ANLAŞILAMAMAK VE ZİYARET
Ahmet BELADA
Yazmanın sorumluluk gerektirdiğini iyi biliyorum. Bilindiği gibi söz uçar yazı kalır. Bundan dolayıdır ki, devlet evraktır denir. Dolayısıyla yazılarımı mektup yazar gibi yazıyorum.

Yazdıklarımdan dolayı hem tenkit hem de takdir alıyorum. Aldığım övgü ve yergi yazdıklarımın makes bulduğunu gösteriyor. Nasıl ki, aldığım övgüler beni şımartmıyorsa eleştiriler de çok etkilemiyor. Ama yapılan tüm eleştirileri özenle okuyor ve dikkate alıyorum.

Mesela geçenlerde bir okuyucum; tarih mezunu olmasına rağmen boş gezdiğini, benimse tarih kurumunda çalıştığımı ifade ediyor. Kim olduğunu bilmediğim o okuyucuma diyorum ki, eğer bulunduğum yere gelebilme imkanın varsa hemen yerimden ayrılmaya, hatta gelebilmen için de yapabileceğim bir husus varsa da yardımcı olmaya hazır odluğumu bilmeni isterim.

Bir başka okuyucum da yazılarımı siyasi bulduğunu ifade ediyor. Elbette siyasi bir kanaatim ve tercihim vardır. Ama yazarken bu yönümü baskın bir şekilde belirtmemeye çalışıyorum. Çalıştığım ve idareci olarak görev yaptığım/yapmakta olduğum yerdeki personelime karşı muamelem bunun örnekleriyle doludur. İnsan okurken ve dinlerken klişeleşmiş kafayla dinler/okursa diyecek bir şey yok.

İçtenlikle söyleyebilirim ki, insanları siyasi kanaatlerine göre kategorize etmem. Herkesle konuşulabilir konuları, konuşabileceğime inanıyorum.
Haklı ve yapıcı olan her türlü eleştiriye açığım.

Oldukça ölçülü dil kullanmama rağmen yeterince anlatamadığımı/anlaşılamadığımı biliyorum. Öyle zannediyorum ki, çoğu okurlarım vermek istediğim mesajı alıyor. Ön yargısız okunursa istifade edileceğine inanıyorum. Zaten bunun için yazıyorum. Anlamak istemeyenlere meramınızı anlatmanız zaten mümkün değil.

Fikirlerin farklılığını zenginlik kabul ederek derim ki, lütfen okuduğunuz yazıları ne kadar istifade edebilirim düsturuyla okuyunuz.

MUHTELİF ZİYARET VE GÖRÜŞMELER

Cumartesi günü değer verdiğim dostum Alpaslan Aydar Bey’le beraber kitaplarını okuduğum, gıyaben çok iyi tanıdığım, Hüsnü Aktaş (Yusuf Kerimoğlu) Hocayı ziyaret ettim. Çok candan samimi bir görüşmemiz oldu.

Ayrıca değerli insan ve akademisyen Tarık Demir Bey kardeşim de ziyaretime geldi.

Salı günü ise 1990 yılından bu yana yer yer telefonla görüşüp, vicahi olarak ise ilk kez buluştuğumuz asker arkadaşım Gürcan Yazıcı ve kardeşi Muharrem Bey’le ziyaretime geldiler.  Beraberce çok kıymet verdiğim belki de Türkiye’nin ilk ve en yürekli Rektörlerinden olan (Van Yüzüncü Yıl) Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen Hocamla Keçiören Estergon Kalesinde akşam yemeği yedik. Gecenin geç saatine kadar fevkalade muhabbetimiz oldu.

İnşallah her iki hocamla ilgili ilerde imkan bulabilirsem yazmayı düşünüyorum.