PKK

Popüler tarihçiliğimizin iki önemli ismi, Ahmet Refik Altınay ve Reşat Ekrem Koçu’dur. İkisinin de birbirinden güzel kitapları mevcut. Tarih mehdunlarına tavsiye ederim. Reşat Ekrem Koçu’nun güzel eserlerinden biri de1962 yılında yazdığı “DAĞ PADİŞAHLARI” dir. Sıkılmadan usanmadan zevkle okunabilecek bir kitaptır. İsminden de anlaşılacağı gibi bu kitap, Osmanlı Devletini ciddi sıkıntılara sokan ‘Celali İsyanları’ n dan  bahseder. Bu isyanlar Osmanlı yönetimine ve isyanların cereyan ettiği bölge insanına ne kadar sıkıntı verdiği ehlince malumdur.

Tarih bize göstermiştir ki, kurtuluş savaşları hariç bu tür isyanlar hiçbir zaman başarılı olamamıştır.  Olmaya olamamıştır ama zarar verip zarar gördükleri muhakkaktır. Daha kötüsü bu isyancılar kullanılmışlar veya birilerinin maşası olmuşlardır.

Celali isyanlarını başlatanlar, Osmanlı Devletinin düşmanları tarafından olduğu gibi maalesef devletteki yanlış uygulayıcıların uygunsuz muamelelerinden dolayı dağlara çıkmışlardır... Ama onlar tıpkı PKK gibi isyanları sayesinde masum insanları ve yöneticileri taciz etmişlerdir. Nasıl onlar ha bugün ha yarın ülkenin idaresine el koyabilir veya lokal yönetim oluşturabiliriz anlayışıyla eylem yapmışlarsa, PKK da aynısını yapmaya çalışıyor. Onlar istediklerini alamadıkları gibi PKK mensupları da alamayacaktır. PKK nın tüm Kürt menşeli kardeşlerimi temsil etmediğini biliyorum.  Lakin öyle bir algı oluşturuluyor ki, durum bunun tam tersi gibi. Yakın bir geçmişe kadar bir insan hakkında, bu Kürt müdür Türk müdür diye hiç sorulmazdı. Şimdi tam tersi oluyor.
Bizim geçmişimizde müşterek kahramanlarımız var. Hala da var. Selahddin Eyyubi, Said Nursi, İdris-i Bitlisi gibi değerli kahraman ve değerli insanları hangi Türk ve hangi Kürt reddedebilir, kabul etmeyebilir? Ortak değerlerimizi dikkate alarak kardeşçe beraberce huzur içinde yaşayabiliriz. Biz bunu geçmişte gösterdiğimiz gibi gene daha güzeliyle gösterebiliriz.

Nasıl ki, Celali İsyanlarını başlatanlar yok olmuşlarsa PKK da yok olacaktır. Türk ve Kürt kardeşliği devam edecektir. Bu milletler hep var olacaktır. Hiç kimsenin isyancıları bilmezler ama 1923’e kadar yıkmaya, yıpratmaya çalıştıkları Osmanlı, o tarihten ve kıyamete kadar da Osmanlı’nın bakiyesi Türkiye Cumhuriyetinin mevcudiyeti devam edecektir. İnşallah.  

Gördüğümüz ve bildiğimiz o ki, son 13 yıldır devlet PKK’ya gösterebileceği kadar müsamaha göstermiştir. Duyumlarımıza göre o bölgedeki birçok işin kontrolü dahi onlar tarafından yapılmaktaymış… Vergi toplayıp, mahkemeler kuracak kadar ileri gitmişler... Anlaşılan o ki, gösterilen bu müsamahayı devletin acziyeti olarak görüp “kibirlenilmişler” ardından biz bu işi lehimize çevirmişiz anlayışına kapılmışlardır. Ama unutulmamalıdır ki, aynı devlet yeri geldiğinde yapılması gerekeni yapmaktan asla geri durmaz.

Bu arada olanlardan memnun değilim.

Hangi mülahazayla olursa olsun yöneticilerimizin; ‘baldıran zehri içme’ adına, ülkenin huzuru, ekonomik kalkınması, küresel bir güç olması için her türlü fedakârlık yapılmıştır. Öyle ki, kurucu iradenin yok saydığı, dikkate almadığı ve hatta asimile etmek istediği Kürt kardeşlerimize doğuştan hakları olan haklarını kullanma adına hemen her türlü imkân sağlanmıştır. Görülmüştür ki, benim mütedeyyin Kürt kardeşlerim içten ve dıştan bir takım insan ve devletler vasıtasıyla bir şekilde tahrike gelmiştir/gelmektedir. (kazanımlarınızı lütfen dikkatle bir daha düşünün. Geçmişle mukayese edin)   
Derim ki, ölenler için acılar paylaşılabilir, ama akıllı hareket edebilirsek terör vesilesiyle ölmesi muhtemel insanları kurtarabiliriz. Ülkemizdeki huzursuzluğun herkesi rahatsız ettiği muhakkak ama en çok da bu sıkıntıyı o bölgede yaşayanlar çekmektedir.

Huzur içinde camisine, kahvesine, dükkânına, misafirliğine gidemeyen kardeşlerimizin yerine kendimi koyuyorum da içim içime sığmıyor. Has bel kader bulunduğum şehrin üstünden keşif ve gösteriş amaçla da olsa savaş uçakları geçtiğinde içim daralıyor. Geriliyorum. Oysa o bölgede yaşayan kardeşlerimiz bu günlerde bunu hep yaşıyorlar.

Yukarda ifade ettiğim gibi, kurucu irade maalesef başlangıçta yanlış yapmıştır!.. Belki de o yanlışın mekrini çekiyoruz. Hayatta yapılan ve söylenen hiçbir söz ve iş yok olmuyor. Bir şekilde günün birinde önümüze geliyor. Sorumluluk sahibi insanlar, yaptığı, söylediği her söz ve işine çok dikkat etmelidir.
Unutmayın! En iyi Kürt ve Türk, Allah ve Resul’ünün öğütlerini anlayan hayatına yansıtan; birbirini anlamak için empati yapandır.
Lütfen akl-ı selim, akl-ı selim, akl-ı selim…

NOT: Etkili olur mu, zamanı geçti mi bilmem ama geçenlerde Başbakanlıktan yetkili bir dostumla görüştüğümde; “Kürt kardeşlerimiz günahı sevabı bilen, cenneti umup, cehennemden korkan, ahiret inancı olan kimselerdir. O bölgemizde çok saygın âlimlerimizin olduğunu biliyoruz. Neden o hocalarımızı devreye sokmuyoruz! Neden İslami argümanlarla bu kardeşlerimizin karşına çıkmıyoruz!” Dedim.

Memnun oldu; ‘inşallah gerekli yerlere bu konuyu götürüp, anlatıp konuşacağım’ dedi.

Ahmet BELADA