Dünya'nın dört bir tarafından gelen milyonlarca yerli yabancı turistleri cezbeden Kapadokya Bölgesi’nde yaklaşık 200 adet yeraltı şehri bulunmaktadır. Bunlardan gün yüzüne çıkanı ise sadece 36 adet yeraltı şehri olduğu sanılıyor. Bunlardan bazıları şunlardır: 

Keşfedilmeyen Bir Dünya Kapadokya'da ...

Orta Anadolu'nun, Kapadokya adı verilen bölgesinde nasıl ve kim tarafından yapıldığı meçhul yeraltı şehirleri vardır. Bu yeraltı şehirleri, büyüklükleri, yapım tekniğinin mükemmellikleri ve müthiş mimarileriyle gerçekten çok ilginç yapılardır. Yörede 36 adet yeraltı şehri olduğu sanılıyor. Bunlardan bazıları şunlardır:

Özkonak Yeraltı Şehri: Avanos'a 14 km. uzaklıktaki Özkonak kasabasındadır. Henüz tamamı temizlenebilmiş değildir.

Kaymaklı Yeraltı Şehri: Nevşehir'in Kaymaklı kasabasındadır. Nevşehire 20 km. uzaklıktadır. 8 katlıdır.

Derinkuyu Yeraltı Şehri: Nevşehir-Niğde karayolu üzerinde, Nevşehir'e 30 km. uzaklıkta bulunan Derinkuyu ilçesindedir. Kaymaklı yeraltı şehrinde olduğu gibi burada da büyük bir topluluğu barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekanlar vardır.

Mazı Yeraltı Şehri: Antik adı "Mataza" olan Mazı Köyü, Ürgüp'ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı yeraltı şehrinin 10 km. doğusundadır.

Özlüce Yeraltı Şehri: Eski adı "Zile" olan Özlüce Köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir-Derinkuyu karayolu üzerindeki Kaymaklı kasabasının 6 km. batısındadır.

Tatlarin Kilisesi ve Yeraltı Şehri :Acıgöl ilçesine 10 km. uzaklıktadır Tatlarin kasabasında, "Kale" olarak adlandırılan tepenin yamacında yer alır. İki nefli, iki apsisli, beşik tonozlu olan kilisenin narteksi yıkılmıştır. Oldukça iyi korunmuş olan fresklerdeki sahneler bantlarla birbirinden ayrılmıştır. Zeminde koyu gri, tasvirlerde ise mor, hardal ve kırmızı renkler kullanılmıştır.

1991 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri ise, mekânlarının büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu nedeniyle askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Yeraltı şehri oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir. Halen iki katı gezilebilen yeraltı şehrinin en önemli özelliği diğer yeraltı şehirlerinde pek bulunamayan tuvalete sahip olmasıdır.

Özet bilgilerini verdiğimiz bu yeraltı şehirlerinin özelliklerine gelince: Bu yeraltı şehirleri, çok sayıda insanı barındırabilecek ve onların çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yapılmışlardı. Yapım teknikleri ise kusursuz denebilecek kadar mükemmeldi. Koridorlardan, çeşitli büyüklükte odalardan ve salonlardan oluşan bu büyük yeraltı şehirlerinin tümü birkaç katlı, özellikle yukarıda sayılan yeraltı şehirleri tam 8 katlıydı. (Yerin altına doğru 8 kat..) Hepsinin de girişleri büyük kaya kapılarla korunuyordu.Ancak bu kapılar içeriden kolaylıkla hareket ettirilebiliyordu. Bunlar gerçekten çok büyük yapılardı. Kaymaklı yeraltı şehrinin 2 kilometrekareden daha fazla alana yayıdığı tespit edilmiştir. Kaymaklı yeraltı şehri 40 metre derinlikte 8 kattan oluşurken, Derinkuyu yeraltı şehri 55 metre derinliğe ulaşmakta ve 4,5 kilometrekare alana yayılmaktadır. Resmi kaynaklar bu yapıların Hititler zamanında yapılmaya başlandığını, Roma ve Bizans döneminde genişletildiğini söylüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ise bu yapıların, Hıristiyanlığın yayılma döneminde, saldırılardan korunmak amacıyla VI- X yüzyıllarda yapıldığını anlatıyor turistlere. Elbette, her konunun bir resmi, ya da akademik, olarak kabul edilen bir açıklaması vardır. Burada da turistlere anlatılacak bir resmi açıklama olması normaldir. Peki biz bu açıklamaya inanmak zorunda mıyız? Elbette hayır. "Develer bulanık suları da içerler!" O çağda yaşamış insanların, saldırılardan korunmak amacıyla, hem de bir avuç hıristiyan tarafından, bu dev boyutlu yeraltı şehirlerini ellerindeki ilkel aletlerle yaptıklarını iddia eden bu açıklamaya isteyen inanır. Ama biz soruyoruz: O çağda insanlar mükemmel kaleler, yüksek surlar yapabiliyorlardı. Bu yeraltı şehirlerini yapan insanlar neden bu kadar zahmetli, kendileri için adeta imkansız denilecek böyle bir işe kalkıştılar? Yerin 30-40 hatta 50 metre altından, dar tünellerden o taş ve kaya parçalarını, yer üstüne taşımak için niye bu kadar eziyete katlandılar? Çünkü 2 ila 4.5 kilometrekarelik bir yeraltı şehri yapabilmek için yüzbinlerce ton taş ve kayanın kazılıp çıkarılması gerekir. Ve bu yeraltı şehirlerinden çok sayıda olduğu düşünülürse, kalkışılan işin büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Üstelik bir başka tutarsızlık daha söz konusu. Deniyor ki, yeni yeni toparlanmaya başlayan Hıristiyanlar Roma zulmünden kaçmak için bu yeraltı şehirlerini yaptılar. Saçma! O zaman Romalıların bu yeraltı şehirlerinin dar girişlerini bir bölük askerle tutmaları , içeridekilerin açlıktan ölmeleri için yeterliydi. O hıristiyanlar , binlerce kişinin çalışmasıyla, yıllarca sürecek (çünkü o çağda ilkel kazmalardan ve küreklerden başka birşeyleri yoktu) ve sonucu böylesine hüsranla bitecek bir şeyi niye yapsınlar ki? Yeraltı şehirlerinde kiliseler, misyoner okulları ve hıristiyanlığa ait dinsel resimler, süsler vardır. Bunlara bakarak buraları onlar yapmıştır denebilir mi? Bu yeraltı şehirlerinin yüzeye yakın ve elverişli olanları bugün de yöre halkı tarafından erzak deposu vs. olarak kullanılmaktadır. Öyleyse bu yeraltı şehirlerini onlar mı yapmıştır? Yoksa hazır buldukları bir imkanı mı değerlendirmişlerdir? Hititler de bu yapıları yapmış olamaz. Hititler, çağlarında, Mısır'la birlikte en güçlü iki devletten biriydi ve Mısır'la olan savaşları daha güneyde yeralmıştır. Bu yeraltı şehirlerinin bulunduğu coğrafyada Hititleri böylesine çılgınca işlere zorlayacak bir baskı olmamıştır. Öyleyse, bu yeraltı şehirlerini Hititler de hazır bulmuşlar, çeşitli süslemeler ve ek bazı düzenlemelerle "imzalarını" atmışlardır. O yeraltı şehirlerinin kim tarafından ne için yapıldığı aslında tam olarak bilinmiyor. Haklarında çeşitli kuramlar ileri sürülüyor. Bu kuramlar içinde en uçuk gelebilecek olanı şudur: Bugün, biliyorsunuz, hava saldırılarına karşı insanlar yeraltı sığınakları yapıyorlar. Bu sığınakları kalın beton duvarlarla tahkim edipi önemli ve değerli silahlarını, araç-gereçlerini, mühimmatlarını buralarda koruma altına alıyorlar. Hatta bir çok şehirlerde, halkın korunması için de yeraltı sığınakları yapılıyor. Çünkü BİR HAVA SALDIRISINA KARŞI EN GÜVENLİ YER, YERALTIDIR. Eğer bizim bilmediğimiz, çok çok eski geçmişte, insanlar hava saldırısına uğramışlarsa, ve bizim bilmediğimiz bir kazı teknikleri varsa, Kapadokya'da ki bu muazzam yeraltı şehirleri, bu hava saldırılarından korunmak için yapılmış olamazlar mı? Çünkü bu yeraltı şehirleri çok sayıda insanı, uzun süre barındıracak şekilde yapılmıştı ve mükemmel bir havalandırma sistemine sahipti. Öyle ki, en alt katlarda dahi, bir havasızlık yaşanmıyor, sorunla karşılaşılmıyordu. Yani tünelleri kazanlar, en baştan sekiz kat olarak işi planlamışlardı. Bunu herhalde o zavallı köylüler yapmamıştı. Yeraltı şehirleri hakkında, birçok kuram var demiştik. Bunların hiçbiri yüzdeyüz doğru değildir. Ancak siz dilediğinize inanabilirsiniz..

Mazı Yeraltı Şehri...

 Ürgüp’ün 18 kilometre güneyinde yer alan Mazı Köyü’nde bulunmaktadır. Kaymaklı yeraltı şehrine ise 10 kilometre uzaklıkta, Mazı Köyü'nde bulunmaktadır. Mazı yeraltı şehri, derin bir vadide, köyün batı sırtına kurulmuştur. Dört giriş tespit edilmiştir. Asıl giriş, taşlarla örülmüş koridorla sağlanmaktadır. Yeraltı şehrinin girişinde yer alan bölüm ahırdır. Geniş alana yayılan ahırlar, diğerlerinden farksız olmakla birlikte, ahırlardan birinin içinde hayvanların su içmesi için oyulmuş olan yalak, Mazı yeraltı şehrini diğerlerinden ayıran bir özelliktir. Şehrin genel özelliği alt kat bölüm bağlantılarının kısa pasajlarla, üst kat bölüm bağlantılarının ise uzun ve dar pasajlarla sağlanmasıdır. Bu pasajların çoğu kapandığı için yeraltı şehrinin ne kadar geniş bir alana yayıldığı bilinmemektedir. Antik dönemlerdeki adı Mataza olan Mazı Yeraltı Şehri, Ürgüp’ün 18 kilometre güneyinde. Şehrin konumlandığı düzlükte Erken Roma ve Bizans Dönemi’ne ait çok sayıda kaya mezar bulunuyor. Girişleri kontrol etmek için burada da dev sürgü taşları kullanılmış. Mazı Yeraltı Şehri’nde de hemen bütün diğer yeraltı şehirlerinde olduğu gibi giriş katı hayvan ahırlarına ayrılmış. Ancak, burada diğer yeraltı şehirlerinden farklı olarak ahırın ortasında hayvanlar için yalaklar bulunuyor. Aynı bölümde bulunan bir diğer ilginç yapı grubu ise şırahaneler. Şırahanelerin tavanında, üzümlerin aşağıya doğru dökülmesini sağlayacak bacalar göze çarpıyor. Gerek hayvan ahırlarının çokluğu gerekse şırahaneler Mazı Yeraltı Şehri’nin sadece sığınma amacıyla değil ikame etmek üzere inşa edildiği fikrini akla getiriyor. Şehrin en görkemli kısımlarından birisi de ahırlardan açılan kısa koridorlar vasıtasıyla ulaşılan kilise. Kısa koridordaki iri sürgü taşı, yeraltı şehrinin giriş çıkışını kontrol altına almaktadır. İç kısımdaki küçük oda, sürgü taşının rahat bir şekilde hareket etmesi için yapılmıştır. Yeraltı yerleşiminin geniş alanlarına yayılan ahırlar, diğerlerinden farksızdır. Ahırlardan kısa bir koridor vasıtasıyla yeraltı şehrinin kilisesine ulaşılmaktadır. Bu mekanın girişi sürgü taşı ile kapatılabilmektedir. Kilise apsisi, köşeye oyulmuştur ve cephesi kabartmalarla süslüdür.

 Kapadokya bölgesin’de turistlerin gezebileceği 5. yeraltı şehri olan Mazı yeraltı şehri turizme açılıyor.

1995 yılında köylüler tarafından bulunan ancak 2013 yılında içinde çökmeler meydana geldiği için kapatılan Mazı Yeraltı şehri yeniden turistlerin ziyaretine açılıyor.

Ürgüp ilçesine bağlı Mazı köyünde bulunan yeraltı şehri, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak ve Tatlarin yeraltı şehirlerinden sonra Nevşehir Kapadokya bölgesinde turistik gezilere açılan 5. yeraltı şehri olacak.

Konuyla ilgili bir açıklama yapan Nevşehir İl Kültür ve Turizm Müdürü Vekili Cengiz Ekici yaptığı açıklamada; ” Mazı yeraltı şehrini diğer yeraltı şehirlerinden ayıran en büyük özellik içerisinde banyo olması. Diğer yeraltı şehirleri gibi savunma amaçlı yapılmış, ancak diğerlerinde olmayan banyolu bir yeraltı şehri burası.” Dedi. Ekici ayrıca yeraltı şehrine giriş ücretlerinin 8 TL olacağını ve gelirinin Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğüne aktarılacağını söyledi.