Adamın gözüne bir buğday tanesi ilişti
   Dikkatli baktı
   Biraz sonra da buğday tanesinin yanında bir küçük karınca peyda oldu.
   Karınca buğday tanesinin üstüne çıktı, altına indi, geri üstüne çıktı.
   Ağzını açtı
   Isırmaya çalıştı
   Başaramadı
   Yılmadı 
   Tekrar buğday tanesinin üstüne çıktı
   Bir kenar aramaya koyuldu
   Fakat ısıracak bir yer bulamadı
   Adam hem karıncayı izliyor, hem de buğday tanesine bakıyordu
   Zamanı çoktu
   Yapacak önemli bir işi de yoktu
   Büyük bir merak ile karınca ve buğday tanesi arasında geçen mücadeleyi izliyordu.
   Karınca yılmadı
   Gün ininceye kadar buğday tanesini yakalamaya ve yuvasına taşımaya uğraştı.
   Başaramadı
   Yuvasına doğru yöneldi
   Adam ertesi gün erkenden kalktı. Buğday tanesinin yanında yerini aldı, karıncanın gelmesini beklemeye başladı.
   Biraz sonra beklediği o küçük karınca geldi. Hemen buğday tanesinin üstüne çıktı, indi, çıktı, tekrar indi. 
   Buğday tanesini yakalamaya çalıştı
   Bir gün uğraştı, buğday tanesini yerinden kaldıramadı, gün indi, karınca yuvasına yöneldi.
   Üçüncü gün aynı hareketlilik devam etti. Karınca uğraştı, didindi, çabaladı fakat başarılı olamadı.
   Dördüncü, beşinci ve altıncı günler de aynı mücadele devam etti. Karınca yılmıyor, uğraşıyordu. Canını dişine takmış, kan ter içinde kalmıştı.
   Nihayet yedinci güne uyandılar
   Adam geldi
   Buğday tanesinin yanına çöktü
   Biraz sonra küçük karınca geldi, kendinden emindi, sanki yapacağını ezberlemişti, alışık hareketlerle buğday tanesinin başına vardı. Daha önceden belirlediği yerden buğday tanesini ısırdı. Kendisinden kat be kat büyük olan buğday tanesini kaldırdı ve yuvasının yolunu tuttu.
   Adam gözlerine inanamadı
   Bu kadar emek ve çaba boşa gitmemişti
   Gözleri doldu
   Ellerini açtı;
   “Allah’ım bu küçük karıncayı ve O'nun sahibini bana unutturma” diye hem yakarıyor hem ağlıyordu...