Nevşehir Belediye Başkanı Mehmet Savran, Ankara'da resmi ziyaretler kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı'yı makamında ziyaret ederek Nevşehir Kayaşehir'i görüştü.

Görüşme sonrası Nevşehirlilere müjde veren Nevşehir Belediye Başkanı Mehmet Savran; "Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı ile Kayaşehir’imizi konuştuk. Kaya kilisenin korunmasına yönelik restorasyon çalışmaları ve Bezirhane’nin restorasyon çalışmaları başlıyor. Şehrimizin vazgeçilmezi Nevkayaşehir olacak" dedi...

Bezirhane

Bezirhanelerin tarihlendirilmesine ilişkin veriler son derece azdır. Ancak 1584 tarihli Osmanlı vergi kayıtlarında Muşkara'da iki bezirhane yapısının varlığı dikkat çekicidir. Bu kayıtlar göz önüne alındığında, bezirhanelerin en erken 16. yy' a ait olduğu bilinmektedir. Bezirhanelerin varlığı 1970'li yıllara kadar devam etmiş, ancak sonrasında çağın hızına yenik düşmüştür. Mevcut bulgular ışığında Kayaşehir'de dönemin önemli sanayi kuruluşu olan 6 adet bezirhaneye ulaşılmıştır.

Günümüzün yağ fabrikaları olarak düşünebileceğimiz bezirhaneler Nevşehir'in doğal zenginliklerinin ekonomiye dönüştürülebilme yeteneğinin somut birer örnekleridir. Bitkilerden yağ çıkarma işlemi çok eski dönemlerden beri bilinmektedir. Keten, ızgın, belemir, zeyrek otu gibi farklı bitkilerin preslenmesiyle elde edilen yağların kullanıldığı alanların başında beslenme, aydın­latma, ilaç sanayi ve vernikleme gelmektedir. Fırın (ocak), seten taşı, seten teknesi. kavut harmanı, hezen damı ve ahır gibi bölümlerden oluşan kaya oyma bezirhaneler aynı zamanda halk mimarlığının temsilcileri olan kültür varlıklarımız arasındadır.

Kaya Kilise

Nevşehir Arkeoloji Müzesi başkanlığında, Nevşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen temizleme çalışmaları sırasında 16 Aralık 2015 tarihinde tek nefti ve Geç Ortaçağ dönemine ait duvar resimleriyle bezeli bir kaya kilise ortaya çıkarılmıştır. Bizans dönemine tarihlenen kaya kilise, devamındaki mezarlık alanı, çok katlı mezarlar, ritüel alanı gibi yapılarla iç içe olmasından dolayı bir kompleks niteliğindedir.

Kaya kilisenin içindeki duvar resimlerinde İncil'den tasvirlerin yanı sıra, Aziz Antipas ve dönemin diğer azizlerinin tasvirlerinin olması, mimari ve üslup özellikleri bakımından bu kilisenin Tatlarin I no'lu kilise ile çağdaş olduğunu göstermektedir. Bu sebeple, kaya kilisenin yapılışı için 1215-1217 tarih aralığını vermemiz mümkün olmaktadır.

Kayaşehir

Kayaşehir, toplamda yaklaşık 437.400 metrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Bu devasa yerleşimin yalnızca kale etrafında bulunan 123.000 metrekarelik kaya oyma yamaç yerleşiminde geçmişi 6. yüzyıla uzanan manastırı, 13. yüzyılın ilk çeyreğine (1215 - 1217) tarihlenen bir Bizans dönemi kaya kilisesini, çok katlı mezarları, kamusal alanı, dini ritüel ve tören/toplantı alanını, günlük yaşam mekanlarını, iş atölyelerini, kilit taşları ile desteklenmişgeçitleri, su tünellerini, bezirhanelerini, at ahırlarını ve dahasınıkeşfetmek mümkündür. Ayrıca, adını alt kısmındaki Kaya Mescitten alan Kaya Cami, Kara Cami ve Damat İbrahim Paşa külliyesi de yamaç yerleşiminde karşımıza çıkan önemli yapılardır. Kalenin güney yamacında kalan eski adıyla Rum Mahallesi kısmında ise çeşmeler, su tünelleri, HagiosGeorgios kilisesinin günümüze ulaşan tek kalıntısı olan Çan Kulesi (bugün kilisenin yerinde Damat İbrahim Paşa İlkokulu bulunmaktadır), Meryem Ana Kilisesi, Rum Hamamı gibi anıtsal yapılar bulunmaktadır.

Alan üzerinde 312 adet mekân açığa çıkarılmış olup, 700 galeri oda mevcuttur. Yüzlerce odadan oluşan yer altı şehrindeki mekânlar birbirlerine uzun galeriler ve labirent gibi tünellerle bağlanmıştır. Mevcut bulgular ışığında, dönemin önemli sanayi kuruluşu olan 6 tane bezirhaneye ulaşılmıştır. Bezirhanelerdeketen tohumu başta olmak üzere çeşitli bitkilerden elde edilen bezir yağı, ilaç sanayi, vernikleme, mutfakta yemek yağı ve kandiller için olmak üzere çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Buranın yerleşim yeri olarak tercih edilmesinin en önemli nedeni, hem vadinin içinden akan derenin varlığı, hem de jeopolitik açıdan son derece güvenli olmasıdır.

Buluntular arasında, bölgede günlük hayatta kullanılan öğütme taşları, el değirmenleri, kalıplar, çanak çömlek, metal buluntular, ahşap kullanım aletleri gibi malzemeler yer almakta olup; 708 adet lüle ile ülkemizde aynı yerden çıkan muazzam lüle koleksiyonuna ulaşılmıştır. II. Mahmut döneminden itibaren (1808-1839) ağırlıklı olarak Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz dönemlerine tarihlenen 40 adet sikkenin yanı sıra, 18. ve 19. yüzyıllara tarihlenen 270 adet kandil, 45 adet değirmen taşı, 12 adet ezgi taşı, 21 adet tömbeki, 51 adet şamdan ve Cumhuriyet dönemine tarihlenen 46 adet kalıp gibi çok sayıda eser bulunmuştur.