GAGAVUZ YERİ HATIRASI

                               DR Seyfi ŞAHİN

1994 yılında Gagavuz Yeri cumhuriyetinin 3. Kuruluş yıldönümünde,

Gagavuz kardeşlerimiz Başbuğ Türkeş’i davet etmişlerdi.

 O da vekaleten beni gönderdi.

Ben de Kayseri’den kıymetli vefakar ve fedakar ülküdaşımız, Mak. Müh Alim Gerçel,

 İl başkanımız, Cihan  Metinle,

Benim o zaman ayak işlerinde kullandığım dizel Renault 9 arabamla yola çıktık.

Çünkü, Romanya da Renault,  Dacia adıyla araba imal ediyordu.

Arıza yaparsa parçası bulunur diye düşündüm.

                ***

Gittiğimiz yerlerde ancak Türkçe ile anlaşabilirdik.

Bir arkadaşım bana, “Afganistan’dan, Avusturya sınırına kadar gümrük dili Türkçedir” demişti.

Hakikaten bunu gördük.

Romanya, Bulgaristan sınırında yani Rusçuk’ta, Romen memur Türkçe bilmediğini söylemişti.

Ben de itiraz ettim. “Bulgar gümrükçülerle Türkçe konuşuyorsun” dedim.

Adam güldü. Tamam dedi. İşlemleri Türkçe hallettik.

Türkçe o kadar güçlü ve yaygın ki, Köstence pazarında alış verişi Türkçe yaptık.

Babadağ şehrinde,  toplu duran taksicilerle Türkçe konuştum biri anladı cevap verdi.

Türk’müş bir mahallemiz vardır dedi.

Tulca da, İsakça da, Kalaç ve İbrail de de Türkçe biliyorlardı.

Çünkü oralar da  bizim yurdumuzdu. Biz oralara Bucak diyorduk.

Şimdi Baserabya diyorlar. Her bölge ve şehirlerde bizim kanımız ve mezarımız var.

Moldovya’ya girdiğimizde, Kiril alfabesi ile köylerin isimleri Türkçe olduğunu gördüm.

Burada yaşayanlar Türk mü? dedim.

Hayır dediler. “1812 yılında Rus savaşında bu köylerde Ruslar katliam yaptı.

Günlerce derelerden kan aktı.

Bir kısmı da Dobruca yaylasına kaçtı”. Dediler.

Dobruca yaylası bu günkü Romanya’nın doğu bölgesindeki geniş Tuna ovasıdır.

Daha sonraki savaşlarda, 1829 ve 1877-78 (93 harbi) de oradaki Türkler de Anadolu’ya kaçtılar.

Moldovya’nın başkenti Kişinev’de bile Türkçe alış veriş yapabildik.

                ***

Gagavuz yerinin başkenti Komrat’a vardık.

Girişte Latin harfleri ile her yerde “Respublikamızın 3 yılı” yazıyordu.

Respublika Cumhuriyet demektir.

Sokakta yaşlı bir kadınla konuştuk.

Bize, “Gagavuzca’yı nerden öğrendiniz?” dedi. Biz de “Anadilimizdir”, dedik.

Sovyetlerin dağılması, milletlerin ve kültürlerin azat olması demekti.

Kadın bize, 1812 savaşını kast ederek, “Hani gelecektiniz?” dedi.

Savaşı kaybeden Yeniçeriler, bunlara: “Tekrar geleceğiz” demişler.

Gagavuz kardeşlerimiz o gün, bu gündür, ağızdan, ağıza yaşatarak bizi beklemişler.

250 yıllık bir hasret… Neden olmasın?

Orada berbere “kırkma yeri” diyorlardı.

Hemen edebiyatçılar, tarihçiler, ressamlar ve şairler türemişti.

Hep Türkçe ve Gagavuz milletinin yaşamasının istiyorlardı.

Moldovanlar evlerine ayakkabı ile giriyorlar.

Ama Gagavuzlar ayakkabılarını çıkarıyorlardı.

Kiliseleri bile halı ile örtülü onlar da ayakkabılarını çıkarıyorlar.

Aynısı ben de Yakut Türklerinde görmüştüm.

Onlar da serili olmayan evlerine ayakkabı çıkarıyorlardı.

Demek ki temizlik Türk  milleti’nin genetiğinde var. ( devam edecek)

24.07.2023, Kayseri.