67 İlimiz vardı.
İl merkezlerinde,onlara bağlı ilçelerde de öğretmen okulları...
Büyük illerde birden çok.
İyi yetişmiş eğitici kitle olsa, bu bir gelişmişlik göstergesi...
Milyonlarca kır insan eğitici bekliyor, öğretmen bekliyor köyüne.
Kentlerde, beldelerde pek büyük sıkıntı yoktu ama 1970'li yıllarda köylerin durumu hala acıklıydı, hala içinden çıkılmaz durumdaydı. Cumhuriyetimizin 50. yılı yakındı,  hala köy çocukları ''ortabirdenterk muvakkat öğretmenler'' in ellerine emanet ediliyordu.
İl merkezlerindeki öğretmen yetiştiren okulların durumu nasıldı ?
Güllük gülistan ? Ala ve rana ? Sen sağ, ben selamet...
Bir ders yılı coğrafya öğretmenliği yaptığım bir okuldan söetmek istiyorum.
Yatılı okulların bir havası vardır. Bu hava pırasa kokar, patates kokar. Asla gül kokmaz. Çünkü okul yönetimi öğrenciyi en ucuz besleme yöntemini arar, bulur...Mevsim sebzelerinin en ucuzu nedir? Pırasa...Öyleyse onu değerlendirmek gerekir. Başka ! Patates: öyleyse onu yedireceksin öğrenciye.
Kasımın ilk haftasından nisan başlarına değin ocak ateşinde ısınılan, soba yakılan bir beldede yatılı öğrencilerin iyi beslenmesi gerekir. Nerdee! Et.süt, yumurta yedirmek gerekir öğrenciye. Çocukluktan gençliğe geçiş  dönemi...İyi beslenemezsen dersleri nasıl izleyeceksin, nasıl üretici, yaratıcı bir öğrencilik geçireceksin ! Zor ki zor...
Yanıt daima hazırdır : '' Ödenek ''...''Bakanlık da öyle her yere, plansız porguramsız öğretmen okulu açmasın efendim. Eğer iyi besleyeceğinin garantisi yoksa fakir fukara çocuklarının ümmidlerini karartmasın efendim.  Hadi, yanlışlıkla açtın diyelim, kapatmasını da bileceksin efendim.''
Böyle bir eleştiriyi sesli dile getirecek, toplantılarda söyleyecek, yazanak olarak düzenleyip Bakanlık'a gönderecek ''babayiğit'' okul yönetcileri de bulmak olanaklı değildir.
Sabah ilk saatler...Öğrenciler uykulu...Yeni bir güne başlıyorlar. Tertemiz giyinmişler. Gençliğin verdiği bir iyimserlikle gülümsüyorlar. Kahvaltıda ne  vardı acaba! ''Günaydın'' diyorlar. İlgilenmeleri insanı mutlu ediyor. Kimisi ' hocam' demiyor; '' Öğretmenim, günaydın,'' diyor . Anlıyorum, karşılıksız kalmıyor selamı...Yüzünde rahat bir gülümsemeyle. Özüne güvenen öğretmen adayı genç kız onlar...
Daha dersimin başlamasına 15 dakika var. Nöbetçi öğrencinin göreviymiş. Gelenekselleşmiş. Pasta hazırlanmış, yanında güzel sabah çayı. Soğuk havada iyi gidiyor. Ellerine sağlık. Onlar öğrenci olmanın yanında birer mutfak emekçisi.
Arkadaşlar geliyor birer ikişer. Selam verip el sıkanlar da var, ters ters bakıp '' Bu herifin benim okulumda ders vermesini kim sağladı'' diye düşünerek kuşkulu kuşkulu bakıp selam vermeyen de. Olabilir. Hangi öğretmen okulunda vardır 'birlik, beraberlik' ?
.........................
Öğrencilerin beslenme durumlarına bir göz attık.
Peki, ders kitaplarına yardımcı yayınlar konusunda durum nedir?
'' Vaziyet vahim''...Kitaplık olsa da ne tür kitaplar yer almaktadır? Yalnız Bakanlık yayınları ve Talim Terbiye Kurulu'nun tavsiye ettiği, MEB Tebliğler Dergisi'nde yaymlanmış kitaplar, dergiler...Bunlar öğrenciyi doyurur mu ?
Bir gün sabahtan ikindi sonrasına...Kesintisiz 6 saat dersimi verdim. Arabama çıkarken bir kız öğrenci yaklaştı. Önce çekingen, sonra güvenle...konuştu:
'' Öğretmenim,'' dedi.'' Sağolun. Bizim için emek veriyorsunuz, sizi anlıyoruz , arkadaşlarla aramızda konuşuyoruz, beğeniyoruz da. Bir isteğimiz var.''
'' Evet, söyleyin bakalım,'' dedim.
'' Kitaplığımızda aradığımız eserler yok. Bize Aziz Nesin'in iki, üç kitabını getirebilir misiniz?''
Aziz Nesin 1972'de hala sakıncalıydı. Ara hükümetler dönemindeyiz. Öğrenciler acaba bana tuzak mı kuruyor! Ben onların içtenliğine inanıyorum. Getireceğim istedikleri kitapları...
Ertesi hafa bir zarf içinde, Aziz Nesin'in kitaplarını getirip veriyorum. Öğrenci sevinçle alıyor, gözleri ışıldayarak , teşekkür ederek ayrılıyor. Bir genç kızın kişiliği kolayca oluşmuyor, özüne güven duygusu...O mutlu olunca, ben de seviniyorum.
Nerden bilebilirdim ki o kitaplar bir öğrencinin başına bela olacak, bizim de o okulda bir daha ders veremememize yol açacak! Nerden bilebilirdim!
.........................
Bir öğretmenler kurulu toplantısı. Kaşlar çatık. Sinir gerginliği derhal anlaşılıyor. Girdik Müdür Hasan Demircioğlu'nun odasına. Baktım masasında Aziz Nesin'in kitapları. Öğrenciye benim verdiklerim. İt Kuyruğu, Kazan Törevi, Rıfat Bey Neden Kaşınıyor, Nigar ile Mamut...Yanyana dizilmişler...Daha önce ayağa kalkıp gülümseyerek elini uzatan Müdür, şimdi gözlerini kaçırıyor. Sağ cenahtan öğretmenler de aralarında fısır fısır konuşuyorlar. Bir olağanüstülük var, ama ne ?
Necmettin Tozlu adlı öğretmen oturduğu yerden konuştu : '' Öyle dışardan gelip de, öğrencide yanlış kanaat meydana getirecek, bir hırsızın saçma sapan herzelerinin kitap diye dağıtılmasını asla kabul etmeyiz.''
'' Protesto ediyoruz bu hareketi,'' dedi Niğdeli Oğuz.
'' Arkasından koştum;öğrenci kaçtı ben kovaladım, sonunda yakaladım,'' dedi Mustafa Oğuz.
Trajedi mi desem, dram mı, komedi mi ? 1972-73 ders yılı bitmek üzereyken yaşanılıyor bunlar bir il merkezinde . Burası Kız İlköğretmen Okulu.
Birisi ''bir hırsızın kitapları'' demişti. Kimdir? Meğer Aziz Nesin, TSK’nden hırsızlık yaptığı için atılmış. Neler de biliyorlar. Bilenler de bilmeyenlere aktarıyor, süratle yayılıyor.
Ali Pancar söz aldı : '' Öğrenciye böyle kitaplar  veren kişi burada ders veremez.''
Bak hele sen şu Merzifonluya !
Müdür Hasan Demircioğlu, o görkemli oturuşuyla koltuğunu doldurmuş; düşünceli...
Bana dönüyor : '' Bak kardeşim !'' diyor. '' Bu mevzu burada bırakılamaz. Ben bir heyet teşkiliyle ve onların raporlarını alarak Bakanlık'a bildireceğim. Haberin olsun, küsme, darılma yok haa !''...
Gülümseyerek dinledim.
Bana ne yapılabilirdi ? Fakat kitap verdiğim o öğrencinin durumu ne olacak ?
...............
Kitap deyip geçmeyin !
Bir kitap okyanus yerine geçer; transatlantikler üzerinden geçer; yük ve yolcu taşır.
Okyanusta nice fırtınalar,kasırgalar oluşur, nice insanın yaşamı tehlikeye girer, nice meslekler yapılamaz olur onun yüzünden ...
Kitap bu; boru mu !
Türk mizah tarihinin büyük ustası, gülmece yazarı Aziz Nesin, megerse kitap yazmamış, bomba yapmış; patlamağa hazır…
................................................................................ 27 Aralık  1973  Nevsehir.