60’lı yıllar…
Bir köy okulu…
Teneffüs zili çalar
Aynı anda 80’e yakın öğrenci sınıflardan çıkar, çoğunun ilk işi tuvalete koşmak olur.
İki tane tuvalet var, kızların ve oğlanların, birer göz.
Tuvalette su yok, olsa da yetersiz
Aynı anda bir tuvalete onlarca öğrenci birden girer, düşünün artık sonucu…
Tuvalete giren, giremeyen, utanan, sıkılan, sıra beklemek isteyen, öndekini iten, bağıran birçok öğrenci…
İşkence…
Bu durumu herkes bilir, ses çıkarmaz…
Öğretmeni de, köylüsü de…
İtiraz edilmez, burası eğitim kurumu; ‘bunun bir çaresi olması gerekir’ denmez.
Biraz sonra zil çalar
Sınıflara girilir, ite kaka… Düşen, eli kapıya sıkışan, vuran, ağlayan, gülen vb.
Gürültü, şamata, bağırma, kızma, vurma, sövme vb. yok yok… Tam bir curcuna…
Öğretmen sınıfa girmeden yerine oturan yok. Koşan, vuran, sırayı iten, oturmayan, atlayan, zıplayan… Sınıf toz duman
Güçlü olan ayakta kalır, zayıf olanı Allah korusun…
Öğretmen sınıfa girer
Yaramazlık yapanları sorar; ismi söylenen tahtaya çıkar. Sorma, savunma, kendini ifade etme görülmez…
Öğretmen genellikle sağlam ve kalınca olan sopayı alır…
Sopa ellere vurulur, kimi zaman vurmanın şiddetinden sopa parçalanır.
Güçlü olan dayanır
Güçlü olmayan ağlar, sızlar, uflar puflar… Acısı dininceye kadar…
Derse geçilir
Ders keyfi gibidir… Öğretmene bağlıdır, öğretmen iyiyse anlatır, iyi değilse ‘sayfa 17, açıp okuyun’ der…
Hiçbir öğrenci soru sormaz, kitabı açmayan, okumayan çıkmaz…
Çoğu o sayfayı açar, okumaz, okur gibi yapar. Sıranın altından birbirine vurur, tepme atar.
Her hangi bir sorunda güçlü, konuşkan öğrenciler meramını anlatabilir, diğerlerine düşen şey susmaktır.
Onu dinleyen de olmaz… Dalga geçilmesi de cabası…
Böyle bir ortamdan geldik
Kimse elini taşın altına koymadı, kimse zor olanı denemedi. Burada bir yanlışlık var, demedi…
Eğitene önem verildi, eğitilen görülmedi
Eti ve kemiği paylaşıldı
Bu gidişatı bozacak ‘çatlak’ bir ses çıkmadı, çıksa da duyulmadı.
Hep ‘var olan duruma uyanlar’ egemen oldu
Nice yıllar, heba olup gitti…