Öyle anlatıyor ki;
   Ağzımız açık dinliyoruz
   Hem haklı, hem doğru, hem de mantıklı…
   Ah diyorsun, ah!
   Buna bir yetki verseler de şu işleri bir düzeltse…
   Ne güzel olurdu!
   Böyle insanları kimi makamlara getireceksin, gör bakalım o zaman ülkenin halini… Her iş tıkır tıkır yolunda gidecek…
   O anlattıkça 
   Bunlar geçiyor aklımdan
   Her şeyi biliyor
   Her olayı takip ediyor
   Gözünden kaçan hiçbir şey yok…
   “Affedersiniz!”
   “Size küçük bir şey soracağım, izin var mı?”
   “Ne demek, buyurun!”
   “Şey, biraz önce anlattığınız şu konu hakkında soracaktım. Acaba bu bilgileri bir araştırma sonucunda mı elde ettiniz? Hani bir kaynağı varsa biz de okuyalım diyecektim.”
   “Ne diyorsun kardeşim!”
   “Araştırmaya, okumaya ne gerek var!”
   “Her şey ortada, her şey açık, sen göremiyorsan ben ne yapayım?”
   “Fakat araştırma yapmak gerekmez mi?”
   “Gerekmez!”
   “Neyi araştıracaksın, her şey ortada diyorum, güneş balçıkla sıvanmıyor…”
   “Şey! Hani bizim bilmediğimiz teferruatlar olabilir, o açıdan demek istedim…”
   “Ne teferruatı?”
   “Hani diyorum, malum ya… Haber kaynakları her zaman her şeyi doğru vermiyor; ya saklıyor, ya da haberin ilginç ve çekici olması için ilaveler yapıyor, kimi zaman da kasti olarak farklı veriliyor… Bu açıdan demek istedim…”
   “Geç bunları geç…”
   “Fakat”   
   “Fakatı makatı yok. Her şey doğru veriliyor da… Benim anlattığım haber mi yanlış veriliyor…”
  “…”
  “İşte bu ülke bu yüzden, sizin gibilerin yüzünden bir parmak boyu ileri gitmiyor, gidemiyor…”
   “Suçlu mu kardeşim, suçlu…”
   “Hemen gereğini yapıp sallandıracaksın…”
   “Şey… Affedersiniz! Bizim başımıza bazen değişik ve olumsuz şeyler geldiği zaman, biz tanıdıklarımıza, arkadaşlarımıza işin doğrusunu anlatmaya çalışırız ya… Hani o açıdan diyecektim…”
   “Anlaşıldı”
   “Sen de onlardansın”
   “…”
   “Sen de aynı yolun yolcususun…”
   “Ama ben size hak veriyordum az önce”
   “Verme kardeşim… Sana hak ver diyen mi oldu…”
   “Fakat”
   “Git başımdan kardeşim, işin yok mu senin?”