Su, mikroorganizmalardan makro boyutlu canlılara kadar tüm biyolojik yaşam için, hayati öneme sahiptir. Su, insan yaşamı için de, nefesten sonra en değerli nimettir. Nüfusun hızla artması, buna karşılık su kaynaklarının sabit kalması sebebiyle su ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. 

Dünyanın 2/3 ‘ü su ile kaplıdır. Bu suyun % 97,5’i okyanuslarda ve denizlerde bulunan tuzlu su olduğu için, içme suyu elde edilmesi ekonomik değildir. Geriye kalan % 2,5 oranındaki tatlı suyun büyük bir kısmı buzul ve çok derin jeolojik tabakalarda yeraltı suyu olarak bulunmaktadır. Ulaşılabilir temiz su kaynakları göllerde, nehirlerde ve derelerde bulunmakta olup, bu miktar yerküredeki toplam tatlı su potansiyelinin % 0.10’unu oluşturmaktadır. (https://www.mgm.gov.tr/)

Tatlı suların en önemli kaynağı yağışlardır. Türkiye’nin yıllık ortalama yağış hacmi 450 milyar m³ olup, yıllık tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli toplamı 112 milyar m³ ’tür. Bu suyun % 74’ü sulamada, % 13’ü içme-kullanmada, % 13’ü sanayi üretiminde kullanılmaktadır. Ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarı 2000 yılında 1652 m³ iken 2020 yılında 1346 m³ ‘e gerilemiştir. Küresel ısınmaya bağlı iklimsel dengesizliklerle birlikte 2020 yılında yeterince yağış olmaması ve su kaynaklarının kuruması da bu gerilemenin sebeplerindendir. Türkiye, kişi başına kullanılabilir su potansiyeline bakıldığında, su baskısı yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. (https://www.dsi.gov.tr/) 

Kentleşme, hızlı nüfus artışı ve ekolojik kirlenme, mevcut kaynakların daha dikkatli kullanılmasını ve gerekli tedbirlerin süratle alınmasını gerektirmektedir. Bu duruma bilinçsiz kullanım da eklenince yakın bir gelecekte periyodik su kısıtlamaları yapılmak zorunda kalınabilecektir. Henüz bu aşamaya gelmeden “toplumsal tasarruf bilinci” acilen oluşturulmalıdır.

Bir toplumda insanlar, yaşantıları için önemli kaynakları kullanıp tükettiklerinin farkında iseler; bu kaynakları gerektiğince kullanmayı bir alışkanlık, bir davranış ilkesi durumuna getirebiliyorlarsa, o toplumda bir “tasarruf bilinci” oluşmuş demektir. Uzmanlar, “yalnızca musluklardan damlayan su konusunda alınacak küçük bir önlem ile, yıllık 12 ton su tasarrufu sağlanabileceğini” belirtmektedir. 

İlimizde külliye yapılanmasını da içine alan vadi, yaklaşık 30 yıl önce bahçe kullanımlı yemyeşil bir bitki örtüsüne sahipken, bu yeşilliklerin kaynağı olan Göre Çayı, günümüzde kuruma noktasına gelmiş, etrafındaki yeşil alanlar da yok olmuştur. Yöremizde son 20 yıl içinde, yeraltı su seviyesinin 10’lu metrelerden 100’lü metreye indiği, açılan su kuyularının derinlikleri ile kendini göstermektedir. 

Hiçbir birey, hiçbir toplum susuz kalmak istemez; çünkü, su kaynaklarının kuruması tüm ekosistemin dengesini bozmakta ve bunun sonucunda da kuraklık, fakirlik, açlık, göç gibi birçok olumsuz sosyal olay ortaya çıkmaktadır.  

Su ihtiyacını karşılayabilmek için kaynakları arttırma olanağı bulunmadığından; 
-Teknik ve tasarruf önlemleriyle su kullanımını bilinçli hale getirmek,
-Yağmur, kar ve atık sularından geri kazanımla yararlanmak, gibi çarelerden başka çıkar yol bulunmamaktadır.

Bu yollarla, suyun ulaşılabilirliğini sağlamak adına;
-Tasarruf bilincinin oluşabilmesi için; eğitim kurumlarının, 
-Bilinçli tarımsal kullanım için; ziraat kurumlarının,
-Bilinçli endüstriyel kullanım için; sanayi kuruluşlarının,
-Yapılarda yağmur, kar ve atık suları depolamak için; kentsel yapılanma kurumlarının, 
-Toplumsal bilinçte farkındalık etkisini artırmak için; iletişim kuruluşlarının, yürüttükleri faaliyetler koordineli olmalıdır.  

Bunlara ilaveten; İlimiz, su kaynakları bakımından zengin bir il olmadığından, yüzey ve yeraltı su kaynaklarına destek sağlamak ve hatta olası şiddetli sağanaklarda ortaya çıkabilecek olumsuzların önlenmesine katkı sağlamak için;
-Geniş çatılı (toplu konutlar, endüstriyel yapılar, resmi binalar, sosyal tesisler vb.) yapılanmalarda; yağmur, kar ve atık sularının filtrelenerek depolanması ve kullanıma geri kazandırılması için tesisler yapılmalıdır. 
-Arazide uygun yerlere yapılacak fonksiyonel göletlerin sayıları artırılarak, tarımsal sulama; uzman kontrollü, teknoloji destekli yöntemler ile daha sinerjik yapılmalıdır. 
-Medya sektörü, “toplumsal su bilinci” ile ilgili haber, makale ve görsellere ana sayfalarında daha fazla yer vermelidir.
-Tüm bu hayati iyi uygulamalar, 9. ve 10. Kalkınma Planlarında belirtildiği üzere teşvik edilmeli ve özendirilmelidir. 
Unutulmamalıdır! “Bugün bilinçsizce kullanılan su, dedelerin mirası değil, torunların hakkı olan su’dur.”

Bu satırlar; M. TUNCEL, Toplumsal Farkındalık, Nevşehir - 2020; çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.