Kar yok ama ayaz var.
Soğuğa nereli olduğunu sormuşlar .yanıtı şöyleymiş : '' Aslen Erzurumluyum da, Sıvas'ta otururum.
Orada bulamazsanız, Bozok Yaylasına bakın!“...
Bir gün önce hava ılıkmış anlaşılan. Traktörler yolun çamurunda derin oyuklar açmış.
Oralara düşmemek için cambazlık yaparak sürüyorum arabamı.
Sabah Ürgüp'ten çıkmışım erken erken. Kızılırmak'ı geçip Avanos Köprüsü'nden, sonra Devebağırtan yokuşu ve Ankara-Kayseri yolu üzerinde Himmetdede...Boğazlıyan'da Kaymakam Kemal Bey'in büstü önünde saygı duruşu ve fotografını çekiyorum. Yolum kuzeye doğru. Sarıkaya. Şimdi yaz olsaydı hamamında yıkanırdım. Ankara-Sıvas yolunu geçip Karamağara üzerinden Çekerek Irmağına, aynı adı taşıyan ilçe merkezine doğru ilerliyorum.
Bakanlık Danıştay'ın kararını uygulasaydı Ürgüp Lisesi'nde göreve başlayacaktım. Olmadı. Bizi '' muzır  '' gördü başdenetmen Faysal Duruöz, Bakan Ali Naili Erdem (*) ... Ürgüp için ''muzır'' olan nerde olsa yapar muzırlığını. Bakanlık'ın öğretmen cezalandırma yöntemi ne denli ilkel, perişan.
Küçük oğlum Mutlu Ekin 4 aylık; daha  ayırdında değil babanın evde olmayışının. Fakat büyük oğlum Umut duygulu çocuk. Zara'dan dönüşlerimde pencereden çevre evlere seslenirdi : '' Babam Zara'dan geldi. Bal getirdiii! '' Bal bahanesiyle mutluluğunu dile getiriyor...
Düşüncelerim karman çorman. Kadışehri'nde kalınacak bir ev var mıdır? Elektriğinin olmadığını öğrenmiştim. Bucak sonuçta. LPG tüpü, tencere, tabak, gıda maddeleri, yatak yorgan, battaniye...Bir AVM beklemiyorum da. bir bakkal var mıdır ? Halkın alışverişini Zile pazarından, çarşısından yaptığını ansiklopedileri tarayarak öğrenmiştim.
Karamağara' dan sonra yol daha da bozuldu. Saatte 20 km ile gidemiyorum.
Bir tepeyi aştım. Çekerek-Kadışehri yol ayrımında bir kalabalık. Üşümüşler, birbirlerine sokulmuşlar.
Birden davulcu tokmağını indirdi; zurnacı aletini üfledi. Kalabalık dalgalandı. Başladılar halay çekmeğe...
Bir an gözlerim yaşardı. Nasıl da haber almışlar geleceğimi. Şu soğukta, ayazı yiye yiye. Kimilerinin üstü başı da ince...İyi dayanıyor Bozok  Yaylası'nın insanı bu ayaza.
İlerledim. Sonra arabayı yol kıyısına çektim. İndim.
Davul döğülüyor, zurna çalınıyor ama kalabalık bir tuhaf...
'' Zahmet etmişsiniz. Sağolun, sağolun !'' dedim.
Pel pel yüzüme baktılar, halayı sürdürürken.
'' Kim haber verdi, Ortaokul müdürü mü?''
Yanıt yok.
Herkesin ellerini sıkmak istedim. Duygulanmıştım. Bozok Halayı çekenler oyunlarını bozmadılar. Biliyorlar elbet çocuklarını iyi yetiştirecek bir öğretmenin kasabalarına geldiğini.
'' Hiç merak etmeyin,'' dedim. Sesimi o gürültüde duyurmak için bağırmıştım. '' Çocuklarınızı iyi yetiştireceğim. Girdikleri her sınavda başarılı olacaklar.''
Yüzler donuk...'' Ne diyor bu adam yahu''. Dillendirmeseler de anladığım bu.
Tilki suratlı, sakalı uzamış bir adam geldi yanıma, göğsümden itti.
'' Sen kimsin yav!'' dedi.
Söyledim kim olduğumu.
'' Sağolun, '' dedim. '' Zahmet edip gelmişsiniz buraya. Vefalı insanlarsınız. Sağolun, vaar olun,”
Yavaş yavaş anlaşılıyordu. Karamağara, Sorgun yoluna doğru dönüp baktım. Düdük çalarak, bir şamata, bir tantana büyük bir konvoy giderek yaklaşıyordu.
'' Beni beklemiyor muydunuz,'' dedim. Kırgın bir ses tınısıyla.
'' Hadi lan ordan,'' dedi tilki yüzlü adam, yüzünde bir tiksinti. ''Örtmenmiş de bilmem neymiş de!''
Kendimi toparladım. '' Ya kimi bekliyordunuz ? '' dedim.
Adam sırıttı : '' Ömer Lütfi Erzurumluoğlu'nu helbet. Mebus olacak...''                                                            
Cısss...
Arabama binip sürdüm. Özükavak, Koyunlu, Kadışehri...
Yıl 1977 idi ve 5 Haziran günü Genel Seçimler yapılacaktı…Çalışmalar başlamıştı…
 
.....................................................................  6 Haziran 1977. Ürgüp .............
  
* Avukat Ali Naili Erdem, 12 Eylül Askeri Darbesiyle siyasal yaşamı sona erdi.
Günümüzde aylık Bütün Dünya Dergisi'nde demokrasi, insan hakları gibi pek iyi bildiği,
uyguladığı konularda  uzun uzun yazılar yayımlatıyor.