İyi Komşuluk
 
Uzun olur gemilerin direği
Yanık olur anaların yüreği.

Göre’nin özgür dünyasında, çocukluğun sonunda, gençliğin başında, daha lise öğrencisiyiz. Radyomuzun ses düğmesini sonuna dek çevirsem de o dolayda rahatsız olacak kimse yok. Nezahat Bayram’ın türküsünü herkesin dinlemesini istiyorum, radyoyu pencerenin önüne taşıyorum.

16 yaşımda Ankara’ya ilk gittiğimde Yücel ağabeyimin evinde aynı davranışı gösterebilir miyim?

“ Emrullah, ne yapıyorsun? Komşular rahatsız olur sonra”…

Ses ayar düğmesini radyonun, sola çevirip, ancak kendimin duyacağı ölçüye getiriyorum.
 
 
“ Hocam üst kattan tren yolu mu geçiyor?”

“ Emrullah Bey, üst katta taş ocağı mı çalıştırıyorlar ?”

“ Hocam, galiba üst katta inşaat var, duvarlar yıkılıyor “…

“ Emrullah Bey, üst kat komşunuz çocuk yuvası mı  yaptı dairesini ?”

“ Hocam, üst katta spor salonu var galiba.”

Konuklarımızla bir sessiz ortamda söyleşip yarenlik edemiyoruz. Kaldı ki, yaşadığımız daireler hep birbirine benzer. Aileler küçük. Üst katta da anne, baba ve iki çocuk var…Fakat, buna karşılık ortaya çıkan gürültü, sanki daha kalabalık bir ailenin- 10 kişi-  gürültüsü kadar yoğun.


Konuklar gidiyor. Sanırım artık gürültüler kesilir. Saat 23 olmuş. Ne mümkün! Ortaokul çocukları ders çalışmıyor mu, uykuları gelmiyor mu? Saat 24…CD çalan aygıta Vivaldi’ yi yerleştiriyorum. Tadına vara vara dinleme, konuklar olduğundan okuyamadığım gazeteleri gözden geçirme olanağı bulma umudum da boşa çıkıyor. Gürültü sürüyor. Sanırım pat pat seslerine bakarsanız, top oynuyor çocuklar.

Çevre sorunları arasında önemsenmez gürültü. Ses kirlenmesi de diyoruz. Oysa, sinir sistemini en çok etkileyen kirlenmedir .  Önlem alınmaz ise kalıcı vücut hasarları oluşturabilir. Yasalarla, yönetmelikle de düzeltilebilinecek bir konu değildir bu. Herkes görgü kurallarına uysa, çocuğunu, aile bireylerini eğitse, ses kirlenmesi en alt düzeye indirilecek ve bir ortam bozulması sorunu olmaktan çıkacaktır.
…………………..