TÜRKİYE YOKSUL BİR ÜLKE MİDİR?

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü  ( OECD )’ nin yayımladığı “ Bir Bakışta Toplum” yazanağında, Örgüt’ün en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeleri Şili, Meksika ve Türkiye çıktı. Yazanağa göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük istihdam oranına sahip ülke konumunda bulunuyor.

 Yazanağın ortaya koyduğu  çizelge şudur :

Gelirler eşitsizdir.

İstihdam düşüktür.

İşsizlik rekor düzeydedir.

Yoksul nüfus oranı yüksektir.

Eğitime ciddi yatırım yapılmıyor, ayrılan bütçe zayıftır.

Bebek ölümlerinde tam bir facia - trajedi,dram-   yaşanıyor.

En kısa ömür Türkiye’dedir.

 Zaman zaman basında buna benzer haberler izleriz. Avrupa’da, Amerika’da, Japonya’da, Avustralya’da bir enstitü, bir akademi, bir değerlendirme kurumu  ülkelerin gelişmişlik durumunu, birtakım ölçütlere göre değerlendirir. Bunu, BM Örgütü de yapar.

 Benim buna itirazım vardır. Türkiye’yi yoksul bir ülke olarak tanıtanlara itirazım vardır.

Reddediyorum;  Türkiye, yoksul bir ülke değildir.

 Şimdi, neden yoksul olmadığımızı madde madde sıralayalım.

 Atatürk rönesansında, cumhuriyet hümanizması döneminde 7’den 77’ye her yurttaşın okur yazar duruma getirilmesi öncelikli bir karar idi ve iyi de uygulanıyordu. 1930’lu, 1940’lı, 1960’lı yıllarda en küçük köylere dek ilkokullar yapan, 1990’lardan sonra taşımalı eğitime geçince bunları kapatan, ahır yapan ya da bile bile yıkıntılaşmasına göz yuman  bir ülke yoksul olabilir mi?

 Terziden, berberden, kunduracıdan ehliyet istenilen bir düzende, herkesin müteahhit olabildiği bir ülke yoksul olabilir mi?

 Bin TL aylığı olan memurun, ayda 4 bin TL ödeyerek göl kıyısında , sahillerde villa sahibi olduğu bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 Bir düğünde “namım yürüsün”  denilerek, iş inada binince binlerce liralık merminin havaya sıkıldığı, buna karşılık konuğu ağırlayacak bir konukevi olmayan, okulu dökülen yüzlerce köyü olan bir ülke yoksul olabilir mi?

 Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen atadığı liselerde eğitimi yeterli bulmayan, üniversiteye giremeyeceğini anladığı zaman dershanelere koşarak bilgi eksikliğini telafi eden milyonlarca öğrencinin bulunduğu, milyarlarca liranın döndüğü bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 Okul kantinleri dolu, kitaplıkları bomboş, il ve ilçe kahvehaneleri dopdolu, kütüphaneleri bomboş olan bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

Hiçbirinin web sitesinde basımevi için bir bölüm olmayan, yayımladığı kitaplar hakkında bilgi bulunmayan, buna karşılık öğlen yemeğinde neler olduğunun günü gününe ve titizlikle işlendiği; beyin açlığının önemsenmediği, buna karşılık midesel açlığın daima ön planda tutulduğu , taşralılıktan çıkmak için hiçbir çabanın gösterilmediği 167 üniversitesi olan bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

 Ot bürüdüğü için suların akmadığı kanallar, aşınımla toprağı yitip giden ekenekler, çalılaştığı , budanmadığı için meyve vermeyen ağaçlar…Köy kahvelerinde laklak ile, siyasal dedikodularla ömür tüketen milyonlarca insanın olduğu bir  ülke yoksul sayılabilir mi?

  Belediye meclisi kararıyla fay hattının yerini kent sınırları dışına atacak denli güçlü olan belde başkanlarının bulunduğu ülke yoksul sayılabilir mi?

 En çok iki katlı yapıların olması gereken , kırıkların Anadolu haritasını bölük pörçük ettiği bir coğrafyada 8, 10 katlı yapılara ruhsat veren belediyelerin olduğu bir ülke yoksul olabilir mi?

 Ormanlarını yok ederek, yerine  yeni mahalleler kuran bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 Yemek için parası olmadığı halde 1000,2000 TL değerinde cep telefonu kullanan, dergi, gazete, kitap okumayı gereksiz gören  binlerce gencin bulunduğu bir ülke yoksul olabilir mi?

 Sekiz, dokuz yıl İngilizce ders görüp de, turistin sorduğu müzenin yerini gösteremeyen milyonlarca öğrencinin eğitim (!) gördüğü bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

 Yaşlanmış otosunu satan, üzerine hanımının bileziklerini paraya çevirerek yenisini alan, bu arada evinde 2, 3, 4 çocuğu öğrenci olduğu halde, eğitimleri için bir harcama yapmayı gerekli görmeyen milyonlarca babanın olduğu bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 İş bulamayıp, acaba “yüksek lisans” yaparsam bir devlet dairesine girerim düşüncesiyle sınav salonlarını dolduran fakülte mezunlarının tek tek geldikleri otomobillerine üniversite bahçesinde, park yerlerinde boş yer kalmadığına göre bu ülke yoksul sayılabilir mi?

 Toplam yüzölçümü 3 451 km2 olan ve topraklarının önemli bir bölümü bazaltik lav akıntılarıyla kaplı olduğu halde 4 bin km2 alanda ekim yapılıyormuş gibi gösterilerek devletten para koparılan, haksız kazanç sağlanan bir ilçenin var olduğu ülke yoksul sayılabilir mi ?

 Umreye, hacca milyonlarca lira para ayrılan, petrol varsılı Vahhabi diyarını paraya boğan milyonlarca insanın ikinci, üçüncü, dördüncü kez ziyaretine izin veren, bu konuda hiçbir yaptırımı gerekli görmeyen bir ülke yoksul olabilir mi?

 Güya öğrenci yetiştiren, gazeteye tek kuruş para vermeyen, kostak kostak gövde gezdirirken “Ben enayi miyim gazeteye para verecek, her şey televizyonda var,” diyecek kadar çağdışı kalmış binlerce üniversite öğretim elemanının olduğu bir ülkenin geleceğinden endişe etmeye gerek var mı ve bu ülke yoksul sayılır mı?

 Göç verdiği için boşalan, nüfusu 50’ye ine bir köye 100 bin, 200 bin TL ayırarak, pazar yerlerinde makbuzla para toplayan ve bunu sevap (!) diye yapan , içinde 200, 300  müminin namaz kılabileceği büyüklükte kubbeli, iki minareli, dört şerefeli cami konduran insanların  yaşadığı bir ülke yoksul olabilir mi?

 İçkiye( viski,vodka,cin vd) , kozmetiğe, kaçak (!) yabancı sigaraya milyonlarca lira döviz ayıran bir ülke yoksul olabilir mi?

 Miyadı dolmuş, tekaüde ayrılmış eski Hariciye nazırlarını, eski para babalarını, holding patronlarını binbir iltifatla çağırıp, kahvaltı verip sonra cebine dünyanın parasını koyarak uğurlayan büyük iş adamlarının, devlet yöneticilerinin olduğu bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

 Devlet dairelerinin girişinde, nizamiye kapısında motorlu araç giriş çıkışını düzenlemek için ,“sopayı kaldırıp, sopayı indirmek” için 4, 5 kişinin görevlendirildiği bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 Hep dışsatım gelirlerinin arttığını açıklayıp da, dışalımın ne durumda olduğunu belirtmeyen, böylece yurttaşın blanço açığını anlamasını istemeyen sayısız siyasa adamının olduğu  bir ülke yoksul olabilir mi?

Yurt dışında doktora yapıp da, bir üniversitemizde görev alan , fakat tek bir yayını izlemeyen, bir dergiye sürdürümcü olmayan yüzlerce öğretim elemanının olduğu bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 Müteahhid, doktor, avukat, kuyumcu, mühendis gibi yüksek gelir öbeğinde yer alan kişilerin  bir kapıcı, hademe kadar vergi vermediği  bir ülke yoksul olabilir mi?

 Yeni hizmete girmiş bir devlet dairesi yapısı için, daha bir yıl geçmeden bakım ve onarım adı altında yüksek paraların ayrıldığı bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

 İşin kolayına kaçarak, verimsiz, bitek olmayan yerlerden geçirmek yerine, köylünün bahçelerini yok ederek karayolu geçiren, yurt topraklarının yalnız sınırlarda silahla değil, her karış alanın alınteriyle işlenerek korunduğu bilincinden yoksun binlerce karayolu mühendisinin plan yaptığı, uyguladığı bir ülke yoksul olabilir mi ? ( Nevşehir-Niğde karayolu, Göre örneği ).

 Demiryollarının pas tuttuğu, limanlarına trenlerin uğramadığı, her yıl ray döşense tüm ülkenin köprüleriyle, tünelleriyle birbirine bağlanabileceği yerde, 20-24 tekerlekli koca kamyonların yük taşıdığı, ağır baskıyla sürekli bozulan, masraflı onarım gerektiren karayollarında her yıl,  sanki savaştaymış gibi 5 bin, 6 bin insanını yitirdiği bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 Duble yol yapıp da, daha bir yıl geçmeden onarım için yüksek ödenekler ayrılan bir ülke yoksul olabilir mi?

 Ormanı kereste, odun  deposu; insanı besleyen ve giydiren tarlayı, toprağı  arsa olarak gören ve bir fırsatını bulduğu zaman bunları paraya çevirmeğe hazır onbinlerce “köşedönücü” işadamının olduğu bir ülke yoksul olabilir mi?

 Her yıl üniversitelerinden yüzlerce elektrik mühendisi mezun ettiği halde, elektrik kesilmeleri yüzünden milyonlarca liralık zararın ortaya çıktığı bir ülke yoksul olabilir mi?

 İşe adam değil, adama iş uygulamasıyla güya çalışır görünen, mesai kavramından yoksun, gününü gün eden, devletin bilgisayarında iskambil oynayan, dedikoduyla vakit geçiren, aydan aya aylığını alan ( bankamatik memuru ) binlerce kamu görevlisinin  olduğu bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 Her mebusun 2 danışman (!) kullandığı (!), buna karşılık yasamada, yargıda, yürütmede hiçbir işin tıkır tıkır yürümediği, yıllarca danışmanlık yaptığı halde eğitim, sağlık, kamu düzeni, terör, tarım, orman, balıkçılık, endüstrileşme ,çevre koruma alanlarında hiçbir projesi olmayan, yazanak hazırlama gücünden yoksun kişilerin danışman olarak bulunduğu, bizzat TBMM başkanının “ 84 danışmanım var, daha hiçbirinden bir bilgi almadım” diyerek aczini itiraf ettiği bir ülke yoksul olabilir mi?

  Deprem ülkesinde 3-4 şiddetinde bir sarsıntıyla yıkılan binaları hangi şirketin yaptığının kaydını tutamayan, sorumluları adalet önüne çıkaramayan, hesap soramayan bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

 Orman yangınlarına karşı savaşımda söndürücü uçaklara hiçbir para ayrılmazken TBMM üyeleri için, Bakan yardımcıları için yüksek fiyatlarla lüks arabaların kiralandığı bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

 Alman malı Mercedes’in Almanya’da kamu işlerinde kullanılan sayısının 2,3 katının devlet kurumlarında kullanıldığı bir ülke yoksul olabilir mi?

 Petrolde dışa bağımlı olduğu halde, 6-8 silindirli lüks otomobilleri, jeepleri peynir ekmek gibi satın alan binlerce insanın yaşadığı bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

 Petrole bağımlı olduğu halde birçok yerde fuel oil ile çalışarak elektrik üreten santraların bulunduğu bir ülke yoksul sayılabilir mi?

 Kaçak elektrik kullanımını önleyemediği için milyonlarca lira zarara uğrayan, bunları önlese yeni tek bir elektrik üreten termik, atomik ya da hidrolik santral yapmasına, doğasına ve  kültürüne zarar vermesine, masraf yapmasına  gerek kalmayacak bir ülke yoksul sayılmalı mıdır?

 Hazine toprakları üzerine kondusunu kuran yoksul yurttaşa önce elektrik bağlayan, seçim öncesinde kapısının önüne değin asfalt döşeyen, seçim sonrasında  da yıkmak için üniformalı adamlarını gönderen, yoksulu yoksula karşı çarpıştıran samimiyetten, dürüstlükten yoksun  belediye yetkililerinin olduğu bir ülke yoksul olabilir mi?

 TÜİK ( Türkiye İstatistik Kurumu ) daha adı DİE (Devlet İstatistik Enstitüsü ) iken

2004 yılında bir “tahmin” çizelgesi yayımlamıştı : “Satınalma Gücü Paritesiyle (SAGP) kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) 2004 yılı geçici tahminleri.

 Avrupa Birliği (AB) üyesi 25 ülkede “kişi başına gelir” düzeyi 100 olarak kabul edildiğinde Türkiye “29 düzeyi” ile en alt sırada yer almıştı. Türkiye, bu listede yer alan Avrupa ülkeleri arasında “kişi başına en düşük gelirli” , bir başka deyişle “kişi başına en yoksul ülke” sıfatını sürdürmüştü. Türkiye 2003 yılında da aynı listede , 27 düzeyi ile yine en altta bulunuyordu.

 Lüksemburg, Norveç, İrlanda, İsviçre, Danimarka, Avusturya, Holanda, Belçika, Büyük Britanya ise Avrupa’nın en varsıl ülkeler sıralamasında yerlerini almış bulunuyorlar.

 Evet. Bu liste uzar gider. OECD yazanağına itirazım vardır:

TÜRKİYE YOKSUL BİR ÜLKE DEĞİLDİR.

Bunu böyle bilsin etkililer ve yetkililer…

 Avrupa Birliği ülkeleri sıralamasında da en yoksul ülke olarak görülüyoruz.

Buna da itirazım vardır. Türkiye yoksul bir ülke sayılamaz.

**************************

·          Dr E Güney, Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi , Sosyal Alanlar Eğitimi Profesörü. Diyarbakır

                    [email protected]