Volkanik küller genellikle iz fosilleri ve yumuşak bedenli narin canlıları iyi bir şekilde muhafaza edebilir. Aynı şekilde küller üzerinde bırakılan, Manisa-Köprübaşı yakınındaki volkanik tüflerdeki Prehistorik devirde yaşamış insanların ayak izleri gibi izler de kül tabakaları arasında korunmuş olarak günümüze kadar bozulmadan kalabilir. M.S. 79'daki Vezüv patlamasındaki 250-600°C'lık volkanik türbülanslar ise Pompeii'de olduğu gibi insan ve hayvan biçimlerini bütün olarak kaplayarak muhafaza edebilir. Ancak volkanik akıntılar söz konusu olduğunda 1000°C'lara varan sıcaklıklar hemen hemen tüm organik maddeleri kavurur ve yok eder. Bu nedenle doğrudan volkanik kayaçlar içinde korunmuş omurgalı fosillerine rastlamak çok nadir görülen bir durumdur, öyle ki dünyadaki fosillerin yalnızca %2 kadarının volkanik kayaçların içinde saklı olduğu düşünülüyor. Nevşehir, Karacaşar bölgesindeki keşif ise bu fosillere yeni bir örnek: 9,2 milyon yıl önce volkanik bir patlama sonucu ölen iki boynuzlu gergedan Ceratotherium neumayri'nin kafatası.

 

Plos One adlı dergide 21 Kasım’da yayınlanan makale, Fransız bilim insanlarının yanı sıra Maden Tetkik Arama (MTA) jeoloji bölümünden Gökhan Atıcı'nın, Hacettepe Üniversitesi jeoloji mühendisliğinden İnan Ulusoy, Erdal Şen, H. Evren Çubukçu ve Erkan Aydar'ın, MTA Doğa Tarihi Müzesi'nden Ebru Albayrak ve Neşe Oyal'ın, Paris Doğa Tarihi Müzesi'nden de Şevket Şen'in imzalarını taşıyor. Çalışma, bulunan fosilin o dönemde Doğu Akdeniz bölgesinde oldukça yaygın olan bir çift boynuzlu gergedana ait olduğunu belirtiyor. Araştırmacılara göre fosil kafatasındaki alışılmadık özellikler, hayvanın büyük ihtimalle yakınlardaki Çardak kalderasının aktivitesine bağlı volkanik bir akıntı sonucu öldüğüne işaret ediyor. Prof. Şevket Şen fosilin hikâyesini şöyle anlatıyor:

 

Bu gergedan kafası Haziran 2010’da Nevşehir yöresinde birlikte jeoloji çalışmaları yapan, Hacettepe Üniversitesi ve MTA’dan dört jeolog tarafından bulundu (Gökhan Atıcı, İnan Ulusoy, Erdal Şen ve Evren Çubukcu). Bu jeologlar Nevşehir’e bağlı Çat ilçesinin Karacaşar beldesinde tüfler içinde kemik fosillerin bulunduğunu gözlemişler. Jeologlar fosillerin, içinde bulundukları kayanın yaşı, birikme ortamı ve kayaçların oluştuğu andaki doğal çevrenin özellikleri hakkında bilgi verdiğini bilirler. Bu nedenle de fosil bulmak ve değerlendirmek jeoloji çalışmaları için önemlidir.

 

MTA ve Hacettepe’li jeologlar MTA Tabiat Tarihi Müzesi’ni bilgilendirerek bu buluntunun değerlendirilmesini dilerler. Aynı tarihte MTA Müzesi personeli ve Fransız paleontologlardan oluşan bir ekip Sungurlu yöresinde araştırmalar yapmakta idi. Alınan haber üzerine Neşe Oyal, Cengiz Öztürk, Pierre-Olivier Antoine, Maëva Orliac ve ben 2 Temmuz 2010’da Nevşehir’e gittik. Nevşehir’de jeologlarla buluşup fosillerin bulunduğu yere gittik. İlk teşhislerden sonra tüfler içinde bir gergedan kafasının ve birçok kemik parçasının dağınık halde bulunduğunu gördük. Fosillerin içinde bulunduğu tüf çekiçle kazılabilecek kadar yumuşak fakat nispeten de sert bir kayaçtır. İçinde fosil olan bu tüfler Kapadokya yöresinde birbirini üsteleyen ve bölgenin meşhur kaya yapılarını ve manzaralarını oluşturan tüf katmanlarından biridir; adına da Kavak tüfleri denir. Kapadokya yöresi yeraltı katmanlarındaki mantonun yeryüzüne yakın olduğu yerlerden biridir. 11 milyon yıldan beri, yeraltındaki sıcak kayaçlar ya patlamalı ya da akıntı şeklinde yeryüzüne çıkarak yayılırlar. Bölgedeki son volkanik aktivitenin kalıntıları Erciyes ve Hasan Dağı volkanlarıdır. Eğer volkanizma patlamalı bir volkanizma ise, bacadan çıkan malzemeler daha çok toz şeklindedir.

 

Fosilleri yerinden çıkarmak için arkadaşlar arasında iş taksimi yaptım. Pierre Olivier ve ben gergedan kafasının çıkartılması için çalıştık. Bu çalışma arazide bir gün sürdü. Gergedan kafası ve diğer fosiller daha sonra MTA Tabiat Tarihi Müzesine getirildi, bu kuruluşun laboratuvarında temizlendi, onarıldı ve sağlamlaştırıldı. İnceleme işi de yine orada yapıldı.

 

İncelemeler iki boynuzlu gergedan Ceratotherium neumayri’nin ölümünün neredeyse anlık olarak gerçekleştiğini gösteriyor. Çardak kalderasından veya benzer bir merkezden çıkan ve sıcaklığı 400°C’ın üzerinde olan sıcak küller altında kalan ve muhtemelen biraz da sürüklenerek parçalanan gergedandan bize kalan tek parça kafası. Aynı bölgede ve yine aynı tüflerin içinde at ailesinden Hipparion denilen bir cinse ait birkaç kemik ve diş de bulundu. Bütün bu örnekler üzerindeki yanık izleri ve çatlaklar, bu canlıların sıcak küller içine gömülüp aniden kavrulduğuna işaret ediyor.

 

Prof. Şen, dönemin fauna ve florasına bağlı olarak ise şunları aktarıyor:

 

Gergedanların, Türkiye ve çevresindeki ülkelerde Oligosen’den (takriben 30 milyon yıl -my- öncesinden) beri yaşadığı fosillerle kanıtlanmıştır. Özellikle geç Miyosen (11-5 my) döneminde bu yörede gergedanlar yaygın olarak yaşamışlardır. Örneğin Kaman-Keskin arasındaki 7,2 my yaşındaki Akkaşdağı fosil yatağında dört gergedan türü birlikte bulundu. Karacaşar gergedanı, Cerathotherium neumayri türüne ait. Bu türün bugün yaşayan temsilcileri Afrika’daki Kara ve Ak Gergedan türleridir. Birincisi yaprak ve taze dalları yiyerek, ikincisi ise otlanarak veya yaprak yiyerek beslenir. Karacaşar gergedanı, çalılık ve nispeten de ağaçlık olan bir ortamda yaşamış olmalı. Cerathotherium neumayri Türkiye ve çevresindeki ülkelerde 6,5-10 my arası yaşamış ve oldukça da yaygın olarak bulunan bir türdür.

 

Şevket Şen'e göre Daha önce benzer keşifler yapılmış olsa da volkanik kayaç içerisinde bulunan bu fosil, eşine son derece az rastlanır türden:

 

Karacaşar fosilinin önemi fosilleşme koşullarının son derece ender bilinen bir şekilde gerçekleşmesi. Çoğu kez hayvan kalıntıları su ortamlarında, taşkın düzlüklerinde, bataklıklarda çamura gömülerek ya da rüzgârların taşıdığı kumullar altında kalarak fosilleşirler. Volkanik kayaçların içinde fosilleşme ender olur, zira sıcaklık nedeniyle organik maddeler yanarak yok olur. Karacaşar fosili de yanmış, fakat ısı derecesi onun tamamen yok olmasına yetmemiş. Bir başka deyişle, Karacaşar gergedanı bundan 9,2 my önce sahnelenmiş bir volkanik dramanın kurbanı bir hayvandır. Bu tür olaylar tarihi devirlerde örneğin Vezüv’de ve yakın yıllarda Mont St. Helene’de 1980’de, Soufriere Hill’de 1997’degörülmüştü. Volkanlardan atılan sıcak küllerin altında binlerce insan can vermiş ve birçok yerleşim yeri tahrip olmuştu.

 

Karacaşar gergedan kafatası ile Pompeii-Heculaneum-Oplontis'teki insan ve hayvan kalıntıları arasında çarpıcı uyuşmalar her iki olayda da benzer sıcaklık koşullarının oluştuğuna işaret ediyor. Ancak Pompeii, Herculaneum ve Oplontis'tekilerden farklı olarak Karacaşar fosili volkanik akıntıyla beraber uzaklara taşınmış.

 

BilimsoL ekibi

 http://haber.sol.org.tr/bilim-teknoloji/nevsehirde-92-milyon-yillik-iki-boynuzlu-gergedan-fosili-haberi-63154

facebook.com/BilimsoL

twitter.com/BilimsoL