At arabacı ve şehir

Bu sabah evden işe giderken yolda karşılaştığım bir manzara, zihnimde geçmişe dönük farklı çağrışımlar yaptı. Bir hemşerimiz, tek atlı arabası ile şehir merkezinden, muhtemelen bağına bahçesine çalışmaya gidiyordu. Bundan on- on beş yıl öncesine kadar şehir merkezinde bu tür görüntülerle karşılaşmak gayet olağan bir durumdu. Ancak günümüzde böyle bir manzara ile karşılaşmak bizlerde olağandışı ve nostaljik bir etki uyandırıyor. Nevşehir’de bir zamanlar “at arabacılığı” bir meslek dalıydı. At arabacıları, insanların çarşı ve pazardan aldıkları meyve, sebze, mal ve eşyalarını evlere taşır; şehir içindeki esnafların iş yerlerinden depolarına ya da depolardan iş yerlerine küçük çaplı mal sevkiyat yaparlardı. Kısacası at arabacıları bir zamanlar şehir içi nakliyat hizmeti verirlerdi.

Özellikle Nevşehir Kalesi çevresinde yıkım ve talan düzeyinde yaşanan “kentsel dönüşüm” sonrası bu meslek dalı da tarihe karıştı. Çünkü at arabacılarının birçoğunun evi yıkılan bu mahallelerde idi. Buradaki evlerin çoğunda at, inek, koyun ve kümes hayvanları beslemeye uygun ahır, samanlık, kümes gibi yapılar da vardı. “Kentsel dönüşüm” ile bu mahallelerden apartman tarzı çok katlı TOKİ konutlarına taşınan at arabacıları, atlarını ve arabalarını da elden çıkarmak zorunda kaldılar. Haliyle meslek de son nefesini verdi. O günlerde TOKİ konutlarına taşınan bir at sahibinin, çok sevdiği atını satmaya kıyamayıp, taşındığı apartmanın balkonuna bağlaması da şehirde epeyce ses getiren bir haber olmuştu.

Tam yeri gelmişken burada bir hususa daha değinmek isterim. Şehrimizin hayırsever insanlarının büyük maddi ve manevi desteği ile kurulan ve her geçen yıl daha da gelişen ve büyüyen bir devlet üniversitemiz var. Evet, aynı zamanda şehrimizin ismini de taşıyan Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi’nden söz ediyorum. İşte tam bu noktada şehir ve üniversite işbirliğinin bir an önce devreye girmesi ve yakın tarihimize bir projektör tutması gerektiği kanaatindeyim. Şöyle ki,

2010’lu yıllarda Nevşehir Kalesi çevresindeki yaklaşık 16 tarihi mahalle olağandışı bir “kentsel dönüşüm” ile yıkıldı. Buradaki tarihi ve kültürel değeri olan yüzlerce yapı inanılmaz bir biçimde tahribata ve talana uğrayıp yok edildi. Bu vahim olayın bir de bu mahallelerin eski sakinlerinin duygu dünyalarında, hayat tarzlarında, kültürel yapılarında meydana getirdiği değişimler var. Olayın şehrin sosyolojisi üzerindeki etkileri de cabası…

“Kentsel dönüşüm” ile birlikte bu bölgede bir anda yok olan eski mahalle kültürünün, hayat tarzının, yaşanan duygusal travmaların tanığı olan insanların çoğu hayatta ve şimdi TOKİ konutlarında yaşıyorlar. Bu tarihi olay Üniversitemizin ilgili fakülte ya da enstitüleri, araştırmacıları ve akademisyenleri için bulunmaz zenginlikte bilgi ve malzeme taşıyor ve adeta bir laboratuar değerindedir. Eğer böylesi bir olay bir Batı ülkesinde yaşanmış olsaydı, geçen on yıllık süreci insani, mimari, kültürel, tarihi ve sosyolojik açılardan ele alan onlarca akademik araştırma, tez, hatırat, roman ve hikâye yazılır; filmler çekilir, fotoğraf ve resim sergileri düzenlenir; müze bile kurulurdu.

Bu konuda Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi’nin öncü ve yol gösterici bir rol üstlenerek, başta Nevşehir Valiliği, Nevşehir Belediye Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları, yerel medya ve bu konuya gönüllü olarak emek veren duyarlı hemşerilerimizle el ele vererek, Nevşehir Kalesi çevresinde yaşanan olağan dışı “Kentsel Dönüşüm” üzerine tarihi, kültürel, mimari ve sosyolojik inceleme, araştırma ve çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum ve buradan teklifte bulunuyorum. Aksi halde bir süre sonra olayın canlı tanıkları vefat ettikten ve elde kalan diğer somut veriler de yok olduktan sonra “vah tüh!” demenin hiç kimseye faydası olmaz. Bu hem tarihi bir görev sorumluluk, hem de Damat İbrahim Paşa’ya ve yadigârı Nevşehir’e karşı büyük bir vefa borcumuzdur.

11.03.2021

Mehmet BİÇER

[email protected]