Ramazan ayı manevi iklimin çok olduğu mübarek bir aydır. Kulluk kitabımız Kuran’ın indiği bu ay, ayrıca içinde bin aydan daha hayırlı ‘Kadir Gecesi’ni de barındırmaktadır.Efendimizin belirttiğine göre; “Şeytanın zincire vurulup, cehennem kapılarının kapanıp; cennet kapılarının ise ardına kadar açıldığı” hayırlı bir aydır. Akıllı müminlerin bolca istifade edebileceği Ramazan ayı münasebetiyle şehirlerin manevi şahıslarının veya onların metfun bulundukları mekânlarda bu ayda bolca ziyaret edilmektedir.
Hemen her şehrin ölmüş veya yaşayan manevi bir dinamiği, onun etrafında oluşan bir canlılık vardır.Şehirlerin merkezi de genellikle orasıdır. Ankara'nın ki de hiç şüphesiz Hacı Bayram Veli'dir. Zaman zaman şehrin merkezi farklı yerlere kaydırılmak istense deHacı Bayram’ın cazibesini asla kaybedemiyorlar/edemezler de. Adına yapılan cami vefatından sonra da türbesinin burada bulunması oraya ayrı bir manevi atmosfer katmaktadır. İstisnasız Ankara’nın en çok ziyaret edilen mekânıdır.
Ramazan/Oruç’un ilk haftası olması münasebetiyle bugün oradaydım. Ankara'nın hatta Türkiye'nin rengini orada görmek mümkündür.Ankara’nın olduğu kadar Türkiye’nin de hemen her tarafından insanlar akın akın ziyarete gelmektedir. Orada Ramazanın maneviyatını, orucun dinginliğini müşahede etmek mümkün olduğu gibi Allah için tutulan orucun, kıldıkları namaz ve niyazıyla da zenginleştirmek isteyen Müminler Hacı Bayram’ı mesken edinmektedirler.
Bir hususa daha işaret etmeliyim. Gecikmiş hatta çok gecikmiş de olsa Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığı, Hacı Bayram civarındaki eski ve metruk binaları otantik manada çok güzel tadilat ve tamirat yaptırmaktadır. Kendilerine teşekkür ederim. Yapılan binalar da muhtelif kurum ve kuruluşlara kiraya verilmiş.
Gelmişken burada ki bazı kurum ve kuruluşları da görmek istedim. Akmedrese, İlim Kültür Vakfı, TÜRGEV ve Rahmetli Emin Acar Hocanın dergâhı...Bir müddet selam kelam ettik. Hepsinin ortak telaşı iftarda yapacakları yemek ve çağıracakları davetliler. Daha fazla onları meşgul etmeden ayrıldım.
EMİN HOCA; Hacı Bayram bir yerde Emin Acar Hocayla da anılır olmuştu. Tıp Dr. Olan Emin Acar mütevazı yazıhanesinde mütevazı haliyle insanların sıkça ziyaret ettikleri önemli bir insandı.Ankara’ya geldiğim günden beri de sıkça ziyaret etmeye çalıştım. Allah’tan rahmet diliyorum.
Her ziyaretine gittiğimde cıvıl cıvıl olan dergâh, Ramazan ayının da sakinliğinden olacak ki,bu gün oldukça durağan bir vaziyetteydi.


Emin hocanın oturduğu koltuk ve masası!..
Oturduğu yere göre sağında mütemadiyen Arabistan TV den Kuran okunurken, sol tarafındaki bir CD çalardan devamlı ezan okunurdu. Gelen herkese dergâhta pişen çorba, süt veya günün durumuna göre bir başka şey ikram edilir. Sehpaların üzerindeki tencerelerde ise doğranmış ekmek hiç eksik olmazdı. Oturduğu yerin hemen sağında (resimde de kısmen gözüktüğü gibi) muhtelif öğütlerden oluşan fotokopi çekilmiş A4 kâğıtlar var. İsteyen alabildiği gibi kendisinin de verdiği olurdu. Yoğun olarak sohbet etmezdi. Mükâleme türünden muhabbet yapardı. Bir müddet durduktan sonra okunan bir takım surelerden sonra yaptığı veya yaptırdığı duanın ardından kısmı dağılmalar olurdu. Oturmak isteyen oturmaya devam ederdi.
Şimdiki durum ise; bu gün (11.06.2016)Hocayı ziyarete gittiğimde onu makamında görememenin burukluğunu yaşadım. Ölümü kabul edip, ahirete inanan biri olarak insan bir tuhaf oluyor… Her neyse… Ben buranın ‘kıtmiriyim’ diyenlerden ve hocanın hizmetinde bulunan bir dosta Emin Hoca’dan sonra dergâhın durumunu sordum. “Hocanın sağlığında yaptığı benzeri durumuNedim Bey sürdürmeye çalışıyor” dedi. İnşallah her şey güzel olur…
Yeri gelmişken yaşadığım bir de hatıramı anlatayım; yaptığım ziyaret ve edindiğim intibaımı kaleme almıştım. Gene bir ziyaretimin ardından; ‘Hocam, hakkınızda yazdığım makalemi size veriyim. Okuduktan sonra ilave veya çıkartmamı istediğiniz bir husus varsa gereğini yapayım.’dedim. Dedim demesine ama o sakin ve sessiz Emin Hoca seri şekilde yazıyı aldı ve;“Hayır yavrum yazmayın.” dedi. Çok iyi niyetle; ‘Hocam insanlar sizi tanısınlar istedim, kötü bir niyetim yok.’ dedim ama o bunu uygun bulmadı. “Allah tanısın/bilsin yeter” dedi.
Buraya kadar her şey normal. Asıl olan bundan sonraki durum. Geldikten sonra kaleme aldığım makaleyi (daha sonra neşrederim düşüncesiyle) tüm aramama rağmen bilgisayarımda bulamadım. Kurumun bilgi işlemcisine; “…şu yazıyı bir de sen ara bulamadım…” dedim. Oda aradı ama bulamadı. Ben de o yazıyı kaybettim ve bir daha da yazmadım…
İhya ve ifa etmeye çalıştığımız Ramazan, oruç, iftar, sahur, teravih namazımız ve verdiğimiz/vereceğimiz sadakalarımız Allah nezdinde mübarek/kabul olsun.
Ahmet BELADA
[email protected]