda bilerek ve kasten hiç kimse hata ve yanlış yapamaz, yapmamıştır da. En azından ben böyle düşünüyorum.
Din hizmeti dendiğinde ilk akla gelen de, şehirlerde müftülük, ülkede ise Diyanettir. 
Ben de Nevşehir’de son sekiz müftümüzle iyi ilişkiler kurmaya, yaptıkları hizmetlerinde imkânım nispetinde katkıda bulunmaya çalıştım. Bu katkı bazen fikren, bazen de fizikken olmuştur. (İsmail Kırımlı, Yahya Kaplan, Ali Rıza Kırboğa, Cüneyt Gavşut, Yaşar Yaprak, Ramazan Çörtül, Dr. Süleyman Aktaş ve Yakup Öztürk) Her müftümüzün kendine has özellik ve güzellikleri vardı. Her şeyden evvel hepside iyi niyetle güzel hizmetler yapmaya çalıştılar/çalışıyor. Hizmet eden herkesten Allah razı olsun.  Nitekim herkes yaptıklarının karşılığını burada veya ahrette bir şekilde görecektir.
Niyetim isimlerini yazdığım ve yazmadığım Müftülerimizi birbiriyle mukayese etmek değil. Çünkü herkes kendine göre iyi olduğuna inandığı hizmetlerini yaptı. Sizlere bir önceki Müftümüz,  Dr. Süleyman Aktaş’ın Nevşehir’imizde ortaya koyduğu hizmetlerden, özellikle de ‘aşere-i takrib’ kursundan bahsetmek istiyorum.
Ondan önce kısaca diğer yaptıklarını sıralayayım. Kılık kıyafet konusunda personelin derli toplu ve temiz olmalarını, giydikleri sarık ve cübbenin de temiz ve askıya takılı olarak dolaba konmasını istedi. Fiziki bu hassasiyetinin yanı sıra, imamlarımızın namazdan 15-20 dk. Önce Camiye gelerek, Kuran veya İlmihal okumalarını sağladı. Ardından bütün din görevlilerini, hafızlığı iyi olan hocalarımızdan oluşturduğu bir komisyon vasıtasıyla Kuran okuyuşlarını dinledi. Dinledikleri Hocaları elektronik ortamda kayda aldı. Kayda alınan hocalarımız, gene oluşturduğu bir komisyon maharetiyle sistematiğe koyduktan sonra Türkiye’nin en iyi Kuran okuyan Hocalarından Hafız Davut Kaya kanalıyla, hangi Hoca’nın Kuran’ının düzgün, hangisinin eksik olduğunu ortaya koydu. Bu çok güzel bir hizmetti. Bilahare bütün din görevlisi arkadaşları, İlmihal bilgilerinden imtihan etti. Onun sonucunu da, aldıkları notu da belirleyip duyurusunu yaptı. Bu iş, beraber hizmet edecekleri personeli bilmesi açısından son derece önemliydi. 
Bu fevkalade güzel hizmetlerinin yanında bir etkinlik daha ortaya koydu ki bu çok daha önemlidir. Asıl sizlere bahsetmek istediğim de bu;  “Aşere-i takrib” kursu. Bu kursun açılması için çok çalıştı. Sonun da başardı. (Arka planını birçok Nevşehirlinin yeterince idrak edemediği bu kurs nedir? Biraz bilgi vermek istiyorum.)
Önce bu kursta kimin Hocalık yapabileceğinin tespitini yaptı. Belirlediği Hoca Türkiye’nin tanıdığı meşhur İbrahim Tanrıkulu Hoca’nın talebesi, Konyalı Fatih Hocaydı. Ardından Fatih Hoca’nın tayini için hummalı bir çalışma içine girdi. Zorda olsa onu da başardı. Hatta öyle ki, ev kirasını dahi kendisinin verdireceğini söyleyerek Hoca’yı ikna edip, Nevşehir’e tayinini yaptırdı.
Artık un, şeker ve yağ var. Aşçısı da mevcut olduğuna göre, sıra geldi helva yapmaya; gelen Hoca Ordu oğlu Cami’nin yanındaki eski Kuran Kursunda hizmete başlandı. Geldiğimiz noktada, açıldığı günden beri epeyce Hoca kurs görüp mezun oldu. Şu anda kurs gören, altmış civarında hoca var. Bu durum Türkiye’yi düşündüğümüzde bir istisnadır. Kıymetini bilmeliyiz.
Kendine inanan ve güvenenleri boşa çıkartmayan Fatih Hoca, mütevazı ve kararlı bir şekilde, hem talebelerini okutuyor, hem de eksik olan kanunî mevzuatı tamamlamaya çalışıyor. Birçok görüşme ve yazışmayı bizzat takip etmeye çalıştı. Bu çalışmayı yapan Fatih Hoca’ya özellikle teşekkür ederim.
Geldiğimiz noktada, bütün mevzuatı tamamlanmış resmi bir kursumuz mevcut. Nevşehir’imize hayırlı olsun. Sebep olanlardan ve orada okuyanlardan Allah razı olsun.
Hafızlığın yapıldığı, aşere-i takribin okutulduğu bu kursa (Ordu oğlu Cami Kuran Kursu) her taraftan (Köy, belde ve şehir) hocalar gelebilecek. Tekrar ediyorum şehrimize gelen bu hizmet asla küçümsenemez. Bunun kıymeti herkesçe iyi bilinmeli ve takdir edilmelidir.
Hepimiz yanlış yapabiliriz. Süleyman Bey’de yapmış olabilir. Mesela, mümkün olsa da şunları yapmasaydı:
*Diyalog kurulması gerekenlerle, diyalog yolunu tıkamasaydı.
*Güvenilmesi ve güvenilmemesi gerekenleri iyi tespit edebilseydi.
*Personeline biraz daha mütevazı, hoşgörülü davranabilseydi.
*Yanlış ve hata yapan personelini hasım değil, affedilmesi gereken insan olarak görebilseydi.
Gümüşhane Müftüsü Sayın Dr. Süleyman Aktaş Bey’e böyle bir müesseseyi şehrimize kazandırdığı için gönülden teşekkür eder, sağlıklı, hayırlı ve uzun ömür dilerim.
Bütün bu yapılanlardan sonra, yanlış olanları söyleyip de, iyi yapılanlardan bahsetmezsek haksızlık yapmış oluruz. Bu anlayıştan hareketle bende yapılanları yazdım. Bu durumdan bahsetmenin de vefa olduğuna inanıyorum.
 Lütfen ders veren ve gören Hocalarımıza moral verip, destekleyelim. Ziyaretlerini yapıp ihtiyaçlarını görmeye çalışalım.
Biliyor musunuz?  Şehrimizde güzel işlerde oluyor.