STRATEJİ VE BAŞARI

“TAHIL”

1984’de Marmara İlahiyat’ tan mezun olurken bir grup arkadaşla mezuniyet gecesi düzenledik.

Hayrettin Karaman Hocamızı da konuşmacı olarak davet ettik. Kendi aramızda konuşmalar oldu, espriler yapıldı ve şiirler okundu.

Etkinliğin sonunda Hocamız güzel bir sohbet yaptı. Sohbetin sonunda da“çocuklar bir şeyhin müridine verdiği virt gibi ben de sizden:

  1. Her gün mealiyle beraber bir miktar Kur’an okumanızı,
  2. Peygamberimizle ilgili her yıl, ayrı ayrı bir kitap okumanızı,
  3. Bir sanat dalıyla da ilgilenmenizi istiyorum.” dedi.

İslami anlayışımda, kültürel birikimimde ciddi etkisi ve emeği olan,muhterem Hocamın bu tavsiyesini mümkün mertebe uygulamaya çalıştım, hala da çalışıyorum.

Bugünlerde Güzeller Güzeli hakkındaki, WADAH KHANFAR tarafından kaleme alınan, Mehmet Yuşa Solak ve Hasan Hacak’ın tercüme ettiği İLK BAHAR Hz. Peygamber (sav)’in Hayatına Dair Stratejik ve Siyasi Bir Okuma’ kitabı elimde, onu okuyorum.

Filistin asıllı bir akademisyen olan yazar, kitabını Arapça yazmış. Kitap Türkçeye çevrileli çok olmamasına rağmen okuyucular nezdinde ciddi karşılık bulmuş. Bir süredir okumayı düşündüğüm kitabı ancak bu günlerde elime alma fırsatı bulabildim. Kitabın ilgi görmesinin çok yerinde olduğunu ifade etmeliyim. Meraklı okuyuculara tavsiye ederim.

Yaşadığımız dünyanın ana gündemlerinden olan tahıl kavramının dikkatinizi çektiğini düşünüyorum. Doğrudur, zira tahıl insanlık kadar eskidir. Hiç şüphesiz insanlığın geleceği tarımdadır. Bu yüzden geçmişte, günümüzde ve gelecekte tahıl hep önemli olmuştur/olacaktır.

Peygamberimiz zamanında da bu mesele gündem olmuştu. Bir müddet önce gene “T a r ı m; Hz. Yusuf örneği” başlığı ile bir makale daha yazmıştım.

Düşmanı düşmana muhtaç kılan önemli bir ihtiyaç maddesidir tahıl.

Konu buraya gelmişken ülkemizin tarım,tarımda da toprak politikasına biraz değinmek istiyorum. Bu konuda uzman olmanın gerekli olmadığını düşünüyorum. Zira bu mesele basiretle bakan herkesin anlayacağı bir durumdur.

Üzülerek ifade etmeliyim ki ülkemizde tarım politikası çok iç açıcı değil. Mesela; Adana, Hatay, Konya, Sivas, Eskişehir, Ankara, Mersin, Urfa, Gaziantep, Tekirdağ, Edirne gibi şehirlerimizin ekim-dikime elverişli güzelim arazilerinin nasıl beton yığını haline geldiğini görüp de üzülmemek mümkün mü? Hem de bütün dünyada tarımın bu kadar önem arz ettiğini, üstelik geleceğin tarımda olduğunu bilmemize rağmen... Bu durum sadece bahsettiğim şehirlerimiz için mi geçerli, hayır, maalesef diğer şehrimiz de aynı durumda.

Bu konuda şahıs, özel firma yahut devlet fark etmiyor. Herkes birbiriyle yarışırcasına değerli arazileribetonlaştırıyor. Bu tür görüntüleryürek burkuyor.

“Eyvah ne yaptık!” dediğimizde umarım çok geç kalmış olmayız.

Bilindiği üzere, müşrikler birçok defa Peygamber Efendimizle savaştılar, Onu öldürmeye kastettiler. Böyle olmasına rağmen, tahıl için yalvarmak durumunda kaldılar. Merhamet timsali ahir zaman nebisi, bu durumu fırsata dönüştürmemiş, istediklerini vermiştir. Zira “tahıl silah olarak kullanılmamalıdır”.

Kitaba tekrar dönecek olursak; yazar, Peygamberimizle ilgili yazılan bütün kitaplarda bulunan konuları değişik ve farklı üslupla yorumlamaya çalışmış. Kitabın istifadeye medar bulduğum başlıklarından bazıları şöyle:

  1. Mekke’nin Çevresindeki Dünya
  2. Kureyş’in İstisnai Durumu
  3. Geleceğe Hicret
  4. Hz. Peygamberin Medine’deki Stratejisi
  5. Sarsıntı
  6. Stratejik Devrim
  7. Medine’nin Ticari Güvenlik Paktı
  8. Yeni Dünyaya Sesleniş
  9. İyilik Gelecekte Bekliyor.

Son Nebi, Allah’tan aldığı talimatla başladığı inşa ve ihya hareketini kesintisiz ve korkusuz bir şekilde sürdürdü. O’na güvenen ve dayanan Allah Resulü, ilk Müslümanları da aynı anlayışla yetiştirdi. Bu uğurda önüne çıkan engelleritek tek aşarak hedefe doğru ilerledi.

Davetin ilk yıllarında,deyim yerindeyse,sövene dilsiz, dövene elsiz olmaya çalıştı. Çalışmalarına acıyı, işkenceyi ve sabrı katık yaptı. Birini yanlıştan vaz geçirmeyi, gerçekle tanıştırmayı hayatının iksiri haline getirdi. Bu eyleminde dünya ve dünyanın içindekilerden, kızıl tüylü develerden daha değerli olduğunu buyurdu.Sâbikûn-i evvelûn ve daha sonra gelenler de bu anlayışla çalıştılar.

Bu kitapta öne çıkan en önemli husus nedir denirse, Resulullah Efendimizin yaptığı her şeyi bir plan dahilinde ve gerçeklik üzerine yaptığını, hamasetten ziyade realist uygulamalarla işlerini yürüttüğünü söyleyebilirim. O bütün çalışmalarını ‘Mekke özelinde, Arabistan yarımadasının olmazsa olmazının K a b e ve t i c a r e t üzerine kurulu olduğu, bunları yöneten Kureyş’in de kendilerini imtiyazlı bir topluluk olduğu’ gerçeğinden hareketle sürdürdü.

Önce yazları Şam kışları Yemen’le yapılan ticaret esnasında yol üzerlerinde bulunan kabile ve aşiretlerle yakınlaşmaya çalıştı. Deyim yerindeyse, Mekke’yi izole etti. Bu konuda başarılı da oldu.

İki taraf açısından da mücadelenin kopuşu Ahzab (Hendek) savaşıyla olmuştur.

Bu savaşla Müşriklerle beraber onları tahrik eden Yahudiler, münafıklar ve tüm Hz. Muhammed ve İslam karşıtı gruplar birlik oldular. Kendilerince son darbeyle Peygamber’i ve İslam’ıyok etmek istiyorlardı. Yaklaşık bir aya yakın süren muhasaranın ardından Allah’ın rüzgârdan ordusunun da yardımıyla İslam karşıtları bir daha toparlanıp bir araya gelemeyecek şekilde dağıldılar.

Bu savaşla birlikte Yahudiler gibi kendilerini ayrıcalıklı gören Kureyş’in, onları üstün görenlerin özellikle de yarımadayı fitne ve fesatla karıştıran Yahudilerin itibarı hâk ile yeksan olurken, buna mukabil Son Nebi ve inananların itibarı yükseldikçe yükseldi.

Tereddütleri ortadan kalkan gayr-ı müslimler, ‘…fevç fevç…’ İslam’a girerken Peygamberimiz de yönünü, kendini dünyanın efendisi gören Bizans, Pers ve diğer topluluklara çevirdi.

Kısa, orta ve uzun vadeli plan, planın sürdürülebilir olması, stratejiyio plana göre geliştirip yürütmek ve ardından gelen başarı: İşte nebevi usul ve yöntem.

Ahmet Belada