HADDİNİ BİL !
        Haddini bilme,  huzur arama yolculuğuna çıkan insan için değerli bir haritadır. Herhangi bir konuda bilgisini , konumunu , sınırlarını bilip  kabullenmesi , ona göre tavır koyma ve  fikir belirtme durumudur . Varoluşu anlamlı kılan onurlu bir eylemdir.  Bilinir ki her kanat denizi aşamaz. Çünkü Allahın her canlıya verdiği güç, çeşitli ve  sınırlıdır. Öyleyse  haddini bilmek kendini bilmektir.
     Bir bilgeye sormuşlar :‘’ En iyi bildiğin şey nedir ?’’ Bilge kişi, hiç düşünmeden cevap vermiş : ‘’ haddimi bilirim.’’ Haddini bilen düşünen ve tefekkür eden insandır. Boşluğa  düşeceğini bildiği için canının istediği gibi adım atmayandır. Zaten had hudut, yani sınır demektir . Sınır denilen ise  durulması ve  ötesine geçilmemesi gereken yerdir. Haddini bilmeyenler sınırların nerede başlayıp bittiğinin farkına varamadıklarından , sürekli sınır ihlalleri yapıp  toplumun huzurunu bozanlardır. Zeki olma zannıyla , ruhunu tatmin etmeye çalışan zavallılardır. İki türlü had  bilmemezlik vardır ‘;  ne olduğundan az , ne de  olduğundan fazla görünmek .Ceylanın aslana kafa tutması nasıl haddini bilmemek ise, aslanında fareyle uğraşmaması  da haddini  bilmemezliktir.  Mümin Sekman ‘’Başarılı olmak isteyen her insan için önemli bir nokta vardır; Gücünü bilmek ve  haddini bilmek . Aslan olunca karanın kralı olduğunu bilmek  gücünü bilmektir ama suya girip timsaha kafa tutulmaması gerektiğini görmek ise haddini bilmektir .’’ der.  
    Haddini bilmek asla  boyun eğme, sindirilme, sınırların zorlanmaması anlamı taşımaz. Aksine İnsanın  iyi ve kötü yanlarını tanıma, onları geliştirme ve olgunlaşmasına imkan veren olumlu bir anlam taşır . Bu anlam ‘’ne yapabilirim ?’’ sorusuna cevap vermekle kalmaz ‘’ ne yapmalıyım ?’’ sorusuna da cevap bulmaya sebep olur. Ve hayat ‘’ ben kimim ve ne yapmalıyım ?‘’ sorularına verilen cevaplarla şekillenmeye devam eder.  İnsan haddini bilmeyle gücünün farkına varır. Bu farkına varış birilerinin zorlaması ile değil kendisi tarafından , özgürce ortaya konulur . Zaten özgürlük , başkalarına ihtiyaç duymadan kendi kendini kısıtlayabilmek  değil midir ?
   Mevlana ‘’Demircilik sanatını bilmeyen  kimse, demir ocağına yaklaşırsa sakalını ve bıyığını yakar.’’ diyerek had bilmemenin yol açacağı felaketlere işaret etmiştir. İnsan  tecrübeli olmadığı alanlara el atarsa farkında olmadan kendisine ve etrafındakilere zarar verir. Oysa ki toplumda her konuda uzmanlaşmış (!) insanların  varlığı, her şeyi doğuştan bilen bilginlerin (!) çokluğu, her konuda fetva verenlerin bolluğu çizmeden yukarı çıkanların bolca olduğunu gösteriyor. Nasıl ki , kanadı çıkmayan kuş uçmaya kalktığında  yırtıcı hayvanların lokması olursa, belli alanda kendini geliştirmeden söz söyleyip haddi aşmak ta   zarar verici bir haldir. Haddini bilemeyip, bilgisi olmadığı noktalarda fikir sahibi olanlar için bir uyarı niteliğinde bir hikaye vardır . On dokuzuncu yüzyılda, Fransız ressamlarından Delacroix Paris’te bir resim sergisi açmıştı. Sergiyi gezenlerden bir kişi, büyükçe bir şövalye tablosunun önünde uzun süre durarak, yakından uzaktan ciddi ciddi seyreder, beğenmediğini belirten bir biçimde de başını sallarmış. Bu durum ilgisini çeken ressam yanına gelerek sormuş.‘’Bu tablo ile çok ilgilendiğiniz belli oluyor.’’Evet demiş adam. Şövalyenin çizmesindeki körük kıvrımlarında hatalar var.‘’Peki nasıl anladınız?’’“Ben kunduracıyım, çizme dikerim.” deyince ressam hemen tuvalini ve boyalarını getirerek adamın söylediği biçimde çizmeyi düzeltmiş ve gerçekten daha iyi olduğunu görmekten memnun olarak adama teşekkür etmiş. Fakat adam yine tablonun başından ayrılmadan, bu kez de şövalyenin pantolonunda ve kemerinde de hatalar olduğunu belirtince bu çok bilmişliğe dayanamayan ressam,‘’ Bak dostum’’ demiş, ‘’sen kunduracısın, çizmeden yukarı çıkma!’’
   Hayatta siz izin verdiğiniz sürece çizmeden yukarı çıkmaya çalışanlar hep olacaktır. İnsanların ‘’had bilmekten’’ çok ‘’had bildirme’’ konusunda daha becerikli olduğu günümüzde yapılması   gereken ise , çizmeden  yukarıya çıkmaya çalışanları hikmetli bir yaklaşımla engellemektir. Huzur toplumu isteyenler , hadlerini bilmeyenleri uyarmalı ve gerekenleri yapmalıdırlar. Tarih göstermiştir ki , ‘’bizim ne haddimize ‘’deyip aciz bir suskunluğa bürünenlere , hadleri bildirilmiştir !