MUHTARIN  SIPASI

Eşkıya...

Kolbüken...

Haydut...

Yolkesen...

Harami...

Anam, bildiği tüm sıfatları ardarda sıraladı...

Kardeşim Gürhan ağlıyordu.İlkokul ikinci sınıf öğrencisi...

Emmimin oğlu Hasan anlatmıştı : '' Okuldan çıkıp eve geliyorduk.  Muhtarın evinin önünden geçmemek için aşağıya, şoseye indik. Meğer bizi gözlüyormuş. Ardarda daşlar atmağa başladı. Onlardan biri Gürhan'ın gafasına çarpdı. Gan akdı. Yokarıya doğru gorka gorka bakdık. Aralarında gonuşuyorlardı.

'' Lan, naapdın. Oolanın gafasından gan ahıyor.''

'' Gafası gopsun ! Gebersin hepisi. Tohumuna para mı virdim ?''

Anam, ıslak bezle kardeşimin başındaki kuruyan kanları silerken, ağlıyordu.

...............

1958 yılı.

Muhtarlar köylerin reisicumhuru, imparatoru, diktatörü...

Mebuslar vilayet merkezine geliyor, ilk onları toplantıya çağırıyor.

Muhtar, yalnız muhtar mı demek ?

Cam karaborsada. Muhtarın evi, deposu cam dolu.

Gübre karaborsada. Muhtarın hem kendisinin, hem ortağının deposu dopdolu.

Şeker karaborsada. Muhtarın evi torba torba şeker dolu.

Çimento karaborsada. Muhtarın deposu çimento çuvallarıya tıka basa dolu.

Demir karaborsada. Muhtarın deposu demir dolu.

Muhtar deyip geçme !

Köyün ilkokulundaki öğretmenlerden biri ''muhalif '' mi?

Bir ihbar yetiyor. '' Möhderem Başvekilimizin aleyhinde gonuşdu.''

Maarif Müdürü mecbur. O öğretmen Kozaklı'nın uzak bir köyüne sürgündür.

Maarif Müdürü atamayı yapmak istemiyor mu? O da kendine bir muallimlik arasın Ağrı'da, Hakkari'de. Maarif Vekili'ne bir mektup yetiyor...

Radyo her gün, her gün, her gün saatler boyu Vatan Cephesi'ne katılanların adlarını veriyor.

Yaşları 58,60,65 olan gaziler var köylerde. İstiklal Harbi gazileri.

'' Cephe savaşta olur. Ne bu yav ! Vatan , millet böyle biraraya gelir mi? Vatan Cephesi uyduruk bir şey. Demek, bu cepheye girmeyenler düşman, vatan hayını, öyle mi ?'' diyorlar.

7 yıl önce Kore'den dönen gaziler de var. Kunuri Savaşı'ndan kolunu, bacağını, gözünü  yitirerek dönmüşler. Onlar da aynı sözleri söylemekteler...

.......................

Muhtarın Sıpası...

Sıpa, erkek çocuğu için kullanılır. Bir sevgi ifadesi...Sevimlidir. Aşağılayıcı değildir anlamı.

1950'den beri muhtarlığını yürüten Ahmet Ateş'in ilkokulu ancak  üç yıl okumuş oğlu Mevlüt...

'' Ben de DP'li olmayanları evimizin önünden geçirtmem, vurur öldürürürüm. Cezası da yoh.''

Ülkede demokrasi- pardon demirkırat rejimi- var ya.

Der der...Boru mu , Muhtarın Sıpası demişler ona.

İş yok, güç yok. Daha 14 yaşında, görünüşü  yirmilik delikanlı gibi, şişmiş. Göbek bağlamış. Yeme içme bol. Vilayet merkezinden gelen memurlara yemek çıkarılıyor her gün, Sıpa da nasipleniyor. Muhtarın bağı, bahçesi, ekeneği, biçeneği, dikeneği başkalarınca işletiliyor . İcara vermişler. Köyün en varsıl ailesi. Sıpa her gün kente  gider; yer, içer, dolaşır, sinemaya gider; film seyreder. Lisenin, Kız Sanat Enstitüsü'nün kızlarının arkasında dolanır,  yeni yeni çıkmağa başlamış bıyıklarını kıvırır. Kentten döner, uyur. Yaz kış hiç aksatmadan avlanır. Sanki av hayvanı kaldı da dağda,derede,yazıda yabanda. Ne yavrulama mevsimini bilir, ne büyüme...Keklik, tavşan, kartal. Ne bulursa çiftesinin tetiğini düşürür. Belinde  tabancasını göstermeyi sever. '' Mühim bir şahsiyetin oğlu olaraktan, her an muhaliflerin bir suikastına uğrayabilir.'' Tabancasının emniyeti açık olmalı...

.......................

1950 öncesinde muhtarlık yapmış Ali emmim geldi. Cebinde Ulus gazetesi vardı.

Bir süre baktı.Hasan, yeni baştan anlattı uğradığımız saldırıyı.

Anam, oğlunun kanlarını temizlemiş, yüzünü ılık suyla yıkamıştı.

O anda gördüm. Başından akan kan, kitaplarının üzerine damlamıştı.

Yaralandığı zaman kitaplarını smsıkı tutmuş, bırakmamıştı. Bana da vermemişti.

Önlüğünün ak yakası da kanlanmıştı. Anam, onları da yıkadı.

Bir değil, iki değil. Öğretmenlerimiz de biliyor olayları. Muhtar ile yüzgöz olmak istemiyorlar. Kurmuşlar aile düzenlerini il merkezinde. Kim ister Kozaklı'ya gitmeyi ?

Haftada 5.5 gün okula gidip geliyoruz, sürekli gerginiz.

Ders çalışıyoruz. Ertesi gün sabah saldırı olacak mı, sinirden titriyoruz; iyi harita çizemiyoruz, iyi resim yapamıyoruz.

'' Bu böyle devam etmez. Zabıt tutacağız,'' dedi emmim.

Hasan ile gözgöze geldik. Umutlandık. Zabıt, herhalde, gidip gelirken okula, yolda bizi koruyacaktı. Muhtarın sıpasının saldırısını önleyecekti.

Bir hafta sonra anladık ki, Ali emmim o günkü olayı güzel, işlek el yazısıyla olduğu gibi yazmış, ( ilmühaber, istida=dilekçe) Muhtarın sıpasından yaka silkmiş bazı komşularının da tanıklığını eklemiş  Valilik Makamına sunmuş.

Zabıt buymuş...

Zabıt da önleyemedi saldırıları. Biz ilkokulu bitirdik, Hasan ile ortaokula gidip gelmeğe  başladık. Yürüyerek ;gidiş geliş toplam 8 km kadar. Minibüs,otobüs yok. Arada bir traktör geçerse, vagonetine biniyoruz.

Sıpa, geliş saatimizi öğrenmiş olmalı ki, taşlıyor. Kendisi okuyamadı ya, ilkokulu bile bitiremedi ya, ortaokula gidenleri kıskanıyor. Saldırısında bunların da etkisi var.

Okuldan çıkıp 50 dakika yürüyerek köye gelmişiz. Açız, yorgunuz, susamışız. Evlerinin önünden geçerken bağırıyor Sıpa.Yolu uzatıyoruz, verebileceği zarardan kurtulmak için, şoseden ilerliyoruz.

'' Boşa gidip geliyonuz laaaan ! Sanki ohuyup da alim mi olacaanız ! ''

Haber alıyoruz. Babamın, emmimin çocukluk arkadaşı Sıpa'nın babası Muhtar. Kaç kez duyursalar da, yararı olmadı. Saldırıları artarak sürdü. İlkokulda okuyan ''DP muhalifi ailelerin çocukları vardı '' ilkokulda öğrenci olan; Sıpa onları yokedilmesi gereken virüs, mikrop gibi görüyordu.

27 Mayıs 1960. Cuma günü sabah, son saldırısını yaptı Sıpa.Sakınarak attığı taşlardan, kurtulduk. Bir saat sonra, radyodan duymuş olmalı, okuldan dönüşümüz erken olmuştu, öğleni, ikindiyi beklemeden, Sıpa'yı göremedik. Ne taşla saldıran vardı, ne aşağılayıcı sözler söyleyen,bağıran.

O gün Muhtar da yoktu artık. Okulun başöğretmeni  görevlendirilmişti .

Muhtarın Sıpası da bir daha ortalıkta görülmedi.

Birkaç gün sonra öğrendik ki, babası onu Kayseri'deki akrabalarının yanına göndermiş.

'' Ali Emmimin tuttuğu zabıt'' korkutmuştu onları...

''Sıpa terörü'' o gün sona erdi. Sanki milat...

..............................