Ahh ah.. Şu Turizm Bakanlığı beni dinleseydi, şimdiye çoktan yeme-içme ve eğlence konusunda dünyada en üst sıralarda olurduk. Ülkemizin her yöresindeki tarihi mekanlarda sunulan lezzetler için dünya sıraya girerdi!

Gülmeyin Allah aşkına! Kendimize ve elimizdeki değerlere güle güle bu hale geldik zaten! Yazıyı okuyun, fotoğraflara bakın da ne demek istediğimi anlayın.
 

Peri bacalarına nazır Museum Hotel’de Lil’a restoran, 250 senelik Kervansaray’da Muti restoran, Sacred House’da Angels & The Searchers ve Ziggy restoran. Bunlar benim bizzat gidip gördüklerim. Kim bilir daha neler vardır neler? Özel evlerde, mağaralarda muhteşem yöresel sofraların kurulduğu yerleri saymıyorum. 
 

MUSEUM HOTEL LİL’A RESTORAN

Ünlü şef Murat Bozok’un önderliğinde yenilenen menüsünde, Türkiye’nin ve Kapadokya Bölgesi’nin öne çıkan geleneksel lezzetlerine yepyeni yorumlar katarak, damaklarda unutulmaz izler bırakıyor.

Peri Bacaları'na nazır otelin ekolojik bahçesinden toplanan lezzetler ise sadece kahvaltı da değil, Lil’a’da, bölgenin ve Türk mutfağının benzersiz lezzetleri ile damaklarda unutulmaz izler bırakıyor. 
 

Otelin kahvaltısını size yazarak anlatmam mümkün değil, yaşamanız lazım. Dayanamadım bir ara gözlemenin başına geçip kendim yaptım. Akşam da tablo gibi sunulan yemekleri tattım.
 

Türkiye’nin ve Kapadokya’nın öne çıkan tatlarının sunulduğu Peri Bacaları manzaralı, muhteşem Lil’a restoran menüsünde Adaçaylı Balkabağı Çorbası, Fırında Pancar Salatası, bahçeden asma çubukları ile tütsülenmiş Küşneme, İsli Patlıcan dolgulu Mantı, Yabani Mantarlı Kapya Biberli Güveç, Asma Yaprağı ve Humus dolgulu Tavuk Sarma gibi oldukça seçkin, tadı kadar, sunumuyla da ilgi uyandıran seçenekler öne çıkıyor.
 

O ortamda böyle lezzetlerin keyfini çıkarmak bambaşka bir şey. 

MUTİ RESTORAN
 

Muhittin Ülkü’yü İstanbul’dan tanırım. İstanbul’daki mekanları, sondan başlarsak Port-Sedef Ada, Spoil/Tarlabaşı, Maçka Brasserie/ Mehmet Gürs ile beraber Mikla, Nupera-Nuteras, Downtown derken şimdi de Kapadokya’da Muti’yi açmış Muhittin Ülkü. Ama ne restoran ne restoran.. Kopenhag’daki Noma halt etmiş!

250 senelik Kervansaray'da yer alan Muti’ye bayıldım. Masaya oturup da yemekleri tatmaya başlayınca ise kendimden geçtim. Kesinlikle mesafe gözetmeksizin “hadi gidelim” deyince gidilecek bir restoran. 

“İstanbul’dan neden kaçtın?” deyince Muhittin Ülkü’nün bakışı yeterli bir cevap oldu benim için. “Neden Kapadokya?” diye sorunca da “Kapadokya hem coğrafi hem de tarihi yapısıyla görebileceğiniz en muhteşem yerlerden biri. Bölgede kaliteli otel ve turist potansiyeli olmasına rağmen yiyecek-içecek sektörü çok zayıftı. O yüzden açtım”.. 

Türk ve Osmanlı konsepti ile hazırlanan Muti Restaurant’ın mutfağında yöresel yemekler, geleneksel dokuları bozulmadan yapılan yaratıcı dokunuşlar ile hazırlanıyor. Türk ve Osmanlı mutfağının ağırlıkta olduğu restoranda, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu gibi diğer bölgelerin de belli başlı lezzetlerine yer veriliyor. 

Dekorasyondaki sadeliğin menüye de yansıdığı restoran, konukları çeşit çokluğu ile değil, kalıpların dışına çıkan yaratıcı örneklerle fethediyor. 

Kapadokya’ya has yöresel tarifler, Muti Restaurant’ın yorumuyla yeniden hayat buluyor. Yapılmayanı deneyen restoran; zeytinyağlı hamsili lahana dolması, un yerine tarhana kullanılarak hazırlanan kızarmış peynirli mantı, karanfille pişirilen dana yanak ve yanında incirli yer elması ve patates püresi gibi benzersiz tarifleri ile dikkat çekiyor.
 

Ne yedik; Lor peynirli közde patlıcan, un yerine tarhana ile yapılan peynirli mantı, pastırmalı kızarmış yeşil zeytin, mürekkep balıklı kalamarlı kızarmış mantı. Bunlar sadece başlangıçlardı. Ana yemeklerde ise Maklube, (bademli pilav, gerdan, patlıcan).
 

Biz kış günü gittiğimiz için içerideki sobalı odalarda oturduk ama avlu içimde kaldı. Kesinlikle bu fotoğrafta gördüğünüz avluda uzun süre keyif yapmak için tekrar gideceğim Muti’ye.. Tadı damağımda kaldı..

ANGEL & THE SEARCHERS

Melekler ve Araştırmacılar… Sacred House denilen muhteşem bir dekorasyonun içindeki restoran.. Büyülendim.. Ortamdan çok etkilendim.. Bu restoranları dünyaya tanıtmayan bakanlığa veryansın ettim! 
 

3 çeşit menüsü var; Anadolu Kültürleri, Ortaçağ ve İtalyan.. 
 

Gittiğimizde öğlen servisi olmadığı için lezzetlerini deneyemedim. Akşam da sevgililer günü özel menüsü vardı, bana uymaz dedim. Ama burası da içimde kalanlardan.. Bekleyin meleklerim, araştırmacınız birgün ansızın gelecek.. 

ZIGGY RESTORAN

Hikaye, 20 sene önce Nuray ve Selim Yüksel’in İstanbul’dan Anadolu’ya taşınmasıyla başlıyor. Daha sonrasında Kapadokya’ya yerleşen çift, burada Ziggy restoranı kuruyorlar. Restoranın adı da Yüksel çiftinin kanserden ölen Airedale Terrier cinsi köpekleri Ziggy’den geliyor.

Terası çok güzel ama oturdukça içimiz üşüdüğü için içeri girmek zorunda kaldık. Bir ev ortamındaki şömineli salon ise harikaydı. 
 

Çeşit çeşit nefis mezelerle keyif yaptık. Mezelerin lezzetleri gerçekten çok iyiydi. Fotoğrafta da renklerinden göreceğiniz gibi öncelikle gözümüz, sonra gönlümüz şölen yaptı.

Ana yemeğe yer kalmadı ama hamur ve pudra şekerinden yapılan Ziggy tatlıyı yemeden bizi bırakmadılar. Teşekkürler..