1950 ve 60'LARDA YAYIN SIKINTISI

Keşanlı Ali Destanı...Haldun Taner Beğ'in bu tiyatro eseri sahnelenirken biz DTCF öğrencisiydik. Kantinde çay içerken Karadenizli bir arkadaş bu konuyu ortaya attı.

'' Keşan nerede, coğrafycılar! Söyleyin bakalım.''

Erzincanlı bir arkadaş karşılık verdi.

'' Giresun'un ilçesi,'' dedi.

Karadenizli arkadaş itiraz etti.

'' Son harfi p olsaydı, dediğin doğruydu.''

Bir an sessizlik oldu. Herkes daldı. Gülüştük.

'' Peki, nerede bu Keşan ?''

Ben yanıt verdim.

'' Edirne'nin ilçesidir,'' dedim.

'' Doğru mu; sen nerden biliyorsun ?''

'' Ben daha Lise 2. sınıf öğrencisiyken, Hayat Dergisi her sayısına ek olarak bir ilimizin fasikülünü verirdi. İlk fasiküllerden biri Edirne idi. Tamamını biriktirmişimdir. Onları ezberlercesine okurdum. Yalnız ilçeleri değil; değiştirilmiş adlarıyla bucak merkezlerini de bilirim,'' dedim.

Çantamda atlas vardı, çıkarıp gösterdim. Bankaların armağan ettiği küçüp cep defterlerinde de Türkiye haritası olurdu. Büyüteçle ancak görülse de, Keşan yer alıyordu haritacıkta. Onu da cebimden çıkarıp arkadaşlarıma sundum.

Kimi arkadaşlar küçümseyerek dudak büktüler. Kimileri de imrenik imrenik baktılar.

....................

İkinci Büyük Paylaşım Svaşı sonrası doğan bizim kuşak 1950 ortalarına doğru ilkokula başlamıştır. Ders kitaplarımız dışında kaynak yayın hemen hiç yoktu. Doğan Kardeş, Nebioğlu Yayınevi gibi ansiklopedi yayımlayan kurumlar vardı, fakat yetersizdi.

1961 yılına değin A'dan Z'ye tamamlanmış tek ansiklopedi Cumhuriyet Gazetesi'nin 1932'de yayımladığı Cumhuriyet Ansiklopedisi'ydi. İnönü Ansiklopedisi'nin adı Türk'e çevrilmişti; yarımdı ve pek sonlandırılacağı umudu da yoktu. İslam Ansiklopedisi de bir türlü z harfi maddelerine gelememişti. Her işteki durgunluk, yavaşlık bu alanda da özünü gösteriyordu.

Ansiklopedi olmayışı eğitime öğretime önem veren veliler için büyük bir sorun idi. Belki öğrenci bunun ayırdında değildi yaşı gereği. Özellikle öğretmen evlerinde bazı fasikülleri eksik ansiklopediler bulunabilirdi, o kadar. Onlardan yararlanmak da zor idi.

Göre İlkokulu'nda öğretmenlerimiz ödevler verirdi. Yararlanacak kaynak yok. Ne yapmalı ? 4 km yürü, git, Damat İbrahim Paşa Kütüphanesi'nde ara, bul. Görevli memur, başucunda bekler, olur ya, sayfayı yırtabilir çocuk. Bir an önce not edersin ilgili maddeyi. Fotokopya yok daha. Sözcük sözcük, dize dize aynısını bakıp, okuyup yazacaksın. Kış günleridir; saat daha 17 olmadan kütüphane kapanır. Memurlar evlerine gitmek için sabırsızdır. İvedi ivedi yazacaksın, sonra belki kar yağıyordur; ıslana ıslana alacakaranlıkta yola düşeceksin.

Verilen ödevi hazırladığın duyulur köyde. Arkadaşlar gelir, benim yazdığımı aynen aktarırlar, biraz değiştirerek...Ödev tamamlanmıştır...

Muhtelif Gayeli Ortaokul'da öğrenciyken, Türkçe dersinde öğretmenimiz Ahmet Özdemir, kitaptaki Aşık Veysel'in şiirini okudu. Sonra bize Aşık'ın soyadını sordu. Hiç kimse bilemedi. Ben '' Şatıroğlu '' deyince, derslikte bir şaşkınlık yaşandı. Ben bu bilgiyi bir ansiklopediden değil; babamın her gün düzenli olarak aldığı Cumhuriyet gazetesindeki bir yazıdan öğrenmiştim. Öğretmenimiz gülümseyerek ''Aferin !'' dedi. Bu, beni mutlu etti.

....................

Lise'de öğrenciyken de sıkıntılar sürdü. Sanat Tarihi, edebiyat, sosyoloji öğretmenleri ödev verirdi.

Bir ikindi sonrası okuldan çıktım, yürüyerek Göre'ye giderken, Dere Mahallesi'nde oturan bir genç ile yarenlik ettim. Biz Orta ikideyken o da Liseyi bitirmiş. Şimdi İstanbul Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde okuyormuş. Tatil için gelmiş. Ben, yardımcı ders kitabı sıkıntısından söz ettim. Kaynak yoktu. Önemsemez bir tavır takındı.

'' O kadar da gözünde büyütme. Senin ansiklopedi dediğin yayınlarda bilgiler genelde ya yanlıştır ya da eksiktir.''

Bir gün önce Hayat Ansiklopedisi'ni taramış Mısır Kölemen Devleti'ni okumuştum.

'' Kusura bakma, seni sınava çekiyor değilim. Yanlış anlama. Fakat, tarih dersimizde Memluk Devleti bir paragrafla ankklatılıyor. Kutuz'u biliyor olmalısın. Ayn Callud Savaşı'nın Ortadoğu Tarihindeki önemini de.''

Birden yüzü karardı.

'' Tarih Bölümü öğrencisiyim, ama her şeyi öğrenmek için hayat pek kısa,'' dedi. Evlerinin önüne gelmiştik. Yanımdan ayrıldı.

......................

1961-63 arasında yayımlanan Hayat Ansiklopedisi 6 cilt olarak aydın ailelerinin evlerinde yerini aldı. Fasikül fasikül alıp ciltlettik. Elbette, her konu aynı önemde işlenmemişti. Çünkü adı ''Genel Bilgi Ansiklopedisi'' idi.

Ben, bu yayını iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum. Yerli, yabancı büyük insanlar, uygarlıkta iz bırakmış büyükler, yaşam öyküleri...Her ilin , ilçenin ele alınışı, tarih konuları...Renkli yurt görünümleri, tarihsel değeri olan yapılar, arkeolojik hazineler...

Rahmetli Radovişteli Şevket Rado'yu minnet ve şükran duygularıyla anıyoruz. Onun çabaları olmasaydı, okulların verdiği noksan bilgilerle kalacak, genel ekin bilgimizi varsıllaştıramayacaktık.

..................................