En son Dolmabahçe Sarayı giriş kapısında polise yönelik silahlı saldırı eylemini gerçekleştiren teröristlerden bir tanesinin Nevşehirli olması aslında bu tehdidin Nevşehire hiçte uzak olmadığı gerçeğinide tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor. 

Terör Örgütü DHKP-C Kandırdığı Gençleri Kendi Emelleri İçin Kullanıyor!

Okuyan çocuklara  Çocuklarımıza her ne olursa olsun sahip çıkalım. Onlara Vatan sevgisini Bayrak Devlet Asker Polis sevgisini aşılayalım. İnançlı Milli duygularla ortak hassasiyetlerimizi ve kırmızı çizgilerimizi anlatalım.

Unutulmasın ki Terör örgütü, yıllardır gençleri ağlarına düşüürerek çeşitli yalanlarla beyinlerini yıkadıktan sonra örgüte katıyor.

 Sonunda pırıl pırıl gençlerimizin ve onların ailelerinin hayatlarını zehir etmelerinin önüne geçmeliyiz.


İşte Gençleri Bekleyen DHKP-C Tuzağı...

“Örgüt kurbanlarını üniversitelerde kandırdığı gençlerden seçmektedir. Gençlerimizin bu sinsi örgütün ağına düşmemeleri için kurban seçtikleri kişileri nasıl saflarına kattıklarını anlattığımız haberimizi dikkatle okumalarını istiyoruz.”

Marksist-Leninist olan DHKP-C örgütü özellikle 1990’lı yıllardan itibaren şehirlerde örgütlenmeye 
başlamış, yaptıkları eylemlerde de ünlü isimlere suikast düzenleme yoluna gitmişlerdir. Örgüt 
kurbanlarını üniversitelerde kandırdığı gençlerden seçmektedir. Gençlerimizin bu sinsi örgütün ağına 
düşmemeleri için kurban seçtikleri kişileri nasıl saflarına kattıklarını anlattığımız haberimizi dikkatle 
okumalarını istiyoruz.
 DHKP-C’nin Üniversite Faaliyetleri
DHKP-C’nin üniversitelerde çok etkin olduğu bilinmektedir. Eylemci ve yönetici kadrolarındaki ihtiyaçları, üniversitelerde kandırdıkları gençlerden sağlayan DHKP-C, propagandasını öğrencinin hassasiyetleri doğrultusunda yapmaktadır. Örgüt, kendilerine muhtaç olma ihtimali olan kişilerin hassasiyetlerini tespit edip, sonrasında ikna ve kandırma sürecine girmektedir.DHKP-C’nin, Molotof, suikast, bombala ve canlı bombalı eylemlerde üniversitelerden sağladığı militanları kullanıyor. İstanbul’daki üniversitelerde daha yoğun faaliyetlerde bulunan DHKP-C çoğu zaman PKK ile işbirliği yapmakta, özellikle üniversitelerde ortak hareket etmektedir. DHKP-C gençleri kandırırken; Alevilik, Kürtlük, sosyalizm, eşit toplum, adaletli bir ülke, emperyalizm karşıtlığı, hemşericilik gibi çeşitli konuları kullanmakta ve böylece öğrenciye sempatik görünmektedir. DHKP-C, PKK gibi üniversitelerde etkin olan terör gruplarının öğrencileri kandırmada izledikleri başlıca yöntemler şu şekildedir: 
Okul dernekleri, öğrenci toplulukları gibi sosyal alanlar üzerinden propaganda yapma, üniversitelerde panel, sempozyum, etkinlik, öğrenci toplulukları, konserler adı altında çalışmalar yaparak örgüte yandaş toplama, üniversiteler dışında çeşitli paravan dernekler kurmak ve kurmuş oldukları dernekler vasıtasıyla; sözde kültürel, sportif etkinlikler düzenleyerek gençleri saflarına çekme, özellikle maddi durumu kötü öğrencilere ev ve burs olanakları sağlayarak sempatisini kazanma ve sonrasında örgütün elemanı haline getirme, yurt, kantin ve öğrenci evleri gibi alanlarda etkinlik kurma, hemşericilik yöntemini kullanarak ve etnik milliyetçilik yaparak kendilerine yakın buldukları öğrencilere yakınlaşma ve propaganda yaparak örgüt saflarına çekme, yemeklerin azlığını, ders araç gereçlerinin yetersizliğini, eğitim kalitesizliğini, yurt ve benzeri tüm kitleyi ilgilendiren sorunları protesto etme, 
Üniversitelerde kendilerine yakın akademisyenlerle bağlantı kurmak, kadrolaşmak ve bu kişiler üzerinden öğrencilere ulaşma, STK kuruluşları üzerinden yasal görünümlü faaliyetler yaparak, asıl amaç olarak propaganda yapma, erkek ve kız öğrencileri örgüt saflarına çekmek için, örgüt üyesi olan kadın ve erkekleri kullanma, afiş, bildiri, dergi, kitap, CD gibi propaganda araçlarının ücretsiz dağıtımını sağlama, internet üzerinden kurulan illegal siteler, sosyal medya ve yakın görüşlü sanatçıları da kullanarak örgüt propagandasını yapma, çeşitli vaatler ile öğrencileri kandırma (Seni bu okulun sorumlusu, bu ilin valisi veya güvenlik sorumlusu yapacağız gibi).Örgütlerin gençleri kandırmasının yanı sıra “gönüllü” olarak da bu oluşumlara katılanlar vardır. Bu konuya ilişkin yapılan akademik araştırmalarda ulaşılan en önemli veri, örgütlerin saflarına çekmeyi planladıkları kişilere ulaşmalarındaki yetenekleridir. Sempati duyan bir kişi için,  örgüte ulaşmak ve katılmak çok kolay olmasa bile, örgütler istedikleri kişilere ulaşmak için aynı zorlukla karşılaşmamakta, daha doğru bir ifade ile kurbanları kendileri seçmektedirler.
 

Terör Örgütlerinin Genç Bireyi, Örgüt Militanı Haline Getirme Süreci
Terör örgütleri, üniversiteli genç bireylere ulaştıktan ve örgüt içerisine dâhil ettikten sonra yeni bir süreci başlatmaktadırlar. “Genç bireyin, terörist haline dönüştürülmesi” olarak da tanımlanabilecek bu sürece ilişkin en belirgin, dikkat çeken aşamalar şunlardır:Yasadışı faaliyet gösteren örgütlerin elemanları; eğitim ve öğretim dönemi süresince yardımcı olmak, arkadaşlık kurmak, kalacak yer, kitap, para bile temin ederek yaklaşmaya çalışırlar. Bu kişiler genelde okulun 3. veya 4. sınıflarında okuyan 5-6 yıllık öğrencilerdir.Örgüt elemanları bu aşamadan sonra sözde devlet sisteminin bozuk olduğu, YÖK’ün kaldırılması gerektiği, eğitim giderlerinin fazla olduğu, yurtların pahalı ve yetersiz olduğu temalarını işleyerek, öğrenci sorunları konusunda hassas oldukları izlenimini vermeye çalışırlar.Okullardaki öğrencileri; toplantılara veya sosyal faaliyet adı altında kulüplere davet eder ve görüşleri çerçevesinde bilgilendirmeye başlarlar.Bir sonraki aşamada ise örgütsel kitap, dergi okutturma, video izlettirme, sosyal faaliyet adı altında seminer ve toplantılara, kulüplere, dernek ve lokallere davet suretiyle, kendi düşüncelerini empoze etmeye çalışırlar. Kişi, onlarla birlikte olsa da olmasa da, kendi saflarına çekmek amacıyla yalan söylemeye başlarlar. Hedef seçilen kişinin polis kayıtlarına göre örgüte üye olarak görüldüğü söylentisi çıkararak psikolojik baskı oluştururlar.Giderek korkmaya başlayan öğrenci kimseye başvuramaz hale gelir, yalnızlık ve güvensizlik hisleriyle örgüte daha da fazla yaklaşır. Örgüt tarafından okul dışındaki faaliyetlere ve toplantılara davet edilerek “yalnız değilsin” mesajı, tam da bu dönemde kişiye verilir.Örgüt elamanları, hedefteki öğrenci ya da öğrencileri bu yönde şartlandırdıktan sonra, kişinin örgüte adapte olmasını sağlamak amacıyla afiş ve bildiri dağıttırma, sözde kahraman kişileri anma günleri düzenletme, siyasi partilere ve eğitim kurumlarına yapılan saldırılara yöneltme, örgüt adına propaganda eylemleri yaptırma sürecine girerler. Yasadışı faaliyetlerle öğrenciyi polisle karşı karşıya getirerek, hissettirecekleri suçluluk duygusunu kullanıp, polisle, devletle ve hatta aile ile öğrencinin bağlarını koparmaya çalışırlar. Bütün bu aşamalardan geçirilen genç; silahlı eğitim, istihbarat, keşif, bombalama, sabotaj, soygun ve silahlı propaganda eylemlerine yöneltilerek artık örgütün kirli emellerinde kullandığı, yüreği kin ve nefretle doldurmuş bir robot haline getirilir.


 Çocuğunu DHKP-C'den kurtarmak isteyen bir babanın anlattıkları, örgütün ikna ve cezalandırma sistemini deşifre etti. İsmail Ercan, 18 yaşındaki oğlu Berk Ercan'ın örgüt tarafından 1 ay ev hapsinde tutulduğunu söyledi.

İDDİANAMEYE GİRDİ

Bugün'ün haberine göre; Terör örgütü DHKP-C'nin gençlik yapılanmasına yönelik iddianamede mağdur ailelerin yaşadığı dram da yer aldı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen ve 29 sanık hakkında 'terör örgütü üyesi olmak ve propagandası yapmak' suçlarından 7,5 ila 20 yıl arasında değişen hapis cezalarının istendiği iddianamede örgütün yapılanması tüm detaylarıyla anlatıldı.

18 yaşındaki çocuğunu örgütün elinden kurtarma mücadelesi veren bir babanın ifadeleri, DHKP-C'nin ev hapsi şeklinde uyguladığı cezalandırma ve ikna etme yöntemini ortayla çıkardı.

ERGENLER ÖRGÜTÜN HEDEFİNDE

İddianamede, ikna kolaylığı nedeniyle özellikle ergen yaş dönemindeki gençlerin örgütün hedefinde olduğu belirtildi. Operasyonlar kapsamında tutuklanan oğlu Berk Ercan'ı kurtarmak için mücadele veren babası İsmail Ercan'ın, isyanı da iddianameye girdi. Baba Ercan'la ilgili bölümde şu ifadeler yer aldı: "Ayrıca yine İsmail Ercan'ın beyanından, oğluna 1 ay süreyle dernekten çıkmama cezası verildiği anlaşılmaktadır.

Oysa halkın özgür olmadığından söz eden bir yapının, 18 yaşındaki bir gencin 1 ay süreyle dışarı çıkmasını yasaklayacak kadar, kendi içinde özgürlük karşıtı olması, bunu uygulamaları ile göstermesi, ciddi anlamda dikkate alınacak bir durumdur" denildi. Sanıklar arasındaki Ebru Yeşilırmak ve Mehmet Ali Yılmaz'ın anne ve babası da iddianamede şikayetçi olarak yer aldı.

GÖZALTI TALİMAT KİTAPÇIĞI

Örgüt üyelerinin gözaltına alınma sırasında uymaları gereken kuralların DHKP-C tarafından kitapçık haline getirildiği de ortaya çıktı. 'Gözaltına Alındınız Ne Yapmalısınız?' adlı kitapçıkta şu başlıklar altında örgüt üyelerine talimat verildiği görüldü:

1-Açlık grevine gitme

2-Parmak izi vermeme

3-Üst aramalarının yapılmasına izin vermeme

4-Güvenlik güçlerince yapılan tüm işlemler esnasında "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek" şeklinde sloganlar atma

Silah zoruyla sistem dayatması

DHKP-C'nin tarihi ve eylemlerinin anlatıldığı iddianamede, örgütün "Benden başka doğru yoktur. Tek doğru benim. Bu sistemi silah zoruyla hayata geçireceğim" şeklinde bir anlayışa sahip olduğu kaydedildi.

Çelik kapılarla korunan örgüt merkezleriyle ilgili değerlendirme ise iddianamede şöyle ifade edildi: "Bir dernekte ya da derneklerin çatısı konumundaki legal bir federasyonda, girişi sıkı takibe alınan ve girecek kişilerin içeriden onay aldıkları bir kapının bulunmasının, olağandışı olduğu açıktır. Kapısı bu derece sıkı korunan, bir kurumun bünyesinde bir yasa dışılığı barındırdığı, aleyhlerine olabilecek delillerin geçmesini önlemek için bu şekilde tedbirler alındığı yargısı daha mantıklıdır. Akla ve hayatın gerçeklerine uygun başka bir açıklama getirilememektedir" denildi.

Kaynak: Haber Vaktim