“ZEMZEME-DEMDEME TARTIŞMASI” İLE DEVAM EDEN SÜREÇ

Zannediyoruz ki, toplumda kutuplaşmalar, karşılıklı atışmalar, çekişmeler sadece siyaset meydanında olur. Oysa, yazarlar, şairler de zaman zaman kutuplaşma yaşamışlar. Bunlardan derlediğim örneklerden en başta geleni hararetli “Zemzeme-Demdeme” tartışmasıdır. Önce “Zemzeme-Demdeme” tartışmasından başlayarak, diğerlerinden de birkaç tanesini açıklayabiliriz.
 

1-“Zemzeme ile Demdeme” tartışması: Tartışmanın konusu şiirde kafiye, “göze mi hitap etmeli yoksa kulağa mı hitap etmeli” ile başlamış. Recaizade Mahmut “Zemzeme” isimli eserinde, “şiirde kafiye kulağa hitap etmeli” görüşünü savunur. Daha sonraları Muallim Naci ise, “Demdeme” eserinde, hayır, diyor. “Şiirde kafiye kulağa değil göze hitap etmeli” diye karşı çıkıyor. Tartışma burada da bitmiyor. Diğer yazarlar da tartışmaya müdahil oluyor. Uzun yıllar  “zemzemeci” olurken; bir kısmı da “demdemeci” olmuş.
 

2-“Harabat ile Tahrib-i Harabat” tartışması: Tanzimat yazarlarından Ziya Paşa, önceleri Farsça ve Arapça kelimelerin Osmanlıca’yı boyunduruğu altına aldığını savunmuş. Fakat, ne hikmetse daha sonra yazdığı “Harabat” isimli eserinde, tam tersine Arapça ve Farsça’nın Osmanlıcayı zenginleştirdiğini savunmuş. Bu övgü Namık Kemal ile araları bozulmasına sebep olmuş. Ziya Paşa’yı eskiyi diriltmekle suçlamış. Namık Kemal’de Ziya Paşa’ya nisbet olsun diye “Tahrib-i Harabat” eserini yazmış. Sonraları diğer edebiyatçılar da bu tartışmaya müdahil olmuş. Harabatçılar, eskiyi savunurken; Tahrib-i Harabatçılar yeni edebiyatı savunmuş.
 
 
3-Dekadanlık tartışması: “Dekadan”, Fransızca bir kelime olup,"On günlük eşek yavrusu" anlamına geliyormuş. Ahmet Mithat Efendi, “Dekadanlar” isminde bir makale yazmış. Ahmet Mithat Efendi, bu makalesinde Servet-i Fünûn edebiyatçılarına “dekadanlar” diye hitap etmiş. Ahmet Mithat Efendi’nin “dekadan” dediği edebiyatçılar, edebiyatı Batılılaştırayım derken cılkını çıkaranlarmış güya. Söylendiğine göre, “Dekadanlık” tartışması, diğer edebiyatçılarının da katılmasıyla dört yıl boyunca devam etmiş. Hatta, Ahmet Mithat Efendi’nin tartışmayı başlattıktan sonra geriye çekilip tartışmayı izlediği söylenir.
 
 
4- “Haluk” ve “Asım” tartışmaları:Tevfik Fikret ile Mehmet Akif arasında başlamış. Bu atışma, farklı dünya görüşünden kaynaklanan kişisel bir tartışma olmuş.  Tevfik Fikret’in gençlik algısı Haluk’ta toplanırken; Mehmet Akif’in gençlik algısı Asım’da toplanıyordu. Şiirlerinde hep Haluk ve Asım’a seslenmişlerdi. Bir şiirinde Tevfik Fikret, Mehmet Akif’in Asım’ını ele alınca, şiir yoluyla birbirine göndermeler başlıyor.  Bir zaman sonra Mehmet Akif bir şiirinde, Tevfik Fikret’e “zangoç” göndermesi yaparken; bir zaman sonra da Tevfik Fikret şiirinde, Mehmet Akif’e “molla sırat” göndermesi yapıyor.
 

5-Necip Fazıl ile Nazım Hikmet atışması: Eski arkadaştılar. Fakat, yolları çoktan ayrılmıştı. Dünya görüşleri, ideolojik bakışları birbiriyle tamamen zıt kutuplara toplanmıştı. Birbirlerini eleştirirken de hicvederken de göndermeler yaparken bile kıran kırana atışmalar vardı muhakkak. Belki de eski arkadaşlıklarının hatırına mıdır bilmem, fakat üslupları hiçbir zaman kırıcı olmamış. Nazım Hikmet, Necip Fazıl’a konuşmalarında “Sevgili Necip” diye hitap ederken; Necip Fazıl, Nazım Hikmet’e “Nazım Hikmet” veya en fazla “Nazım” diyordu.
Hatta rivayet olunur ki, Nazım Hikmet hapiste iken ziyaretine giden Necip Fazıl ile aralarında şöyle bir diyalog gelişir:
Necip Fazıl: "Nazım, benim rejimim olsa seni asardım. Fakat bu hiçlik rejiminde insanların seni süründürmesinden müteessirim. Onun için seni ziyaretine geldim."
Nazım Hikmet: "Benim rejimim olsa ben de seni asardım. Sonra da darağacının başında ağlardım. Bil ki bu soylu tarafının daima takdircisi kalacağım."