Ekim ayının gelmesi ile birlikte bu sene kış suğukları erken geldi. Havaların artık iyiden iyiye soğuduğu ilimiz Nevşehir de doğal gaz ve diğer ısıtma sistemlerinden yararlanamayan vatandaşların kış hazırlığı kapsamında evlerine şimdiden soba kurdukları görüldü.

Nevşehir’de özellikle gece saatlerinde etkili olan soğuk hava nedeniyle bir çok evlerde sobaların yakıldığı gözlendi. 

Geceleri sobaları yakmaya başladıklarını belirten vatandaşlar, “Kar yok ama bu günlerde geceleri artık oldukça soğuk. Küçük çocukları olan aileler özellikle sobaları yakıyorlar.” dediler.

Nevşehir de ticaret yapan esnaflar da, doğal gaz ve diğer ısıtma sistemlerinden yararlanamayan vatandaşların kış hazırlığı kapsamında soba ve soba malzemeleri alımlarını yoğunlaştırdıklarını belirttiler.

Özellikle son bir haftadır başta soba borusu olmak üzere, soba ve soba malzemeleri talebinin arttığını kaydeden Nevşehirli Soba satıcısı esnafları , “Her keseye ve ihtiyaca uygun çeşitlerle vatandaşın isteklerine cevap olmaya çalışıyoruz. Tabi ki talepler daha çok doğal gaz vb. ısıtma sistemine sahip olmayan kesimlerden geliyor. Ancak yoğun kış soğuklarında mevcut ısıtma sistemlerine destek olarak soba kuran vatandaşlarımız da oluyor. Normal dönemde Ekim-Kasım ayları biz sobacı esnafının en yoğun çalıştığı dönemdir. Bu sene soğuklarla birikte talepler biraz erken başladı. Doğalgaz ile birlikte gözle görülür bir azalma yaşansada yinede geçen yıl ortalamalarına göre satışların aynı rutinde devam edeceğini söyleyebiliriz” dedi.

Nevşehir'de SOBA Keyfi...

Aslında soba kullanmak zahmetli bir iş. Her sabah külünü temizliyorsun, tutuşturuyorsun. Yetmiyor, arada tekrar kömür ve üzüm çubukları, çıtırgı atmak zorunda kalıyorsun. Tabi ki doğalgaz sobaya göre cennet. Akarı yok, kokarı yok temiz yakıt. Ama yine de her şeye rağmen, sobanın kendine has güzellikleri var.
Şimdi özleyenler için bir nostalji turuyla, Bu güzellikleri sizlerle paylaşmak istedik.
 
Nevşehir'de sobalı evde oturan vatandaşlar soğuk havaları, sıcak soba keyfine dönüştürüyorlar.

1)Sobanın üstünde ekmek kızartmak: Bizim buralarda kızartmanın yerine ısıtmak deriz.Ekmeğini ısıtırsın,kızarır her yeri.Ve o sıcacık,kızarmış ekmeğe yağı sürersin bi güzel.Çayla öyle bir iyi gider ki.Bir de odanın içini kızarmış ekmek kokusu sarmaz mı.”İşte hayat”dersin. Bir de öneri.Yağın üstüne acı salça sürerseniz harika oluyor.”Muhakkak deneyin”derim.

2)Sobanın üstünde patates ve kestane pişirmek: Kış ayının klasikleşmiş eylemidir. Dışarıda soğuk ayaz yada pala pala kar yağar. Sense gümbür gümbür yanan sobanın üstünde patatesini, kestanelerini pişirirsin .Sonra sıcak sıcak masanın üstüne alırsın. Herkes toplanır. Güle oynaya bir güzel yenir kestaneler. Soğuk kış gecelerini ailecek böylece ısıtmış olursun.

3)Sobanın üstünde devamlı çaydanlığın kaynaması: Çayını yaparsın, koyarsın çaydanlığı sobanın üstüne. Sen kahvaltını yaparken o kaynar durur. Çayın soğuma derdi yoktur. Çayını devamlı sıcacık içersin. Bunun dışında temizler koyarsın çaydanlığı sobanın üstüne. O kaynarken istediğin an çayını demlersin

Sobalar…
Şimdilerde yaşları 50 ila 55 olan hatırı sayılır kitlenin bellerindeki fıtığın faili olan soba, bir döneme ciddi olarak damgasını vurmuştur.
Yakacak olarak kullanılan odun ve kömürün, eylül ayı itibariyle apartman kapılarının önüne yığılmasıyla başlardı kış telaşı.
Soba kurma işleminin, erkekler için amatör mühendislik denemesi olduğu bir gerçektir.
Soba, kurulduktan tekrar kaldırılana  kadar bir daha evin reisiyle karşılaşmaz. Artık o evin hanımına intikal etmiştir.
Sobada neler yapılmazdı ki… Yıkanan çamaşırlar soba borusuna takılan askılarda kurutulur,  sobanın üstüne konulan bir çaydanlık suyla sıcak su ihtiyacı giderilirdi.
Yine Yemekler soba üstünde ısıtılır, ıhlamur soba üstünden servis yapılır, kestaneler yine sobanın üstünde kebap kıvamına getirilirdi. Tüm bu görevlerin ardından, kış meyvelerinden mandalina, portakal kabuğu sobanın üstüne konulmak suretiyle odanın kokusu tazelenirdi.
Sobanın başka fonksiyonları da vardı. Üzerinde ısıtılan tuğla, yatakların ayak ucuna konularak ayakların ısınması sağlanırdı. Ayrıca bu sıcak tuğlalar, vücudun ağrılı bölgelerine konularak bir tür fizik tedavi işlevi de görürdü.
Ah felek vah felek
Kimine kavun kimine kelek
Atalarımız çok yaktı
Sobalarımızda tezek

Bu Soğuk Aylarının Keyfini Doyasıya Yaşayın​
 
Ne güzeldi eskiden...
Akşam olunca çay suyu koyulurdu sobanın üzerine...
Çiis sesi gelirdi birde sıcak bastırdı mı insanın iyice uykusu gelirdi...
Uyku kaçırmak için içilen çaylar... Peşine edilen sohbetler ne güzeldi...
Artık eskisi gibi yok o muhabbetler nedendir bilinmez...
Artık kimsede yok soba, o tadı almak için ya sobalı evlere yada köylere gitmek gerek işte ben öyle yaptım...bir güzel keyfini çikarttım... bir nevi stres attım...
Önce çay yaptım kendime...sobanın üzerinden gelen çiis sesi demliğin içinden gelen kaynama sesi(tabi insana bunlar ninni gibi geliyor) sonra sobanın arkasındaki mindere uzandım biraz... nedense hem huzur verdi hem hüzünlendirdi...
Eskileri getirdi aklıma...neden hiçbir şey eskisi gibi olmaz...ne kadar tekrarlansa da eski tat bulunmaz...
 
Kendinizi bulacağınız , Bir anlatımla Sobalı Günler...

Uzun süredir hasretini çektiğim soba keyfine nihayet kavuştum. Sabahtan, erken saatte annemin yaktığı sobanın çıtır çıtır sesleri ile uyanıp sonrasında akşama kadar kaynayan ıhlamuru içerek yaşamanın tadını çıkarıyorum.
 
Babamı tanıyanlar iyi bilir ki, babam soba yakma konusunda ordinaryüs profesördür. O sobanın başına geçti mi illa soba gürül gürül yanacak ve bırakın odayı komple köyü ısıtacaktır.
Babam uzun maden gecelerinde yerin binlerce altında yaşadığı soğuk gecelerin acısını mı çıkarıyor bilmiyorum ama ben bu durumdan hiç rahatsız değilim.

Annem sevdiğimi bildiği için ıhlamuru sobanın üzerinden eksik etmiyor. Ben de akşama kadar elimde ıhlamur bardağı ile dolaşıyorum. Hatta annem bu gün “oğlum içinden ohlamur ağacı çıkacak” diyerek bu konuyu biraz abarttığımı da aleme ifşa etti. Ohlamuru yanlış yazdığımı zannetmeyin. Bizim için ıhlamur olan bu güzel çay annem için ohlamur:)
 
Çocukluk günlerimde soğuk sabahlarda okula gitmek için annem bizi kaldırmadan önce sobayı yakar, üzerinde ekmek kızartır, yağ sürer ve biz onu yedikten sonra okula giderdik. O sobanın sıcaklığı tüm gün boyunca üstümüzden çıkmazdı.O yüzden sobaları hep sevmişimdir.

Gerçi bizimkine soba değil güzine deniyor. Sobanın fırınlısı yani. Başka bölgelerde başka isimleri vardır mutlaka. Ama biz güzinede patates pişiririz, kestane patlatırız, suyu – çayı kaynatırız.
 
Çocukluk hatıralarımızın kahramanı sobaya bir şiir yazılır şimdi:
 
Ana kucağı gibi sıcacık,
Tombul yanaklı bir aşçı gibi doyurgan,
Şarkı söyler bir assolist gibi üstünde sular,
Hiç şikayet etmez, kuru yaş ne verirsen üç öğün,
Kardeş olur sabah okula gidecek çocuklara,
Mutluluğun resmidir her akşam etrafında toplananlara…​
detail-photo-fancybox-0
detail-photo-fancybox-1detail-photo-fancybox-2detail-photo-fancybox-3detail-photo-fancybox-4
detail-photo-fancybox-5detail-photo-fancybox-6
detail-photo-fancybox-7detail-photo-fancybox-8detail-photo-fancybox-9detail-photo-fancybox-10